UEFA’nın Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye vermiş olduğu kararların sadece bu iki takıma ait olduğunu düşünenler büyük yanılgı içinde olacaklardır. UEFA bütün Türkiye’ye, Avrupa ölçeğinde görülmemiş bir ceza uygulaması gerçekleştirmiştir.
Bu cezanın adresi Türkiye’dir.
Küçücük bir park için Türkiye’de ne kadar polis varsa hepsini İstanbul’a getirmekten çekinmeyen hükümetimiz bu süreci izlemekle yetinip, Olimpiyatlara adaylık anlamında güçlü bir destek vermiş olmasını büyük bir çelişki olarak görmek gerekir.
Çünkü bu ceza evrensel hukuk kurallarının hiçbirine uymamaktadır.
25 yaşında 2,5 sene mesleki tecrübeye sahip genç bir avukata teslim edilen binlerce sayfa içinden hazırlanmış disiplin soruşturmasının temel dayanağı Türkiye’deki yargı süreciyken bunun tamamlanmasının beklenmemiş olması skandal ötesi bir uygulamadır.
Öncelikle; bu dava 2,5 senelik bir avukatın çözemeyeceği kadar karmaşıktır. Bu olsa olsa bir talimatla yaptırılmış bir işlemdir. Müfettiş değişikliğinin temelinde ve özelinde olan sorun burada düğüm düğüm olmaktadır.
“Vikont” Platini Fenerbahçe’nin kellesini almaya zaten yeminliydi. Önceki müfettişin raporunda Platini’nin istek ve arzularını yerine getirmeye yetecek kadar talep bulunmuyordu. Platini tecrübeli bir müfettişe sözünü geçiremeyeceğine, mesleki kariyerini düşünen hiçbir müfettiş böylesine hukuksuz, çelişkilerle dolu dava dosyaları arasından Vikont Platini’yi memnun edecek rapor düzenlemeyeceğine göre geriye mesleğinin henüz başında olan hata yapsa bile hoş görülebilecek tecrübesiz bir avukata “görev verilmiştir.”
3 Temmuz sürecinin hangi klasörünü, sürecini ve sonucuna elinizi atsanız işte böyle garip, tuhaf ve birinin size anlatması, açıklaması gereken şeylerle karşılaşıyorsunuz.
Niye hiçbir şey normal seyrinde, kimsenin soru sormayacağı şekilde olamıyor.
UEFA 3 Temmuz’un hemen sonrasında Fenerbahçe’yi kupaların dışına itmiş, sonra geçen sene almış bu sezon bir kere daha “sen oynayamazsın” deme keyfi tutumunu takınmıştır.
Kime nasıl açıklanabilir ki?
Ya Fenerbahçe Avrupa Kupasını almış olsaydı? Sahada kazanılmış kupaları, alınterini masada geri mi istenecekti?
3 Temmuz sürecinin en başından sonuna kadar, operasyonun içindekiler başta olmak üzere, TFF, Kulüpler Birliği, futbolcular, teknik direktörler ve kuşkusuz medya hiçbir şekilde üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir.
Çünkü burada temel mesele, cezalandırılması istenen futbolumuzun en büyük ekonomisi Fenerbahçe değil, Aziz Yıldırım’dı.
Aziz Yıldırım nefreti bu ülkede süreç içinde bilinçli olarak yaratıldı. Özellikle herşeyi manipüle edebilecek bir karakterin karikatürü çizildi.
Buradaki baş aktör medyanın içindeki bir takım duayen dediğimiz gazeteciler, yazarlar, televizyoncular başta olmak üzere diğerleridir. Bu sürecin nasıl hazırlandığını Mayıs ayı başında çıkardığım kitabımda isim isim ortaya döktüğümden, burada tekrar etmeyi anlamlı bulmuyorum.
Kişiler ile Kulüpleri birbirinden ayırma fikri de bunların cin fikridir. Çünkü ekonomi devam etmezse, Fenerbahçe’ye bir şey olursa o zaman ekmek yedikleri bu kapı kapanacak, önemli bir kısmı da işsiz kalacaktı.
Gözünüzün önüne getirin, Fenerbahçe’nin olmadığı bir düzende bu adamların yapacağı muhabbeti?
Erman Toroğlu büyük bir ihtimalle sabah kadın programlarında konuklarına en iyi cacığın nasıl yapılacağını anlatırdı.
Kuşkusuz cepler öylesine dolmuştur ki işsiz kalmak onlara koymayacaktır.
Ancak zaten spora hiçbir şekilde ilgisi olmayan kitlelerin futbolla bütün ilişkisinin bu yolla koparılması bir daha onarılması mümkün olmayacak büyük boşluklara sebebiyet verecektir ki bununla ilgili bütün emareler ortaya çıkmıştır.
Özellikle Temiz Futbol için canını vereceğini ifade eden delikanlı geçinenenlerin Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi gerektiğini bir türlü dile getirememiş olmaları tam bir kaypaklık örneğidir.
Davanın bütün boyutlarıyla Aziz Yıldırım odaklı olduğu dün yerel bir mahkemenin verdiği kararla bir kere daha gözler önüne serilmiştir.
7 Haziran 2013 günü açılmış bir davanın 18 gün sonra 25 Haziran 2013 tarihinde UEFA Disiplin Komitesi’nin vereceği cezalarla aynı gün ara bir karar çıkarmış olması sürecin genel yapısına uygundur.
Şimdi...
Bu süreçte her şey yapılmıştır ancak bir direnç kırılamamıştır. Fenerbahçe taraftarı ikna olmamıştır. Tek bir Fenerbahçeli Fenerbahçe’nin tek başına bu işleri yaptığına inanmamıştır.
Sürecin getirdiği tek bir kazanım vardır o da Aziz Yıldırım profilinin sevimsizleştirilmesidir.
Bu başarılmıştır.
Bundan sonra ne olacağı ile ilgili detayları önümüzdeki günlerde konuşalım.
Ceza bunu büyük bir özlem ve umutla bekleyenlere hayırlı olsun.
http://twitter.com/uzaygokerman