Derbilerin havası böyledir. Rüzgârı çevirdiğin ve yelkenlerini doldurduğun anda uçar gidersin. Bu maçı klasik bir derbi karşılaşması olarak görmek gerekiyor; iki takım arasındaki fark ortaya çıkan sonuç kadar değil.
Kuşkusuz planlanan ile gerçekleşen arasındaki sürecin doğru yönetilmemesinin de Fenerbahçe adına işleri bozduğunu söylemeliyiz.
32. dakikaya kadar İsmail Köybaşı hem çok iyi bir oyun çıkarıyor hem de yakından tanıdığı eski takım arkadaşı Quaresma’nın sonrasında daha net ortaya çıkan etkisini göreceli olarak engelliyordu. Ancak maça devam edemedi.
Burada akıllara hemen geçen hafta Hasan Ali’nin yaptığı saçma sapan faul, gördüğü kart geldi; çünkü Fenerbahçe’nin sol ayaklı ikinci savunma oyuncusu yoktu. İsmail’in boşalttığı yere İsla’yı almak birçok dengeyi bozan bir hamle oldu.
İsla’nın ilk müdahalesinde Cüneyt Çakır tarafından sarı kartla cezalandırılması da bu oyuncunun Quaresma karşısındaki savunma gücünün yarısını elinden aldı.
Maçın son bir saatinde ortaya çıkan net tabloya bakınca; kademe kademe Fenerbahçe’nin oyundan düşen etkisi ve Beşiktaş’ın artan baskısı göz önüne alındığında böyle şeyleri konuşmak zorlaşıyor, biz yine de ifade edelim. Çünkü futbolda birtakım dengeler bu şekilde bozulabiliyor.
İsla’nın gördüğü kart maçın genelindeki müdahalelere bakıldığında fazlasıyla ucuz kaldı. Hele Quaresma’nın Valbuena’ya kasten yaptığı faulle karşılaştırıldığında ucuzluğu neredeyse kalpazanlığa dönüşüyor.
İsla’ya çıkan kart ile ikinci gol öncesindeki Negredo’nun Roman’a yaptığı hamlenin ne farkı vardı?
Quaresma o pozisyonda direkt kırmızı kart görmesi ve bir sonraki maçta oynanamaması gerekiyorken gitti üçüncü golü attı.
Quaresma’ya çıkmayan kartlar ve maçın 3-1 sonuçlanması oyunun genel ortalamasının dışında lige etki eden bir sonuç da doğurdu. 2-1 iki takımı genel averaja bırakacakken, şimdi dengeler Beşiktaş lehine bozulmuş oldu.
Sarı kartlı ve ters ayaklı İsla sol kanatta Quaresma karşısında dakika dakika ezildi ve bu Portekizli oyuncuyu hem maçın havasına soktu hem de başta söylediğimiz o sert esen rüzgârı yarattı.
Ve Quaresma belki de Türkiye’ye geldiği günden beri en etkili ve güzel oyununu ortaya koyacak bir ortamı da bulmuş oldu; gerçekten mükemmel bir gol attı ve Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında bu maça ait farkı yarattı. Hakkını teslim etmek gerekiyor.
Fenerbahçe takım halinde Quaresma’nın futbolu karşısında futbol iradelerini kaybettiler.
Lafı buraya getirdiğimize göre iradeden hareketle devam edelim.
Tipik bir derbi maçıydı dedik, öyleydi de ve böyle maçlara psikolojik etkiler devreye girer. Fenerbahçe’nin sahadaki on biri bu anlamda da etkisiz ya da eksik kaldı.
Kameni’nin kalecilik melekeleri diyelim ki kusursuzdu; o golleri yemedi ancak rüzgâr terse döndü ve hem sahadaki oyun hem taraftar etkisi takımı sindirdi. Yine de başka şeyler yapılması gerekiyordu. Böyle zamanlarda işte Volkan Demirel farkını hatırlıyoruz. Kameni sadece oyunu soğutmaya çalıştı ancak Volkan Demirel’in çok farklı etkisi olduğunu bu maç bize bir kere daha hatırlattı.
Fenerbahçe maçı Beşiktaş’tan daha zayıf takım olduğu için değil, işte bu sebeplerden ötürü kaybetti. Gücünün bu olmadığını çok iyi biliyoruz ve muhtemelen daha dengeli oyunu hafta içindeki Kupa randevusunda izleyeceğiz.
Kuşkusuz Aykut Kocaman da gerekli hamleleri zamanında yapamadı.
Aatıf ile ikinci yarıya başlamak yerine Valbuena tercihi çok daha doğru olurdu. Takım halinde iradenin düştüğü anlarda devreye takım oyunundan başka şeyleri sokmak gerekiyor ki bu anlamda en ideali Valbuena’ydı.
Josef sezonun en kötü maçını çıkardı diyebiliriz. Orta alanda gereken duruşu sergileyemedi.
İsla yerini kaybettiği için neredeyse Quaresma karşısında yokları oynadı.
Beşiktaş tarafından bakıldığında; Fenerbahçe’nin bu kadar etkisizleştiği bir oyunda Şenol Güneş’in yaptığı hamlelerin futbol adına doğru olduğunu herhalde ancak Türkiye’de alkışlayabiliriz.
Öyle olduğu için de Beşiktaş Avrupa’da 5-0, 6-0 yenilgiler ile karşılaştığında meseleyi Türkiye gerçekleriyle açıklamaya çalışırsınız.
Vida Negredo hamlesi sonuçtan baktığınızda doğru görünüyor olsa da hatalıydı.
Hele Beşiktaş sağlı sollu bu kadar çok orta yapıyorken Caner Erkin’i sahaya sürmek de ilginç bir değişiklikti.
Tüm oyunu Quaresma üzerinden oynayan bir takıma dönüştü ve bunun negatif etkisini böyle maçlarda değil, görece zayıf takımlara karşı oynanan maçlarda yaşıyor Beşiktaş.
Beşiktaş’ın maç boyunca 36 orta yaptığını ve bu maçta bunlardan sadece birinin golle sonuçlanmış olduğunu bir yere yazmak gerekiyor.
Beşiktaş hak ettiği bir galibiyet aldı.
Ligin zirvesi için bu galibiyetin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Fenerbahçe açısından lig 9. Haftadan sonra bambaşka bir mecraya dönecekken ligin zirvesindeki diğer üç takımın birbirleriyle oynayacakları maçlar başlayacak. Bu bakımdan Beşiktaş’ın yarışın içinde olması sarı lacivertliler için stratejik değer taşıyor.
Cüneyt Çakır ve ekibinin çok kötü maç yönettiğini, sonuca ve her iki takım adına gollere direkt etki ettiğini hemen herkes gördü. Artık böylesi maçlara verilmesi tam anlamıyla skandaldır.