Avrupa Şampiyonasına yenilgi ile başladık; şaşırdık mı, hayır!
Ancak kendimizi çok farklı hayal ettiğimiz, bambaşka kategorilerde gördüğümüzden hayal kırıklığı yaşadık mı, evet!
Neymiş, orta sahası çok güçlü bir takımmışız!
Mesele önce takım olmak ve bununla da dışarıdan bakıldığında anlaşılabilen bir futbol oynamaktır.
Takım mıyız?
Gökhan Gönül Paris’ten basın bildirisi okuyor; Fenerbahçe’ye mesaj gönderiyor.
Ben yurtdışına gittiğimde ülkeyle bağım kopuyor, kim ne yapıyor çoğu zaman ilgilenmiyorum bile; çünkü bulunduğum yeri yaşamaya, hissetmeye çalışıyorum. Böylesine konsantrasyonu yüksek bir işin içinde turnuvaya gitmeden sözleşme konusunu halledemediği için herkes onu konuşuyor o da cevap yetiştiriyor.
Fatih Terim de bunu dışarıdan izliyor. Bunlar ancak bizim gibi anonim görüntü içindeki takımların içinde olabilecek türden şeylerdir.
Caner Erkin sezonun son çeyreğini top oynamadan geçirdi, çünkü onun da kafasında sözleşme varmış.
Burak Yılmaz ayrı bir hikâye; Çin’e transferini ben anlamadım, kendisi anladı mı şüphe duyuyorum. Sakatlığı yüzünden sezonun yarısını tribünde geçirdi.
Kalede hangi Volkan’ın oynayacağı son dönemde bir özür meselesine kadar indi. Dün 30 metre mesafeden yediğimiz gol sonrasında ister istemez kafalara bir takım sorular geldi.
Yıllardır ön libero bölgesinde başarıyla futbolunu izlediğimiz Mehmet Topal’a stoper görevi vermek de başlı başına bir teknik direktörlük sorunu olsa gerekir.
Mehmet Topal, stoper oynayınca Selçuk İnan’a düşen ne oldu peki? Ön libero!
Tebrikler…
Arda…
Tüm hazırlık maçlarında yüzünde tuhaf bir sırıtışla izledik milli gururumuzu; o da sezonun yarısını maç yapmadan geçirdi kalan bölümünde de top mu oynadı yoksa reklam setlerinde mi çalıştı takip etmek mümkün olamadı.
Son reklam filminde oyuncumuzu o kadar koşturdular ki dün sahada topa dokunacak hali bile kalmamıştı.
Arda’nın oynadığı futbol konusunu milli maç dönemlerinde sıklıkla dile getiriyordum; dünyada bu tarzda top oynayan çok az futbolcu var. Biri Messi; tüm Barcelona takımı bir yana o bir tarafa… Ancak o Messi ve gerçekten çok özel bir oyuncu. Ne kötü bir Messi çekilir ne de Messi’nin bir taklidi, olmuyor zaten.
Arda çok sevimli bir kişilik ve iyi bir reklam yıldızı olacağını söyleyebiliriz. Fakat bu oyun şekli ve tarzıyla ne kadar bir takım oyuncusu olabileceği de ortadadır.
Sonuç olarak buradan bir takım çıkmadı, ne oynadığı da anlaşılmadı.
Futbol oynadığımız ya da bir oyun anlayışımız olduğunu iddia edenlerin mesela İspanya, Almanya, Belçika, hatta Hırvatistan’ın sahada gösterdiğini ne şekilde kıyaslayabileceğini gerçekten merak ediyorum.
Fatih Terim bize mucizeyi yaşatan bir teknik direktördür. Şapkadan tavşan çıkarır. Bu konuda eline kimsenin su dökemeyeceği ortadadır. Bu grupta da göle maya çalıyor, bakalım tutacak mı?
Maça gelebilirsek…
Orta sahasının bu kadar bol alternatifli olduğu bir takımın sahaya böylesi bir seçimle çıkması ilginç oldu.
Yukarıda söyledik, Arda bu şekilde oynayacaksa çekilmez bir futbolcuya dönüşüyor ki Fatih Terim bile ona tahammül edemedi, maç içindeki en doğru hamlelerinden biriydi.
Oğuzhan mücadele gücü yüksek takımlar karşısında varlık gösteremiyor. Fatih Terim Alper Potuk’u bu nedenle kadroya almamış olmalıdır Hırvatistan gibi bir takıma karşı Oğuzhan tercihi soru işaretiydi.
Ozan, Hakan gibi oyuncularsa tam isabetti.
Ayakta kalmayı başaracak yapıda futbolcu seçimi önemliydi.
Kuşkusuz yoklukta Burak Yılmaz mı Cenk Tosun mu tercihinin kırk katır ile kırk satır arasındaki tercihten daha beter olduğu da ayrı bir gerçektir.
Oysa karşımızda çok daha donanımlı ne oynadığını ve istediğini bile bir Hırvatistan vardı.
Karşılaşma boyunca adını sıklıkla duyduğumuz başta Srna, Modric gibi oyuncular lider özellikli ve kazandıran bir top oynadılar.
Brozovic ve Mandzukic gole yakındılar.
Hırvatistan kanatları çok iyi kullanmakla kalmadı, kalemize doğru yaptığı tüm ortalarda genellikle ilk toplara vuran yine onlar oldu.
Maçın başından sonuna kadar takım halinde böyle bir taktikle oynamayı becerirlerken Milli Takımımızın güçlü orta sahası üst üste üç pas bile yapamadılar.
Cenk Tosun ve Volkan Şen İsveç’li hakemin toleransı içinde sahada kalırken dördüncü dakikada rakibine sert müdahalede bulunan Ozan’ın da maçı kartsız tamamlaması ilginçti.
Cenk Tosun’un dirseği ile kafası yarılan Corluka’nın karşılaşma boyunca gözümüzün önünde döktüğü kan gerçekten dramatikti. Bunun karşılığı bizde olsa ve bugün takımımız galibiyeti kutlasaydı o futbolcuya bugün tüm gazeteler gazilik mertebesini yakıştırmıştı.
***
Altı gün önce Twitter üzerinden bir anket düzenlemiş şu soruyu sormuştum.
“Biz bitti demeden bitmeyecek” maçlar oynayacak Milli Takımımız grup maçlarını kaçıncı tamamlar.
1074 kişinin ilgi gösterdiği anketin sonuçları şöyleydi.
1. %2
2. %16
3. %31
4. %51
Şimdi yeni hedef tabii ki en iyi üçüncü olabilmek!
İspanya’yı yenebilir miyiz?
Allah’tan ümit kesilmez elbette!
Muhtemelen son maçımız yeni bir hayatta kalma mücadelesine sahne olacaktır. Buradan en iyi üçüncü çıkabilmek de başka bir mucizedir.
O da Fatih Terim’in en iyi bildiği uzmanlığıdır.
Kul sıkışmayınca Hızır gelmezmiş.
Hızır’sız beceremiyoruz maalesef.