Salih’in her maç üzerine koyarak oynayan futbolculuğunu izlerken ister istemez Fenerbahçe’nin ligin başından bu yana geldiği, olgunlaşan, oturan futbolu arasında bir benzerlik kurmadan edemiyor insan.
Orduspor’un agresif, ısıran ve maçı kazanmayı arzulayan başlangıcı karşında kısa sürede reaksiyon veren, önce rakibin oyununu kontrol altına alan sonra da içinden geçtiği yoğun maç temposuna ve buna bağlı rotasyona uygun şekildeki sakin futbolu şu an ligimiz özelinde dğerlendirildiğinde çok farklı bir yer duruyor.
Bu haliyle Fenerbahçe sadece kendisinin ne oynadığını değil, rakibininkini de belirliyor, düzenliyor.
Rakibin isteyen, arzulayan, yenmeyi düşünen o başlangıçtaki senaryosunun nasıl kısa sürede Fenerbahçe’nin planlarına uygun şekle dönüştüğünü görmemiz bakımından örnek bir karşılaşmaydı bu.
Üstelik takım tam ve bütün bir organizma gibi birlikte hareket edebiliyor, düşünüyordu.
Kısa sürede de istediğini alıp, ondan sonrası için yine aktif dinlenmeye geçiyordu.
Sezonun başı ile şu andaki durum arasındaki farkı iyi görmek gerekiyor.
Eksikler, yapılamayanlar yok mu?
Elbette fazlasıyla var.
Orduspor’un ilk 20 dakikadaki etkili futbolu golle sonuçlanacak üç pozisyon üretti. Volkan’ı maçın içine dahil eden bu ataklarda tecrübeli kalecinin ön plana çıktığı gördük.
Üst düzey futbol oynayan takımların kalecileri böylesine net pozisyonlarda rakip oyuncularla peş peşe karşı karşıya kalmamalıdır. Bu direkt olarak savunma zafiyetini gösterir ki Fenerbahçe’nin stoperleri hala genel takım kurgusu içinde oturamadı.
Savunma, adam karşılama demek değildir; onun ayağındaki topu da almaya da hamle yapmaktır. Fenerbahçe’nin savunmacıları genel anlamda müdahele etmeyi sevmiyor. Bilmiyorum, belki de Aykut Kocaman böyle istiyor ama bu rakip takımın etkili şekilde ceza sahasının içine girebilmesini sağlıyor.
Oysa hiçbir Fenerbahçeli oyuncu bu kadar kolay rakip ceza sahasına giremiyor.
Bu maç eğer Perşembe gecesi Roma’daki maçın bir provasıysa ilk 20 dakikalık oyun gerçekten endişe vericidir.
Orduspor’un bütün gücünü bu 20 dakikada tüketmesi de maçla ilgili ayrı bir nottur.
Hector Cuper’i bu maçta TT Arena’dakinin aksine maçın sonuna kadar kulübenin dışında ve takımının her atağına eşlik eden heyecan ve arzuda gördük. Ancak 2-0 yenik duruma düştükten sonra maçı çevirmek kolay değildir. Keşke ilk yarısını 2-0 önde bitirdiği Galatasaray maçından puan alma konusunda çok daha istekli olsaydı. Belki de dün akşamdan çok daha puana yakın olurdu. Ama teknik adamların farklı tepkileri, planları oluyormuş demek ki?
Dünkü maç neresinde bakılırsa bakılsın golleri ve bunları atan genç oyuncunun başrolünde olduğu bir karşılaşmaydı. Her iki gol vuruşundaki sakinlik, rahatlık, beceri, yetenek ve bilinç Salih Uçan’ı konuşmamız için bize fazlasıyla neden veriyor.
İlk golün yarısını Caner Erkin’e yazmamız gerekiyor ama o topu alışı, sol ayağı ile topa hafif bir yön vererek kaleciden kurtarışıyle Salih şu an Fenerbahçe fırması giyen bir çok futbolcunun önüne geçiyor. Kendisinden çok daha tecrübeli bir çok oyuncunun o vuruşu nasıl kalecinin üzerine yaptığını sıklıkla görüyoruz.
İkinci golse tam bir estetik harikaydı. Sadece bu gol bile bir oyuncunun marka değerini o an iki katına çıkarmaya yeter.
Orduspor taraftarının Fenerbahçe’ye gösterdiği düşmanca tutumu anlamak kolay değildir. Bunun geri planında yatan şeyin Orduspor Başkanı Nedim Türkmen’in gerekli gereksiz Fenerbahçe açıklamaları olduğu görülüyor.
Başkanların Türkiye’de tek bir kulübü hedeflerine alarak yaptıkları icraatlerin kimlere yaradığını görüyoruz. Trabzonspor’un da Orduspor’un da durumu ortadadır ve bunun nedeni Fenerbahçe değildir.
Bu şekilde Fenerbahçeyi hedef göstererek yaptıklarının sonucudur Caner Erkin’in başına isabet eden cisim.
http://twitter.com/uzaygokerman