Fenerbahçe’nin bir Trabzon deplasmanının ardından daha yine futbol dışında şeyler konuşmak zorunda kalıyoruz.
385 gün önce Rizespor maçı sonrasında Fenerbahçe otobüsü kurşunlanmış, içinde 44 kişinin bulunduğu kafilenin tamamı öldürülmek istenmişti.
Kuşkusuz bu olayın hâlâ gerçek yüzünün ortaya çıkarılamamış olması faillerinin bulunamaması bir başka önemli sorundur ancak “neden Trabzon’da böyle olaylar oluyor ve hep Fenerbahçe’ye karşı yapılıyor?” cevabı herkes tarafından beklenen tek soruya dönüşüyor.
Dünkü karşılamanın son dakikalarında hakeme yönelen şiddetin kaynağının ne olduğu için çok uzaklara gitmeye gerek yok; daha birkaç hafta önce İstanbul’daki maçta Salih Dursun’un hakemin elinden düşürdüğü kırmızı kartı alıp, göstermesinin ardından kahramanlaştırılması ve bunun üzerinden yapılan popülizmin sonucudur.
Şimdi kimse o günlerde neler yaptığını unutturmaya ve kıvırmaya kalkışmasın ya da günah çıkarmasın!
Twitter’da Salih Dursun’un hakeme kırmızı kart gösterdiği anın fotoğrafını profil resmi olarak kullanan spor yazarı ve yorumcuları vardır!
Bugün dahi şu olayları hakemler ve Fenerbahçe üzerinden değerlendirmeye çalışanlar var ve bilin ki işte onlar sporumuzun gerçek düşmanları ve her türlü olayın gerisinde duran kışkırtıcılarıdır.
Kendi hakemlik yaptığı günlerde aynı şehirde ve stadyumda yaşanmış olduğu kargaşayı unutup, dün akşam ekranlarda boy gösterip, olayları hakemlerin yönetimine ve 3 Temmuzlara bağlayanların hâlâ neyin peşinde olduğunun hesabını soramıyorsanız kuşkusuz yarınlarda oralarda yaşanacak ve sonu ölümle bitecek trajediler sonrasında ah’lar vah’lar içinde dövünmenizin yararı olmayacaktır.
Heysel’ler, Hillsborough’lar işte bu şekilde adım adım geldi ve on’larla ifade edilecek insanın canlarına mal oldu.
Sorumluları spor konuşmak yerine insanların zihinlerine kin ve nefret tohumları ekenlerdir. Kumpaslar kurup, bunlar üzerinden hesaplar yapıp, kirli ilişkilerin peşine düşenlerdir.
O kadar güvenlik görevlisinin arasından sahaya atlayıp, hakemi döven kişi işte bunlar yüzünden artık sağlıklı düşünme yeteneğini kaybetmiştir.
Bizim için kısa sürede isimleri sıradanlaşan Nani, Van Persie gibi futbolcuların Avrupa’da nasıl anıldığından haberi olmadan Türkiye’de böyle olayların olmasına seyirci kalırsanız yarın Avrupa’dan takımlarımıza gelecek men cezaları karşısında öpecek bir el bile bulamaz, başka şeylerle karşılaşırsınız!
Dünkü maçta bu iki oyuncunun da gol atmış olması işi futbol olan Avrupa kamuoyunun gerçekte ilgileneceği tek realitedir!
Şu maçın UEFA’nın gözetiminde bir karşılaşma sırasında bu hale geldiğini bir düşünün!
Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşması sahada başlama düdüğünden yarım kalan anına kadar sahada fair play’in örneklerini gördüğümüz bir mücadele olarak aklımızda yer edecektir.
Fenerbahçe’nin üçüncü golünden sonra Trabzonspor taraftarının bir bölümünün alkışlaması nedeni ne olursa olsun güzeldi.
Hatta Mehmet Topal’ın oyundan çıkarken alkışlanması da…
Ve hatta Nani’nin formasını isteyen Trabzonspor taraftarının hareketi de fair play’lik hareketlerdi.
Bu maç bu görüntüler eşliğinde bitebilmiş olsaydı biz bugün olayları değil, bu güzellikleri övüyor olacak, Trabzon şehrine teşekkür edecektik. Çünkü doğruluğun ön plana çıkarılmasıyla her leyin değişeceğini öğrenmiş, tecrübe etmiş bir eğitim ve öğrenimden geliyoruz.
Biz bunu hak ediyoruz!
Trabzonspor taraftarı dün gece takımını protesto etmek için beyaz mendil sallasaydı bu ülkede çok şeyler değişirdi!
Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında yaratılmış olan bu düşmanlığın bitmesinin sporumuza ne türden katkı sağlayacağını çok iyi biliyoruz.
Bu düşmanlıkla beslenip, cebini dolduran çakal sürüsünün yerlerini futbol konuşanlara bırakacağı günün güzel hayallerini kuruyoruz.
Hâlâ dünkü maça, oyuna gelemeyişimize üzülüyoruz.
Böyle bir ortamda şampiyonluk yarışının da anlamını ve değerini yitiriyor olduğunu görüyoruz.
Futbolun sadece futbol olduğu günlerin özlemiyle yaşıyoruz.
Biliyoruz ki o günlere ulaşmak için aramızdaki engel sadece egemen zihniyet ve onun temsilcileridir.
Kaldırın o engelleri!
http://twitter.com/uzaygokerman