Pozisyon şu:
Nani topla kale çizgisine çok yakın bir bölgeden ceza sahasının içine girip gol atma amacı gereği kaleye yaklaşmak için hamle yapıyor ancak top Emre Güngör’ün müdahalesiyle ters tarafa gidiyor ve Portekizli oyuncu topun yeni yönüne doğru hareketleniyor. O sırada Emre Güngör sağ ayağı sabit ve yeri değişmeksizin sol ayağını, Nani’nin iki ayağının arasına sokup, topa hareketlenen oyuncunun koşu için havaya kalkmış sağ ayağına çelmeyi takarak düşmesini sağlıyor.
Bu hareket ceza sahasının dışında, örneğin Fenerbahçe yarı alanında olsa ve hakem buna serbest vuruş verse kim bu pozisyonda faul yoktu diye yorum yapardı?
Etrafınıza değil, kendinize dürüst olun ve iç sesinizi dinleyin; nefretinizi ve kıskançlığınızı değil!
Buradaki genel kanı şu:
Nani topa doğru hareketlenirken, Emre Güngör’ün ayaklarına takılıp düşüyor.
Yani?
Emre Güngör’ün pozisyonda rakibe faul yapmak hiçbir kastı yok!
Peki, Nani’nin düşmesine neden olan pozisyonda Emre Güngör’ün sol ayağı neden rakibinin sağ ayağına çelme takacak şekilde yukarı kalkıyor da sabit olarak durmuyor?
Böyle bir pozisyonda duran oyuncunun mu yoksa hareketli olanın mı ne yaptığına bakılır?
Nani her iki ayağıyla koşu halinde ve topla oynama niyetindeyken, Emre Güngör’ün sağ bacağı yerden hiç ayrılmaksızın sabit dururken sol bacağıyla yaptığı hareketlerde rakibinin düşmesine neden oluyorsa burada ne tür niyet aramalıyız?
Benim futbol bilgim, görgüm, görüşüm ve anlayışıma göre bu pozisyon penaltıdır.
Ancak Rıdvan Dilmen “bana göre bu penaltı değildir” derse hiçbir şey diyemem. Herkesin bakış açısı farklı olabilir.
Ancak Ümit Karan, “ben olsam bu penaltıyı dışarı atardım” derse o zaman samimiyetini hatta dürüstlüğünü bile sorgularım, çünkü çok değil on sene önce tamamen rakibinin bir anlık hatası nedeniyle kazanılan penaltıyı rahatlıkla gole çevirmeyi kendisine hak ve layık görebilmişti. Herkes bir şekilde o sözü söyleyebilir ancak Ümit Karan asla, zaten bu ülkenin sorunu da Ümit Karan gibi olmada, çifte standartlı, güne, duruma göre hareket ve tavır sergilemede.
Tartışacağımız asıl şey bu penaltının verilmesi ya da verilmemesi olmamalıdır!
Mesele bizim futbolu artık pozisyon pozisyon bir hakem gözlüğüyle takip ederek, üzerine art niyet ve kasıt ekleyerek değerlendiriyor oluşumuzdur.
Bu algıyı yaratan maalesef bir döneme damgasını vurmuş Erman Toroğlu’nun “penaltı, penaltı gibi olmalıdır” şeklinde futbolun terazisini ve dengesini bozan hakem yorumunu her şeyin üzerine koyan bakış açısıdır.
Futbolun kurallarında böyle bir yorum yok.
Kusurlu hareketler var ve bu hareketler ceza sahası içinde gerçekleştiğinde penaltı kararı veriliyor.
Futbolda gol her şeydir.
Bir zamanlar şerefli mağlubiyetlerimiz vardı. Cengâverce mücadele eder, ancak yenilirdik ve ertesi gün “iyi mücadele ettik ancak kaybettik” diye avunurduk.
Eğer gol atmışsak bu da “şeref sayımız” olurdu.
Kimse bize “çok iyi mücadele ettiler” diyerek acımazdı.
Ancak yenilginin şereflisi ya da şerefsizi de olmaz.
Bu, futbolun bize göre devşirilmiş olmasından kaynaklanan tamamen anonim daha çok da gecekondu halini almış arabesk biçimidir.
Futbol, endüstrileşmiş profesyonel bir oyundur.
Bunun kuralları vardır ve evrenseldir.
Öyle olduğu için bugün Galatasaray bu endüstrinin kuralarına uymadığı için yaptırımla karşı karşıya kalıyor.
UEFA, senin el çabukluğuyla ve kişisel ilişkilerinle derneğin hesabını şirkete, şirketinin derneğe yükleyerek veya devşirerek defter üzerinde yaptığın tüm hesapları inceliyor ya da bozuyor.
Eskişehirspor Başkanı sanki Eskişehirspor’un ligde bulunduğu pozisyonunun sorumluluğu kendisinde değilmişçesine nedense diğer tüm başkanlar ve teknik direktörler gibi kaybettikleri bir Fenerbahçe maçı sonrasında kameraların karşısına geçip, o sırada engelli bir Fenerbahçe taraftarına hakaret etme ayrıcalığını da kendisine hak sayarak adaletten, emeğe saygıdan söz ediyor.
Emeğe saygı göstermek istiyorsanız bulunduğunuz konumların maddi olarak o seviyelerde bulunmasına neden olan rakibiniz Fenerbahçe’nin size sağladığı olanakları ve kaynakları doğru şekilde yönetin ve bunun yeşil sahalara yansımasını gerçekleştirin.
Evrensel kuralları arabesk şekilde çarşı pazarda kazanılmış tecrübelerle birleştirerek kendi kafamıza göre yorumladığımızda da ortaya neye benzediği belli olmayan bizim kaotik futbolumuz çıkıyor.
Bu şekilde yapacağınız tek şey kendinizi ve etrafınızı kandırmak veya oyalamak olur.
Kendinizi kandırmadığınız çok net ortadadır. Buradaki amaç bellidir.
Sorunu yaratan şeyin bir parçası olanlar asla çözüme yardımcı olamazlar.
Siz de kararınızı buna göre verin, böyle oyalanmak ve kandırılmak mı istiyorsunuz yoksa gerçeği mi?
http://twitter.com/uzaygokerman