Fenerbahçe’nin geleceğini belirleyecek kudret!
Sezon başında, yarışın içinde Beşiktaş’ın da olduğu o kısa sürede şu yorumu yapmıştım;
Lig üç hatta daha fazla takımın şampiyonluk mücadelesiyle çok daha heyecanlı ve futbolun içinde kalarak devam edecektir, geçen sezonki gibi iki takımlı olursa heyecanın yerini çok daha büyük gerilimler alacaktır.
Yeni yılın ilk haftasından itibaren o gerilimin her hafta üzerine koyarak başka boyutlara ulaşacağının sinyallerini aldık.
Bir önceki gün Galatasaray-Göztepe maçında yaşananlar ve kritik hakem kararlarının üzerine dün Kadıköy’de Fenerbahçe’nin Hatayspor karşısında beklentilerin altında kalan bir skorla maçı tamamlamasıyla gündem resmen alev aldı diyebiliriz.
Fenerbahçe sadece sahadaki rakipleri ile mücadele etmiyor. Bu sene 11 sezona ulaşan şampiyonluk hasreti Camia’yı bambaşka beklentiler içinde inişli çıkışlı psikolojilerle travmatik bir hale sokuyor.
Kuşkusuz bir de ülkenin farklı medya araçlarının içinde “Fenerbahçe Haberlerinin” alıcısının hiç eksilmeden varoluşu Fenerbahçe’nin her türlü gündemini masaya yatırmayı bir pazarlama ürünü haline getirmeyi sürdürüyor.
Bu anlamda Fenerbahçe’nin acıları ve sorunlarıyla beslenen bir medya olduğunu bir kere daha buraya not düşelim.
Ve maalesef Fenerbahçe taraftarı da bu algı manipülasyonuna her sezon düşüyor ve hatta fırının içine kuru odunları kendisi yetiştiriyor.
Dün maçın bir ara 1-1 olmasından sonra tribünlerden tekrar “istifa” seslerinin yükselmesi, sonrasında saha içinde aksayan, yanlış tercihler yapan oyunculara karşı gösterilen tahammülsüzlük, tepkisellik normalde şampiyonluk mücadelesi veren hiçbir takımın başına gelebilecek türden vukuatlar değildir.
Şunu öncelikle yazayım sonra eksik kalmasın, Fenerbahçe’nin büyüklüğünün artık mevcut yönetimler tarafından yönetilemediğinin kitabını yazmış bir kişiyim. O kitabın içinde hem sürece hem de Fenerbahçe’nin liderlerine yönelik eleştirilerim duruyor. Bugünkü Fenerbahçe yöneticilerinin bu işi becerememelerine ilişkin her sezon sonunda çok güçlü eleştirilerimi de yapıyorum.
Ama bugünlerde değil!
Yarış devam ediyor ve geride kalan 19 maçlık süreç rahatlıkla 8 puanlık farkı kapanacak fırsatları içinde saklıyor.
Havlu atmak veya mücadele etmek arasındaki seçim geleceğinizi belirleyecektir.
İlkini tercih ederseniz kaderinizi başkalarına terk ederken; ikincisi ile kendi kudretinizle her şeyi değiştirme fırsatını da ele geçirirsiniz.
Fenerbahçe’nin mazisi her zaman ikincisini seçtiğinde büyümüş ve tarihi başarılara dönüşmüştür. Biz öyle gördüğümüz için gelecek kuşaklara bunu aktarmayı da kendimize vazife biliyoruz.
Evet…
Maç öncesinde beklenti büyüktü. Hatayspor artık Süper Lig’de uzatmaları oynayan, eksikleriyle, mevcut haliyle şampiyonluk mücadelesi veren takımlara rakip olamayacak bir takım görüntüsündeydi. Haliyle de bu takıma karşı iyi futbol ve bol gollü bir galibiyet yarışın geri kalanı için hem oyunculara güven verecek hem de Camia’ya moral sağlayacaktı.
Mourinho da muhtemelen iki takım arasındaki farkı gözeterek çift forvet ile sahaya çıkmayı tercih etmişti.
Ancak Samandıra’daki hesap, Kadıköy’de tutmadı!
Bol gollü galibiyete yetecek kadar pozisyon üretilmesine rağmen, Fenerbahçe maçı neredeyse zorlukla 2-1 bitirdi.
Peki ortalığı yangın yerine çevirecek kadar kötü bir futbol mu oynadı Fenerbahçe?
Maçın hemen başında Kostic’in kaçırdığı 2 net gol pozisyonuna, Galatasaray’ın Göztepe maçındaki toplam gol beklentisi 1,59’un üzerine 1,71 ile çıkan En Nesyri’nin kaçırdıkları ve attığı 2 golü eklersek aslında gösterilmeye çalışılanla sahada olan arasında önemli bir fark olduğu hemen ayırt edilecektir.
Haftalardır aslında Fenerbahçe’nin en temel sorununun bitiricilik olduğu çok açık görülürken, ondan kaynaklanan sonuca karamsar bir tablo çizip, üzerine de Mourinho tartışması başlatmak tam da bu ülkenin özellikle de Fenerbahçe’nin gerçeklerine uygun bir tavır ve tutumdur.
Mourinho’nun Fenerbahçe’sinin pozisyon üretmede zorlandığı maçları da olmakla birlikte sezon içinde kaybettiği Galatasaray karşılaşmasını bir kenara koyarsak aslında hiç de kötü bir performans göstermediğini söyleyebiliriz.
Temel sorununun oyundan çok futbolculardan kaynaklı olduğunun tespiti bizi çok daha doğru bir düşünme zincirinin içine koyacaktır.
Yanlış transferler, formsuzluklar, cezalar, sakatlıklar ve kuşkusuz teknik adam tercihlerinden kaynaklı bütünleşik bir sorundan söz ediyorum.
Szymanski ne yaparsa yapsın geçen sezonki performansına gelemiyor. Fred, Osayi ve Tadic de öyle…
İrfan Can sakatlıklardan form tutamadı.
Maximin bence hatalı bir transferdi.
En Nesyri çok ağır bir süreçten sonra form tutmaya başladı, hala yeterli seviyede değil.
Amrabat iniş ve çıkışlarla oynuyor. Son haftalarda beklenmedik hatalar yapıyor.
Orta alanda 10 numarada doğru yönlendirmeyi yapacak oyuncu sıkıntısı veya eksikliği var.
Dün Dzeko bu görevi mükemmel bir şekilde yerine getirip, En Nesyri’yi belki de gol krallılığında öne geçirecek kadar çok servis yaptı. Ama arkadaşı bu servisleri değerlendiremedi.
Beşiktaş derbisinde de bu defa tam tersi o rolü Dzeko gerektiği gibi oynayamadı. Maçın hemen başında kaçırdığı iki mutlak gol pozisyonu bir anlamda oyunu da bozan bir telaşa sokmuştu takımı.
Fenerbahçe’nin sezon başından itibaren yerleşmeye başlayan bir oyunu vardı ancak temelde oyuncu istikrarsızlığı veya devamsızlığı nedeniyle bu oturmadı.
Kimi maçta da birçok etkenin bir araya gelmesi nedeniyle çok çabuk bozuldu.
Girişte de yazdım; Fenerbahçe’nin Camia olarak 11 sezonluk birikmiş hesapları ve gerilimleri bulunuyor. Ne olduğu ile çok da ilgilenmeksizin yaşanan bir dolu travmatik sonuç olası her aksaklığı mercekle büyütüyor.
Geçen sezon da gördük, yaşadık, şampiyonluk yarışını çok küçük oyun farkları ve çoğunlukla da sahadaki kritik hakem hataları belirleyici oluyor.
Maç sonunda Mourinho’nun yayıncı kuruluşa verdiği röportajtaki mesaj da buydu.
Daha önce Türkiye’ye gelen teknik adamların da benzer anlamlara gelen ifadeleri vardı.
Onlar gittiler, biz kendi düzenimiz içinde kaldık. Ülke içindeki başarıların birbirimize yaptığımız propagandadan başka bir anlamı değeri bulunmuyor.
Mourinho da gider; o sözlerin gerçek mi değil mi olduğu ile bizi baş başa bırakır.