Türkiye'de sık meydana gelen depremlerin jeolojik izahı nedir? Son İzmit merkezli depremin üzerinde olduğu Kuzey Anadolu Fay Hattı nasıl bir hareket içinde? Bu soruları Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde de çalışmaları bulunan Türkiye'nin dünyaca ünlü jeologu Prof. Dr. Celal Şengör ile konuştuk. Şengör, İTÜ öğretim üyesi, Avrupa Akademisi ve Türkiye Bilimler Akademisi üyesi.
* İzmit merkezli depreme yol açan Kuzey Anadolu Fay hattı hakkında ne biliyoruz?
Bu hattı Prof. Ketin keşfetti; incelenmesini 1970'lere kadar getirdi. Sonra 1980'lerin ortasına kadar ben izledim. Sonra Prof. Aykut Barka'ya devrettim. Bu fayı en iyi tanıyan Barka'dır. Zaten şu anda, alanda incelemelerde bulunuyor.
1979'da yayınladığım bir araştırmaya göre, bu fayın yaşı 11 - 13 milyon yıl. İkinci bulgum, fayın üzerindeki atımın, yani yer değiştirmenin doğudan batıya doğru azaldığı. Prof. Barka'nın son çalışmaları ise böyle olmayabileceğini gösteriyor.
Kuzey Anadolu Fayı, Karlıova'da Doğu Anadolu Fayı ile birleşiyor. Karlıova fayın en doğudaki ucu. Oradan bu yana bütün depremler yanal atımlı. Batıda Marmara Denizi'ne doğru uzanıyorlar.
* Bu teorik bilgilerin bize depreme karşı tedbir alma konusunda söylediği şeyler var mı?
Elbette var. Depremin tam olarak nerede ve hangi tarihte olacağının tahmin edilmesi elbette mümkün değil. Çünkü deprem kaotik bir olay. Ancak depremlerin nerelerde, hangi şiddetlerde olabileceğini, tekrarlanma sıklığını kabaca bilmek mümkün.
Nerede olacağını bilmek ayrıntılı jeolojik harita yapmakla, fayların nerede olduğunu bilmekle mümkün. Genç jeolojiyi çok iyi bilmek lazım. Önce iyi jeomorfoloji gerekli. Türkiye'de bu işi çok iyi yapabilecek kimselerin hepsi maalesef ya öldü ya da emekli oldu. Tek bir üstün nitelikli jeomorfolog halen faal. O da Dokuzeylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. İlhan Kayan.
Türkiye'nin jeomorfoloji alanında çok yetkin bilim adamları vardı. Şimdi 80 yaşlarında olan Sırrı Erinç, dünya çapında. Ama ardından kimse yetişmedi.
* Neden?
Jeomorfoloji coğrafya içinde, coğrafya edebiyat fakültelerinde, edebiyat fakültesinde matematik, fizik okumayan bir adama bilim öğretemediğiniz gibi mezun olduğunda
maaş da veremiyorsunuz, nasıl yetişsin jeomorfolog. Jeomorfoloji İTÜ'de jeolojinin içinde yapılıyor. Ama jeolojiye de istediğimiz nitelikte öğrenci cezbedemiyoruz. Mezun olduklarında kazançlı iş imkanı bulamıyoruz. Jeoloji bilgisinden yararlanılacak dalların çoğu
devlet sektöründe. Karayolları, MTA, TPAO, vs. Buralarda ne personel politikası akılcıdır, ne de maaşlar yeterli.
Oysa jeolojik - jeomorfolojik haritaların yapılması için çok iyi jeolog ve jeomorfologlara, jeofizikçilere ihtiyacımız var. Yeni teknolojilerin kullanılması lazım.
Deprem olduğunda oraya derhal bir sismograf ağının kurulup artçı depremleri kaydetmesi lazım. Bunları tesbit ettiğinizde kırılmanın örüntüsü elde edilir. O takdirde bir sonraki kırılmanın nerede, nasıl olacağı hakkında bilgi edinilebilir. Türkiye'de seyyar sismograf grupları yok. Bu ülke için bu kadar önemli bir konu olduğu halde. Türkiye'de deprem çalışması yapan kimselerin kaynakları kıt, sayıları az...
* Gelecek depremin şiddeti nasıl saptanabilir?
Deprem tarihine bakılır. Fay deformasyonunun boyutlarına, fayın ne kadar kırıldığına bakarsınız. Hendek kazmak, kesitini çıkarmak suretiyle tarihteki depremleri çok detaylı bir şekilde incelemek mümkün. Yeni teknikler var. Jeolojiyi mikro ölçekte yaparak nerede hangi tarihlerde deprem olduğunu tesbit mümkün. Bunlardan kalkarak gelecek depremin şiddetini de kestirmek mümkün. Çünkü depremin şiddeti kırdığı fayın büyüklüğü ile orantılıdır. Bu orantı iyi bilinir.
* Depremlerin ne kadar sık tekrarlandığı nasıl tesbit ediliyor?
İki yolla. Birincisi, tarih kayıtları. Türkiye gibi tarihsel kayıtları eskilere uzanan bir ülke için bu sorun değil. Londra Üniversitesi'nden Prof. Nick Ambraseys ve Caroline Finkel'ın bu konuda kitapları, makaleleri, katalogları var. Ne yazık ki, kaynağın içinde oturduğumuz halde Ambraseys kalitesinde bir adam yetiştirebilmiş değiliz.
İkincisi, genç fayların incelenmesi alanında en büyük uzmanımız olan İTÜ'den Prof. Dr. Aykut Barka'nın yaptığı gibi "hendek kazma" yöntemiyle kayıtlı tarihin gerisine uzanarak, 10 - 20 - 100 bin yıl önceki depremleri saptamak mümkün. Ama hendek kazmak pahalı bir iş... Bütün bunları yaptığınız zaman karşınıza bir harita çıkıyor: Fayın yeri belli. Üzerinde hangi şiddetlerde deprem olabileceği belli. Tekrarlanma sıklığı çok yakın bir tahminle bilinebiliyor.
O zaman konu planlamaya geliyor. Bu yerlere hangi tür inşaatlar yapılacak? Haritaya göre belirlenir. Depremden kaçmaya gerek yok. Depreme tedbir alınır. Japonya'da deprem olmayan metrekare toprak yok. Ama yaptıkları binalar yıkılmıyor. Son 20 - 30 yıldır depremlerin niçin, nasıl olduğu hakkında bilgilerimiz çok arttı. Artık depremin olacağı yerin üzerine parmağımızı koyabiliyoruz.
Tabii, jeologun verebildiği bu bilgilere paralel olarak, deprem mühendisliği de çok önemli. Onlar da artık yer hareketinin nasıl olacağını tahmin edebiliyorlar. Türkiye'de bu alanda Prof. Dr. Mustafa Erdik, işi en iyi bilenlerden biridir. Herkesin bu işin bir bilgi meselesi olduğunu bilmesi lazım. Depremden korkmaya gerek yok. Deprem bilinebilecek bir şey.
* Bu deprem oldu. Bundan sonraki nasıl olabilir?
Benim tahminim İstanbul adalarının güneyindeki fay hattının kırılacağı. Olacak depremin 7'ye ulaşacağını sanmıyorum. Ama 6 artı şiddetinde bir deprem düşünün ne hale getirir Adaları. Onun hemen kuzeyindeki Tuzla'dan başlayıp Salacak'a kadar uzanan alan ne hale gelir.
Bu depremi bekliyoruz. Olması lazım. Çünkü Kuzey Anadolu Fayı doğudan itibaren kırılarak geliyor. 1939'da ilk tetiği çekiyor. 1940'lar ve 1950'lerde sırayla Kurşunlu, Niksar, Erbaa, Tosya, Bolu kırılıyor. En sonunda 1967'de Adapazarı'nda ve 1999'da İzmit'te kırılıyor. Güneyinde 1954 Yenice - Gönen depremi var. 1894'te İstanbul var. Başka bir şey yok.
Adaların güneyinden geçen fay kırılacak. Son depremde fay 2,5 m. attı. Demek ki bu fay gerildi; bekliyor. 1939'dan beri olan depremleri biriktirdi burası. Hepsinin baskısı bu fayın üzerinde şimdi.
* Ne zaman olabilir?
Prof. Dr. Aykut Barka'nın haritasından yürüme hızına bakalım. 1939, 1942, 1943, 1944, 1957, 1967 ve 1999 diye geliyor. Azami 10 - 12 yıl verebilir miyim? Hazır olalım...
* Şimdi ne yapılacak?
Deprem mühendisi olan arkadaşlara sorulacak. Büyüklüğü 6'nın üzerinde olması beklenebilecek bir normal fay depreminin ivmesi ne olur? O hesaplanacak. Oradaki evler gözden geçirilecek. Hangisi dayanır, hangisi dayanmaz bakılacak. Bunu yapmak kolay, ama tabii ucuz bir iş değil. Ancak sanırım herkesin hayatı buna verilecek paradan daha kıymetlidir.
* İTÜ'nün TÜPRAŞ'ın İzmit'e kurulmaması yönünde bir rapor verdiği söyleniyor...
Bakın, TÜPRAŞ rafinerisinin bulunduğu yer tamamen alüvyal bir dolgu. Akıllı bir insan der ki, önümüzdeki 20 - 30 yıl içinde burada feci bir şey bekliyoruz; aman dikkat edelim. Bir gün rahmetli Prof. İhsan Ketin'e söylemiştim: "Bu ne rezilliktir... Alüvyonun üzerinde koca rafineri duruyor. Donanma hemen yakınında. Tanklardan ikisi boşalıp körfeze yayılsa, yanmaya başlar ve gemiler kaçamaz." İhsan Hoca o zaman söyledi. Rafineriyi oraya yapmayın diye rapor verdik dedi...
* Peki acaba neden dinlemediler?
Sayın Meclis Başkanımız "Kürtçe şivedir" derken aynı zihniyeti yansıtıyor. "Bilim bizim dışımızda, biz başka türlü yaşarız" zihniyeti. Bilimin yaşamın bir parçası olduğunu anlamamaktır bu.
Türkiye'nin 2 ünlü fayı
Fay, yerkabuğunda üzerinde kendine paralel hareketler meydana gelmiş bütün kırıklara verilen ad. California'da San Andreas Fayı, Orta Doğu'da Ölü Deniz Fayı bunların en ünlülerinden. Türkiye'de de iki tane ünlü var. Biri 1948 yılında rahmetli Prof. Dr. İhsan Ketin tarafından keşfedilmiş olan, yanal atımlı Kuzey Anadolu Fayı. Diğeri 1971 Bingöl depreminden sonra varlığının farkına varılan Doğu Anadolu Fayı. Bu da, Karlıova ile Kahramanmaraş arasında uzanır.
Bu iki fay üçgen bir sistem oluşturur. Türkiye'nin önemli bir kısmı bunların ikisi arasından batıya doğru çıkıyor. Buna Yunanistan engel oluyor. Bunun için Ege, parçalanıp gerilmeye başlıyor. Adeta politik yaşamda olduğu gibi...
Fayları üçe ayırabiliriz. Biri "yanal atım", diğerleri "normal" ve "ters" denilen faylar. Güneydoğu'daki Lice depremi ters faylı depreme örnektir. Ege'de Gediz, Alaşehir, Burdur depremleri, normal fay türü depremler. Bunların şiddeti genellikle Richter ölçeğinde 7'yi bulmaz. Yanal atımlı faylar ise, son depremde görüldüğü gibi 7'yi geçebiliyor.