12.07.2016 - 11:28 | Son Güncellenme:
Milliyet Kıbrıs yazarımız Hasan Erçakıca'nın yazısı...
Acaba bugün nasıl bir kriz çıkacak?
Bugünkü Akıncı-Anastasiadis görüşmesinde yurttaşlıklar konusunun ele alınacağı söyleniyor. Bu görüşmeden sonra Anastasiadis ne diyecek? KKTC Cumhurbaşkanlığı, Anastasiadis’in söylediğini bir kez daha yalanlamak zorunda kalacak mı; kalmayacak mı?
Haftalık krizler
Bir süreden beri “haftalık krizler” yaşıyoruz.
Önce, “eyalet” mi; “kurucu devlet” mi krizine tanık olduk. Kıbrıslı Rum yetkililer, yetki ve güç paylaşımı ile ilgili konuları Kıbrıs Rum basınına aktarırken, Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bileşenlerinden “eyalet” diye söz ettiler. Kıbrıs Türk tarafı buna, müzakerelerde “eyalet” diye bir terminoloji olmadığı ve birimlerden “kurucu devlet” olarak söz edildiğini hatırlatarak yanıt verdi.
Ardından, mülkiyet konusuna geçildi. Bu görüşmeden sonra “ilk söz hakkının kimde olduğu” krizini yaşadık.
Kıbrıs Rum tarafı, “ilk söz hakkının yasal mal sahibinde olduğunu” konusunda görüş birliği olduğunu ileri sürdü. Kıbrıs Türk tarafı bunu da düzeltmek ve mülk sorunun “yasal mal sahibinin olduğu kadar mevcut kullanıcının haklarının da korunarak” çözümleneceğini, masada konuşulanın da bu olduğunu açıklamak zorunda bırakıldı.
Şimdi ise, bayramın sıcak günlerini daha da sıcak hale getiren Güzelyurt krizini yaşamaktayız.
Anastasiadis, Güzelyurt Rum tarafına iade edilmezse çözüm olmayacağını, bunu Akıncı’ya da söylediğini açıkladı ve Güzelyurt’un iadesini bir tür “ön koşul” haline getirmeye çalıştı. Anastasiadis’e yanıt veren KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, böyle bir görüşme olmadığını ve toprak konusunun diğer hususlarda anlaşma sağlanınca ele alınacağını belirtmekle yetinmiş olsa bile, Başbakan Hüseyin Özgürgün, Güzelyurt’un Kıbrıs Rum tarafına devredilmeyeceğine kuvvetli bir vurgu yaptı.
Bugün yeni ve kritik bir görüşme var: Kimler Federal Kıbrıs’ın yurttaşı olacak; kimler olmayacak? Kriz haritamıza baktığımız zaman, bugün yeni bir krizimiz olmasını beklemek gerekiyor.
Göreceğiz!
Krizlerin ortak yanı
Dikkatinizi çekmiş olmalıdır: Bütün bu krizler Kıbrıs Rum tarafının açıklamaları ile başlıyor. Kıbrıs Rum tarafı, Türk tarafınca onaylanmadığını bildiği hususları, ortak kanaatmış gibi açıklıyor ve Türk tarafının tepkisine veya düzeltmesine neden oluyor.
Kıbrıs Rum tarafı, masada henüz daha konuşulmuş bile olmayan hususları, kendi tutumu onay görmüşçesine açıklayarak ne elde etmeye çalışıyor?
Kıbrıs Rum tarafı müzakereleri domine etmeye ve görüşmeleri kendi ekseni etrafında yürütmeye çalışıyor, denebilir. Eğer böyleyse ve Kıbrıs Rum halkının çözüm beklentisi bu çevrede oluşturulursa, sonuçta ortaya çıkacak çözüm planına “hayır” denilmesi kuvvetle muhtemel hale gelecek demektir.
Bunun yerine, Kıbrıs Rum liderliğinin, böyle bir plana ulaşılmaması için daha şimdiden masadaki görüşmeleri sabote etmeye çalıştığını ileri sürmek de mümkündür.
Öyle veya böyle, Kıbrıs Rum liderliğinin tutumunun ve “her hafta bir kriz” yaratma çabalarının tesadüf olmadığını, bir hareket tarzı olarak bu çabanın belirli bir hedefi olması gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aslında en kestirme yol; bunun bizzat Anastasiadis’e sorulmasıdır.
Merak etmemek mümkün değildir: Akıncı, ne yapmaya çalıştığını Anastasiadis’e sordu mu acaba?