“Hakem kaşındaki açılmadan akan kanının temizlenip, tedavi olması için kenara gitmesini işaret ettiğinde Mirsad oyuna o kadar konsantre olmuştu ki durumunun farkında bile değildi.
Yaşı ne olursa olsun bir takım içinde Mirsad gibi yenilmeyen, direnen, sonuna kadar savaşan, kaşından kan değil inanç akan oyunculara ihtiyaç vardır.
Bu maçı Fenerbahçe Ülker takım halinde kazandı ama Mirsad o salondaki taraftardan, Spahija’dan, herkesten önce ortaya yüreğini koydu.
Her şeyin sonuna gelindiğinin düşünüldüğü üçüncü periyottan sonra başlayan dördüncü çeyrekte savunmada ve hücumda pota altına hep onun en yükseğe çıkmış ellerini ve aldığı ribauntlarını gördük.
Euroleague’in tüm zamanlarının ribaunt rekortmeni olan Mirsad Türkcan bu maçta topladığı 13 ribaunt ve kritik 4 asisti ile Unics'in Kazan'dığını sandığı maçı çevirdi.”
Yukarıdaki satırları Fenerbahçe’nin Unics Kazan’ı uzatmalara giden karşılaşmanın sonunda yendiği maç sonrasında yazmıştım. Ancak Mirsad’ın oynadığı hemen her maç için benzer şeyler yazılabilirdi. Çünkü Mirsad’ın oyun yapısı, kişiliği, basketbol anlayışı buydu. Sporun doğasında olan şey mücadele etmek, sonuna kadar kazanmak için varını yoğunu ortaya koymaktır. Olimpik ruh önce bunu işaret eder, sonra profesyonellik gelir. Ama günümüzde spor da sporcu da başka bir şeye dönüşüyor.
Ülkemizde basketbola ilgi Beyaz Gölge dizisi ile 1970’lerin hemen sonu 1980’lerin başında yerleşti. 1980’lere damgasını vuran Efe, Melih, Necati, Doğan, Emir, Erman jenerasyonundan sonra 1990’ların göze çarpan ismi olarak herkesin adını ezbere bildiği, basketbol denilince ilk ismi sayılan oyuncu oldu Mirsad Türkcan.
Vedası, basketbol kariyeri gibi uzun yıllardır kimsenin yaşamadığı şekilde görkemli oldu. Doğduğu büyüdüğü yerden, Euroleague’e, Türkiye Basketbol Federasyonuna, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, Ülker’e varıncaya kadar herken salondaydı ve kendisine hediye, plaket ve teşekkür sundu. Fenerbahçe taraftarı da üzerine düşeni yerine getirip salonu doldurdu.
Sanırım herkesin içinde ortak bir düşünce vardı; böylesine yürekli, inançlı bir basketbolcuyu son gününde yalnız bırakmak olmazdı.
Bize yaşattığı basketbol keyfi için buradan teşekkür ediyorum.
Peki, Mirsad bize nasıl bir Fenerbahçe Ülker bırakıyor? Pazar günü bunun az da olsa cevabını almak adına bir maç izledik. Geçen sezon Euroleague’e damgasını vuran CSKA Moskova karşısında yenilenmiş, değişmiş bir Fenerbahçe gördük.
Açıkçası Fenerbahçe Ülker Arena açıldığından bu yana o salonda oynadığı maçlarda çok kısır bir basketbol izlettirmişti taraftarına. Önceki senelerdeki takımla hiçbir ilgisi olmayan, mücadele azmi düşük, maçı kazanıp kazanmayacağı son saniyeye kadar belli olamayan bir takım olmuştu Fenerbahçe Ülker. Zaten yarı finalde de Beşiktaş’a elendi.
Yeni yönetim takımı baştan aşağı, menajerinden teknik yönetimine, sporcularına varıncaya kadar değiştirdi.
Pianigiani başlı başına bir Euroleague ekolüdür. Öyle olduğunu daha ilk maçta herkese hissettirdi. Giyim kuşamı ile de Fenerium’larda yepyeni bir tarz yaratabilir.
Bo McCalebb, Sato ilk maçlarında Fenerbahçe’nin etkili oyuncuları olacaklarını hemen gösterdiler.
Sansasyonel bir transferle Fenerbahçe Ülkerli olan İlkan Karaman enerjisiyle ve Mirsad’ın tahtının veliahtı olabileceğini gösterdi. Böylesine ışık saçan oyuncuları takımlar neden kiraya veririler, sonra da unuturlar anlaşılır gibi değil.
Oğuz Savaş ve Kaya Peker hazırlık dönemini çalışarak geçirmişler bu çok net belli oluyordu. Emir’in bu sezon beklenen patlamayı yeni koçuyla birlikte yapacağını umuyorum.
Bogdanoviç hala soru işaretleriyle dolu bir oyuncu olmayı sürdürüyor.
Fenerbahçe Ülker özellikle yaptığı savunma, kaptığı toplar ve hızlı hücumlarıyla CSKA Moskova’yı çok zor duruma düşürdü.
Kısaca bu sezon Arena’da Fenerbahçe Ülker izlenir mesajını verdi takım.
http://twitter.com/uzaygokerman