Tam bir sene önce burada Ünal Aysal Projesi’nden söz etmiş, özellikle de Galatasaray’ın Ağustos ve Eylül aylarında yaşadığı kaotik duruma ilişkin daha ortada hiçbir şey yokken bazı öngörülerde bulunmuştum.
29 Ocak 2013 tarihli yazının son bölümündeki cümleyi bir kere daha okuyalım.
“Dünya yıldızlarıyla dolu bir kadronun önümüzdeki dönemde yine marka değeri olan Mourinho benzeri bir teknik direktörle desteklenmesinin sürecin normal bir sonucu olacağını öngörmek kehanet olamayacaktır.”
(https://skorer.milliyet.com.tr/uzay-gokerman/unal-aysal-projesi/YazarYazisi/1661781/default.htm)
17 Ocak 2013 tarihli "Fatih Terim’i yararlı bir “eleman” yapan Ünal Aysal Modeli" başlıklı yazıdaki şu bölümün de özellikle üzerinden tekrar geçmek istiyorum.
“Bir kere yeni durumu bu şekilde tespit etmek gerekiyor.
Galatasaray'da Sneijder özelinde ortaya çıkan tartışmanın geri planında böylesi bir yönetim modeli ve anlayışı vardır.
Ünal Aysal yapmaya çalıştığı şeyi ne kadar uygulamaya sokabilir ve başarabilir, bunu Fatih Terim üzerinde deneyebilir mi zaman içinde göreceğiz.
Hele bu modeli uygulamak üzere özellikle Fatih Terim'in istemediği bir oyuncuyu takıma kazandırmaya çalışmak için hem ekonomik anlamda dengelerle oynamak hem de Fatih Terim'le karşı karşıya gelmek hatta ondan vazgeçmek pahasına risk almak da Ünal Aysal'ın bu konuda ciddi duruşunu görebilmemiz bakımından önemlidir.
Böylesi hamleler satranç oyunu gibidir. Taraflar karşılıklı olarak stratejilerini gösterirler, zaman içinde bir taraf geri adım atar.
Burada geri adım atacak olan taraf her kim olursa olsun, Ünal Aysal'ın belirleyici pozisyona geçtiğini bir şekilde tespit etmemiz gerekiyor.
Önümüzdeki dönem bunun çekişmesi üzerinde şekillenecektir.”
Kuşkusuz bu tespitleri yaparken içeriden bir haber kaynağından aldığım bilgileri yorumlamıyordum; sadece mevcut durum üzerinden ve daha çok da sonuçlarından, kişilerin medya üzerinden verdiği yada vermediği mesajlardan yola çıkıyordum.
Bir diğer detay elbette modern futbolun gerektirdikleri üzerine biraz daha fazla kafa yormaktı.
Ünal Aysal’ın Galatasaray’a başkan olması önemli bir süreçtir. Linklerini verdiğim yazılarda bunun diğer bileşenlerini de bulabilirsiniz.
Sn. Aysal’ın sporun içinden gelmese de etrafında bu işi çok iyi bilen uluslararası bilgi ve tecrübeye sahip kişiler olduğuna hiç şüphe duymuyorum.
Hazır buraya gelmişken bir tespitte bulunacağım, Türkiye’de başka bir örneği olur mu bilmem; ancak UEFA’nın her türlü desteğini arkasına alarak, Juventus’un bütün itirazlarına rağmen, böylesine güçlü bir İtalyan markasını Avrupa’da eşi benzeri olmayacak derecede kötü şartlara sahip bir sahada top oynamaya ikna etmek, yenmek çok kolay şeyler değildir.
Bunu önemli bir not olarak bir kenara ayrıca yazalım; bu çok iyi bir organizasyon faaliyetinin eseri olmalıdır.
Ünal Aysal sezon sonunda yaptığı kongre ile yönetim kurulunda çalışmak istemediği bazı kişileri dışarıda bıraktı. Bu bir sonraki adımda Fatih Terim’le de yolların ayrılabileceğine yönelik işaretti ve öyle de oldu.
Mancini vizyonu ve kariyerindeki bir teknik adamla çalışma düşüncesi bu anlayışın bir uzantısıydı.
Mancini sürecin en önemli yapı taşlarından biri haline gelecektir.
Sneijder-Drogba transferleriyle uyumluydu. Ancak Mancini’nin kafasında kurguladığı sportif yapının içinde önceliğin Sneijder’dan yana olduğunu tahmin ediyorum.
Fatih Terim kadrosuna (veya anlayışına) dair oyuncuların teker teker takımdan gönderiliyor olması yeni döneme ait ipuçlarıdır. (Fatih Terim ile Mancini arasındaki anlayış farklarını bir başka yazıda tartışalım.)
Mancini’nin uzun zaman kafasını karıştıran ve bir çok denemeye sevk eden şeyin bu dengesiz ve yanlış kadro kurgusundan kaynaklanmış olması da muhtemeldir.
Şimdi yeni döneme ait bir kadro yapılanması içine girilmiş görünüyor.
Bruma, Hajrovic, Alex Telles, (Veysel Sarı...) gibi hamleler sezon sonundakilerin de habercisi niteliğinde görülebilir. Bunu (genç) yerli oyuncularla da desteklemek sürecin doğal sonucu olacaktır.
Ünal Aysal’ın önceki gün oluşuma destek verdiğini gösterdiği “Galatasaray Muhabirleri Platformu” da bir başka önemli organizasyon olarak göze çarpıyor.
Başkan'ı bu dönemde en çok zorlayacak şey kuşkusuz diğer kulüpleri de çok yakından ilgilendiren bütçe dengelemesi, borçların son durumu, finans yönetimi olacaktır.
Bütün bunların Türkiye şartlarında nasıl harmanlanıp istikrarlı bir yönetim anlayışı içinde sentezleneceğini izleyerek göreceğiz. Ancak şunun altını çizmek gerekiyor, felsefesi, belli programı, derinliği, planı olan her yapı önemsenmelidir; böylesi süreçler belli bir aşamadan sonra kendisini bir başarı modeli olarak gösterebilir.
http://twitter.com/uzaygokerman