Şener’in attığı golden birkaç dakika önce yaklaşık olarak aynı mesafelerden Diego'nun çektiği şut az farkla dışarı gitmişti.
Sahanın futbol oynamaya uygun olmayan zeminini ve doğru kapanan Akhisar’ın engelini aşmanın biricik yolunun duran toplar ve uzun mesafeli şutlar olduğunu zaten maçı izleyen hemen herkes üç aşağı beş yukarı kafasında kurgulayabiliyordu.
Bunu Akhisar futbolcuları ve teknik yönetimi de öngörmüş olmalıydı ki Fenerbahçe’nin ceza sahasına yakın bölgelerde top çevirmesine ve şut çekmesine ilk toplara müdahale ederek izin vermeyen bir oyun kurgusunu yerleştiriyordu sahaya.
Mehmet Topal, Diego, Souza, Van Persie uzaktan şut deneyecek potansiyel futbolculardandı ve bunları kontrol altında tutmak nispeten kolay olandı da ya hiç hesapta olmayan Şener’in şut çekmesi; üstelik 35-40 metre mesafeden olacak iş miydi?
Bazen olmadık taş baş yararmış ya 35. Dakikada Şener topla buluştuğu yer gol olma ihtimalinin en uzak mesafelerindendi ancak Fenerbahçe’nin sağ kanat savunma oyuncusu topu biraz sürdükten sonra vurmaya karar verdi ve o top kaleci Lukac’ın parmaklarının ucuyla kale direğini sadece bir top boşluğuna kadar kapattığı tek yerden geçip kaleye bilardo topunun banta çarpıp sayı yapması gibi gol oldu.
Kuşkusuz bu gol Fenerbahçe’yi çok rahatlattı.
Zaten rakibe şut fırsatı bile tanımayan bir savunma kurgusuyla oynarken 1-0 öne geçmiş olmak demek avantajı ele almak anlamına geliyordu.
Şener ikinci devre sağ kanattan akıp, rakip savunma oyuncusunun yine olmayacak şekilde bacak arasından topu geçirdiğinde önünde yine büyük bir boşluk açmış oldu.
Van Persie müthiş bir futbol zekasıyla kendisini tutan oyuncuyu alıp altı pasın içine götürünce arkada pas mesafesine giren Volkan’a çok uygun bir alan yaratmış oldu ve Şener de Volkan Şen’i gördü skor 2-0’a geldi.
Böylece Fenerbahçe’nin puan kaybı için fazlasıyla çekindiği Akhisar deplasmanı bu golle bitmiş oldu.
Bu pozisyonların maç içinde tesadüfen oluştuğunu söylemek Pereira ve futbol ekibine haksızlık olur sanırım.
Fenerbahçe’nin sağ ve sol kanadında görev yapan dört yerli futbolcunun, Caner, Hasan Ali, Gökhan ve Şener’in fark yarattığı, rakiplerinin hiçbirinde bu kalibrede oyuncusu olmak bir yana verdiği katkının yarısına bile ulaşamadıkları ortadadır.
Ligin ilk bölümünde takım kurgusu, kadrosu ve oyun şeklini oturtmaya çalışan, bu sırada gol atmak için büyük mücadele veren, sürekli 1-0’a bağlı sonuçlarla puan toplayıp, futbol kamuoyunun kafasında soru işaretleri yaratan Fenerbahçe, ligin ortalarına doğru niteliksel anlamda kendisini bir üst seviyeye yerleştirdi. Peş peşe gelen seri galibiyetler bir yana istikrarlı oyun anlayışı sarı lacivertli takımın ligdeki pozisyonunu hak ettiren bir şeye de dönüştürmüş oldu.
Yıllardır bu ülkede yabancı futbolcu sayısının sınırı tartışılıyordu. Bu sezon sayı neredeyse tamamen serbest bırakıldı ancak Fenerbahçe dün sahaya sadece beş yabancıyla çıktı.
Alper ve Volkan Şen'in formayı çekip almaları önemli bir başarı hikayesidir. Bu da bizim yıllardır savunduğumuz adil rekabetin sonucudur.
Kuşkusuz bu adaletin terzasini elinde çok hassas şekilde tartarak tutan Portekizli Pereira'nın ismini de ayrı bir yerde not etmek gerekiyor.
Dün Fernandao’nun attığı güzel gole tüm takımın ortak sevinç göstermesi Fenerbahçeli futbolcuların da birbirlerine olan inanmışlıklarının ifadesi oldu.
http://twitter.com/uzaygokerman