Fenerbahçe taraftarına korkulu haftalar geçirmeye devam ediyor. Sanki bu takımın genlerine işlemiş bir gerçeklik var; hiçbir şey kolay olmuyor, zoru seviyor, zorluyor. Yıllardır bu değişmedi…
Geçen hafta Balıkesirspor maçında olduğu gibi iki farklı Fenerbahçe izledik…
İlk yarı sahada mücadele eden takımın şampiyonlukla yakından uzaktan ilgisi yok gibiydi. Takım halinde görüntü yarışmanın, mücadelenin ötesindeydi.
Savunmada yumuşak ve müdahalesiz, dikkatsiz, özensiz, hatta gayri ciddi…
İki gol yediler ki ilkinde top resmen ağır çekimde yavaş yavaş gitti Fenerbahçe kalesine ve savunma için ceza sahasında ne kadar oyuncusu varsa hepsi öylece izlediler.
İkinci gol bu sezonun klasiği haline geldi. Fenerbahçe kalesine çekilen şut istisnasız çatala takılı veriyor. Bunda da Volkan’ın hatası da azımsanacak ölçüde değildi.
Volkan demişken; ilk yarı neydi o 1970-80 model degajman ile oyun kurması? Şenol Güneş’in eski maçlarını izlemiş herhalde?
Fenerbahçe yıllardır son dakikalarına geride girdiği maçları dahi böyle şişirerek oynamamışken Volkan’ın her aldığı topu ileri vurması neydi?
Bu eğer Volkan’ın inisiyatifiyle oluyorsa skandaldır, öyle bile olsa kenardan bir müdahale edilmiyorsa bir başka sorundur. Yok, eğer İsmail Kartal bunu taktik oyun olarak söylemişse sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Peki, sözü İsmail Kartal’a getirdik, oradan da devam edelim…
Kuşkusuz oyuncu tercihleriyle başlayacağız.
Sezonun ikinci yarısında kazanılmış tüm maçlarda ve elbette bunda da Webo varken İsmail Kartal’ın Emenike’ye takılıp kalmasını artık anlamaya çalışmayacağız. Demek ki en az on maçlık seriden herhangi bir sonuç çıkmıyor, tecrübeden bir şey öğrenilemiyor.
Bekir, Selçuk, Emenike… Bunlar Fenerbahçe’nin ilk tercihleri olamaz İsmail Hoca…
Webo’yu bu sezon yedek soyundurmaksa haksızlıkların en büyüğü ve acımasızıdır.
Webo’nun oyuna girmesiyle Fenerbahçe’nin ileri hattında taşların nasıl yerli yerine oturduğunu net olarak gördük. İsmail Kartal kenarda bunu göremiyorsa o zaman maçları kulübeden değil, çıksın tribünden izlesin.
Yetti artık!
Webo’nun sahada nasıl gezindiğini, taç atışlarında dahi nasıl akıl dolu boş alanlara koşular yaptığını ekranda net olarak gördük.
Sow da sanki Webo ile daha etkili bir oyuncu oluyor.
Fenerbahçe bu sezon şampiyonluğa ulaşabilirse bunda Webo’nun kader anlarında nasıl sahne alıp goller atıp, asist yaptığını bir jenerik hazırlayarak göstermek gerekir.
Kuşkusuz ikinci yarı takım halinde bir değişiklik vardı. İlk yarının hedefsiz oyuncuları gitmiş, maçı isteyen, şampiyonluğa inanmış bir Fenerbahçe geri gelmişti.
Caner, Diego, Mehmet Topal, Alper, Sow ve Webo’nun gösterdiği üst düzey mücadele belki de gitti denilen şampiyonluğun tekrar geri gelmesi, dönüşü anlamına geliyordu.
Fenerbahçe’nin ilk yarı sorunlarından bir tanesi, belki de bunu Sivasspor yaptı, oyunu çok geniş alana yayarak oynamasıydı. Özellikle savunmada birbirinden uzak düşen kurgu Sivasspor’un işini çok kolaylaştırdı. Türkiye’de hiçbir takım bu kadar açık alanda ve dağılarak oynayamaz.
Sivasspor’da İbrahim Öztürk ve Burhan ikişer kişilik oyun oynadılar. Cicinho ve Chahechouhe (bu ismi yardım almadan yazabilen var mı, çok merak ediyorum) tam da bir önceki paragrafta söz ettiğimiz etkiyi yaratan oyunculardı.
Batuhan maça çok iyi başladı ancak sonlara doğru fabrika ayarlarına geri döndü.
Fenerbahçe en önemli ve zor maçını geride bıraktı. Bundan sonra sezon sonuna kadar sadece Mersin deplasmanına gidecek ve kalan karşılaşmalarına sadece İstanbul’da otobüsle seyahat edecek.
Yapması gereken tek bir şey var, ikinci yarıda oynadığı şu maçta yaptığını tekrar etmek; Fenerbahçe olduğunu hatırlamak!
4 adet 90 dakika!
http://twitter.com/uzaygokerman