Fenerbahçe Talisca ile ayağa kalktı!

Haberin Devamı

Fenerbahçe’de yılların travmaları üst üste binmiş durumda Camia’yı sarsmaya devam ediyor.
Gerçekten hiç kolay değil böyle bir ortamda şampiyonluk mücadelesi vermek.
Hafta içinde Galatasaray’a kaybedilen Kupa randevusu son yıllarda Kadıköy’de derbi kazanamama halinin yeni bir temsili şeklindeydi.
O maçta birçok psikolojik eşiğin gerisinde kalındı.
Bir tarafta saha içi sorunlar diğer yanda dışında taraftar kırılganlıkları…
Neredeyse geçen sezonun karbon kopyası tekrar yaşanıyordu sanki?
Tüm hatıraların gözler önünde canlanmasıyla sezona havlu atma noktasına mı gelinmişti?
Galatasaray’ın üzerine bir Trabzonspor maçında yaşanacak olası puan kaybı muhtemelen Camiayı çok büyük bir savrulma ve girdabın içine çekecekti.
Gerçekten herkesin ayarı bozulmuş bir haleti ruhiyesinde Mourinho’nun da sezon başlangıcına dönen taktik diziliş ve kadro tercihi yaraya tuz basıyordu!
Mourinho bazı oyunculara ayar mı veriyordu yoksa unuttuklarıyla yeni bir başlangıç mı yapmayı planlıyordu?
İlk yarı herkesin sinirleri kendi kendine akort olan müzik aletleri kadar gerilmişti.
Aslında ezbere biliniyordu çalacak melodi.
Bir kısım yönetimi diğer bölümü Mourinho’yu istifaya çağıracak; Camia’nın dışındakiler için de sezon sonuna kadar ratingleriyle kasalarını dolduracakları “ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali?” Sorusunun etrafında şekillenen bir süreç başlayacaktı.
Trabzonspor’un golü bulmasıyla birlikte tüm hazırlıklar bir nevi başlamıştı.
“Tek forvet, hele Dzeko ile çıkmak da neyin nesiydi?”
“Galatasaray maçında da orta alan üzerine gelen baskıyı aşamamıştı, Mourinho buna bir türlü çözüm üretemiyordu, Trabzonspor da aynı gedikten Fenerbahçe’yi zorluyordu!”
“Tadic sağ kanatta yine tüm topları eziyor, el freni olmaya devam ediyordu!”
“Ya Szymanski? Forvet arkasında ne zaman istenen seviyelere gelecekti?”
“Maximin! Koca bir yalan olmuştu!”
“Mert Müldür’ü sol bek oynatarak, Trabzonspor’un hücum organizasyonlarını kurmasına yardım etmişti, Mourinho!”
Sanırım bu yorumların fazlası vardır, eksiği yoktur!
Belki birçok köşe yazarı devre arasında bu çerçeveden maç yazısını kurgulamıştı bile, kim bilir?
Kadıköy’ün Galatasaray maçında Fenerbahçeli oyuncular açısından ayrı bir baskı aracına dönüştüğü artık çok açık bir şekilde görülmekle birlikte özellikle Trabzonspor karşısında tekrar etkin güç olduğunu hatırladığını sanırım buraya not edebiliriz.
Hiç kolay değil!
Sezonun boyunun kısaldığı bir seviyede artık bir teknik direktörün şapkadan tavşan çıkarması mucize mertebelerindedir.
Kim olursa olsun.
Mourinho’nun da teknik direktörlük kariyerinin en zor günlerini yaşadığına eminim. Böyle bir ortam ile ne İngiltere ne İspanya ne de İtalya’da yüzleşmiştir.
Sezon boyunca Fenerbahçe adına tek başına yaptıklarını özellikle Camia içinde değerlendirecek kalabalıkların olmaması sanırım Portekizli teknik direktörün en büyük şanssızlığıdır.
Bu hiç kuşkusuz Fenerbahçe’nin baştan beri anlatmaya çalıştığım içinden bir türlü çıkamadığı o travmatik halin çarpıcı bir yansımasıdır.
Mourinho, Yönetim’den de yeterli desteği alamadığından her türlü etkiye karşı savunmasız bir duruma düştü.
Bu da onun zaman zaman savrulmalar yaşamasına neden oluyor.
İlk yarı çıkardığı kadro ve taktiksel dizilim de bir anlamda bunun küçük bir sonucuydu.
Şu da bir başka gerçek; aslında Trabzonspor’un sahada ismi vardı, öyle de abartıldığı kadar da top oynayacak hali yoktu.
Fenerbahçe ilk yarı bu maçı çözebilecek atak organizasyonlarını sergileyebilse fark çok daha erken açılabilirdi.
Ancak bu ikinci yarıda gerçekleşebildi.
Bu maçın kanattaki işleyen cevheri Osayi’nin yarattığı penaltı ile gelen beraberlik sayısından sonra Fenerbahçe kısmen rahatlamanın da verdiği güven duygusuyla peş peşe attığı güzel gollerle farka gitti.
Skriniar’ın attığı galibiyet sayısı aynı zamanda bu oyuncunun çalışkanlığının, hırsının bir ödülüydü.
Mükemmel bir gol attı. Şansı yaver gitse aslında belki Galatasaray maçını da çeviren oyuncu olacaktı ancak olmadı!
Ve tabii Talisca!
Takımın içinden geçtiği bu gerilim elbette en çok onu etkiliyordu. Kendisine güvenenleri mahçup etmiş bir hali vardı.
Ta, Trabzonspor maçına kadar.
Attığı üçüncü gol onun bir çeşit imzasıydı.
Eğer Brezilyalı oyuncu akşam sefası çiçeği gibi tek maçlık bir gösteri yapmadıysa ve bu karşılaşmada yakaladığı rüzgârı sürüdürürse Fenerbahçe’yi sezon sonuna kadar yarışta tutacak çok güçlü bir silaha dönüşebilir.
4-1’lik skor hele Trabzonspor karşısında alınan bu galibiyet Fenerbahçe’nin üzerindeki ölü toprağını öyle ya da böyle üzerinde atacaktır.
Bu Camia’nın genlerinde Galatasaray’a karşı alınan yenilginin travmatik etkileri olur. Bunu aşmak kolay değildir.
Ancak ayağa kalkmayı da başarmak, geri dönmeyi becermek, öğrenmek gerekiyor.
Aslında Süper Lig’de Fenerbahçe ile Galatasaray arasında geçen hafta oynadıkları Kupa maçındaki görüntünün tam tersi bir durum vardı.
Fenerbahçe Lig’de çok daha dominant ve ne oynadığını bilen bir takım gibiyken, Galatasaray’ın futbolu her maç biraz daha geriliyordu.
Sarı Kırmızılı ekip, haftaya nasıl bir oyunla geri dönecek, göreceğiz. Bu sezonun kalan maçları için de belirleyici olacaktır.