Fenerbahçe’nin çıkamadığı kısır döngüleri!
Biliriz ki Fenerbahçe’nin genetiği yapısı ve geleneksel alışkanlıklarına göre böylesi zamanlarda futbol konuşmak en son tercih edilen tutumdur.
Yaygın davranış hali de sinirini birilerinden çıkarma; en kısa yoldan bir sorumlu bulup, onu infaz etme üzerine kurulmuştur.
Pazar akşamüstü Galatasaray, Kayserispor deplasmanından 3 puanla dönerse; ki sezonun genel akışı içinde bu hiç sürpriz bir sonuç değil, Fenerbahçe’nin zirve ile arasındaki puan farkı 8 olacak.
Bir soru ile düşünmeyi sürdürelim.
16 maçlık fikstürde liderin 8 puan gerisinde kalan bir takım sonraki 20 maçta nasıl bir performans sergilemelidir ki sezon sonunda mutlu sona ulaşabilsin veya 16 maçta 8 puan fark atan bir takım kalan 20 maçta nasıl bir yol izlemelidir ki ikinci ile arasındaki puan farkı kapansın?
Fenerbahçe Camiası an itibarıyla bir taraftan kafasında bu soruya dair hesaplar yaparken; diğer yanda haftalardır maçlarını izlediği takımın bu sorunun içindeki hedefle ne kadar ilgili olduğunu düşünüyor.
Zaten çözümlenmesi en kritik mesele de bu herhalde.
Fenerbahçe ne oynuyor?
İyi futbol oynuyor mu?
Bu oyun kazanmak için yeter mi?
Galatasaray gibi birçok avantaja sahip bir takıma karşı şampiyonluk yarışını sürdürebilir mi?
İster istemez geçtiğimiz sezon ile kıyaslamalar yapıyoruz; çünkü İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’si her türlü olumsuzluğa karşın yarışı Galatasaray’ın 3 puan gerisinde tamamlamış, iyi futbol oynayan bir takımdı.
Ortada istikrarlı bir oyun ve takım varken ister istemez en azından bugün onunla eşit seviyede bir futbol doğal beklentidir.
İsmail Kartal, hem kazanmasını bilen bir takım hem de oyun kurmuştu.
Mourinho’nun başaramadığı işte tam da bu!
Ortada birbiri ile uyum içinde oynamasını bilen ne bir 11 var ne de bir oyun!
Formsuzluklar, sakatlıklar, cezalar veya teknik direktör tercihi… Neresinden bakarsanız bakın Fenerbahçe öncelikle herkesin ezbere sayacağı o ilk 11’i arıyor!
Var mı?
Yok!
Oyunu her zaman teknik direktör kurmaz! Hatta çoğunlukla bu daha geçerlidir; kadronun içinden çıkan ve omurgayı oluşturan oyuncu grubunun sahada gerçekleştirdiğinden teknik adam önce pragmatist bir oyun kurgular, sonra da onu geliştirir.
İsmail Kartal’ın geçen sezonki en büyük şansı bir araya gelen kadronun 9-10 haftalık sürede bunu gerçekleştirmiş olmasıydı.
Takımın gol yükü ofansif hattaki oyunculara arasında neredeyse eşit olarak paylaşılıyordu.
Oysa bu sezon mesela İrfan Can ile Szymanski’nin sonuca etki eden golü yok!
Defansın durumu çok daha dramatik, geçen haftaki maç yazımda da bunun altını kalın kalın çizmiştim; bol hatalar yapan bir stoper grubu var.
Buradan çıkan sonuç; Fenerbahçe sezon başı kadro planlamasını doğru yapamadı.
Diğer tarafta bu kadro her türlü olumsuzluğa karşı o kadar da kötü değil.
Böyle zamanlarda, evet bir arayış söz konusudur ancak takımın yerli yerine oturması için sebat göstermek, zaman vermek de gerekir.
Kuşkusuz kolay değildir bu son yazdığım. Çünkü takım sahada çaresizce debelenirken, kenarda öyle kolunu bağlayarak oturmak da herkesin yapacağı türden bir durum olamaz.
Bir yerlere müdahalede bulunmak, dokunmak, oyunu, yeni oyuncularla değiştirmek, bir mucize aramak!
İşte teknik direktörlerine özellikle son yarım saatte kalan opsiyon budur!
5 oyuncu değişikliği; pandeminin futbola bıraktığı, çoğunlukla oyunun soğumasına neden olan, kötü bir kuraldan başka bir şey değildir.
Kulübede maçı çevirecek kaç oyuncu vardı?
Dzeko, Maximin; bir, iki! Cenk Tosun belki, üç! Ancak Cengiz Ünder, Mert Müldür, gerçekten aranan oyuncular mıydı?
Olmadığını tecrübe ederek görmüş olduk.
Peki bu bir ders olarak Samandıra’nın defterlerine kaydedildi mi?
Hiç sanmıyorum.
Çünkü mesele yukarıda anlattığım şekilde çözümsüz bir kısır döngü halini aldı.
Fenerbahçe’nin artık önünde tek bir seçeneği kaldı; ara transferde takımın kimyasını da bozmadan olabildiğince alternatif olacak oyuncular almak.
Lafı biraz da uzatarak yönetime getirmiş olayım.
Bir önceki cümlede belirttiğim takımın kimyasını bozmadan alternatif oyuncu grubunu seçecek Fenerbahçe’de bir futbol aklı var mı?
Daha çarpıcı tarafı; söz konusu tarife uyan piyasada kaç futbolcu var?
Bir hazırlık yapıldı mı yoksa menajerlerin elindekilerle mi hareket edilecek?
Ve bu transferler ne kadarlık sürede tamamlanarak Samandıra’ya teslim edilecek?
Bu sezon da dahil olmak üzere geride kalan 7 yılda yaşadığımız tecrübelerden neler yaşanacağına dair bir tahminde bulunmak zor mu?
Alın size bambaşka çözümsüz bir kısır döngü daha!
Çok zor olduğunu biliyorum ama Sayın Başkan’ın 7 sene önce göreve talip olurken sıklıkla dile getirdiği; Avrupa’da etkili ilişkilerinden yararlanarak, Arda Güler ve Ferdi Kadıoğlu’nu 5 aylığına kiralama formülünü aramasıdır.
Fenerbahçe’nin de bu iki oyuncunun da aradığı tam da böyle bir başarı öyküsüdür!