Gösterişli galibiyetler her zaman hava yaratır, bir vizyon verir. Büyük takımlara karşı kazanılan maçlar takımın kendine olan güven duygusunu sağlamlaştırır.
Galatasaray artık yeni bir takım; Fatih Terim döneminin üzerinden oldukça zaman geçti.
Sezon başı yaşanan travma takım olarak bir bocalama, sendeleme yarattı bu çok normal olan sonuçtur. Büyük takımların bu sükuneti önemlidir. Çünkü onların diğerlerinde hiçbir zaman olmayan alternatif planları vardır.
Galatasaray peş peşe gelen puan kayıplarını içerideki kargaşaya dönüştürmüş olsaydı muhtemelen bugün aynı çizgide bulunamayacaktı.
Başkan Aysal’ın Fatih Terim hamlesi çok doğruydu. Sürecin nasıl yönetildiği konusunda farklı görüşler, anlayışlar, tartışmalar olabilir, her fikrin kendi açısından önemli bakış açıları da var. Ancak Fatih Terim ile devam edebilmek o şartlar altında sezonunun kaybedilmesi anlamına gelebilirdi.
Mancini, tam bir spor adamı; kendine göre bir futbol felsefesi var. Dışarıdan baktığınızda bunu hissedebiliyorsunuz; ben bunu ligimizin bir çok teknik direktöründe göremiyorum. Başta Fatih Terim olmak üzere.
Oysa Mancini bunu size duruşu, bakışları, sahaya müdahalesi, farklı şeyler denemesi, hatta şu son transfer stratejisiyle bile gösteriyor.
Bütün bunlar az şeyler değil; aksine değerli...
Bütün bu olumlu taraflara rağmen Mancini de Türkiye’nin genel atmosferinden etkilenmeden, onun şartlarından bağımsız, özgürce şeyler yapamaz. Çünkü ülkemizin yerleşik bir paradigması var ve bu her şeyi belirliyor.
Maalesef futbol dünyamız 35-40 hatta 50 senedir bir takım kişi, kurum ve diğer etkenlerin etkisi altındadır. Bunlar kendilerinden sonraki nesle gelişim, ilerleme anlamında doğru bir miras bırakmıyorlar. Aksine her şeyi belirleyen yine kendileri olsun istiyorlar.
Bu nedenle Mancini 6-0’lık galibiyetle gelen bu bahar havasına çok fazla itibar etmeden ve önümüzdeki dönemde yaşayacağı inişli çıkışlı sürecin her türlü koşullarına kendisini hazırlaması gerekiyor.
Doğru dürüst hiçbir standardı ve istikrarı olmayan bir futbol ortamında görünenle öz her zaman aynı olmayabiliyor.
Takımların sahaya çıkışı, o gün göstereceği performans, teknik direktörlerin oyuncu tercihleri, oyuncuların bireysel anlamdaki istikrarsızlıkları tamamen belirleyicidir.
Galatasaray’ın Kupa’da yola devam etmesinin Mancini’nin oyun felsefesinin sahaya yansıması, takımın kendini bulması, kenarda bekleyenleri havaya sokması gibi unsurlar hesaba katıldığına bir avantaja dönüşebileceğini konuşmuştuk, öyle de oldu.
Dün oynanan maçta Galatasaray yeni oyuncularıyla sahadaydı ve eğer böyle bir maç olmasaydı belki de bu kadar topluca forma şansı bulamayabilirlerdi.
Mancini’nin ilk hedefinin Kupa olduğunu tahmin ediyorum. Zaten gruptaki son maçı bir kenara bırakırsak geriye final hariç bir yarı final mücadelesi kalıyor.
Zorlu Kupa mesaisinden Galatasaray kendisini yenileyerek çıktı.
Maç serisi
Ancak bundan sonraki fikstür geçmişe nazaran biraz da zor ve yıpratıcı olacaktır.
Eskişehirspor, biri kupa olmak üzere iki Antalyaspor, sonra Beşiktaş maçlarının peşinden Chelsea ile Şampiyonlar Ligi karşılaşmasına çıkacak Galatasaray ve Şubat ayını kapatacak.
Bu maçlardan sadece ligde Antalyasporla oynayacağı maç için deplasmana çıkacak olması bir avantaj olabilir, çünkü Mancini saha avantajını doğru kullanan teknik direktörlerden.
Bursaspor maçının yanılsamaya neden olabilecek bir sonucu olabilir; Mancini sistemin ve kadronun oturmuş olduğunu, spor kamuoyumuzun genel kesimi gibi düşünürse hata eder.
Bursaspor çok tuhaf bir kadro tercihi hem de oyun anlayışıyla bir lig karşılaşmasına ölçü olmayacak bir takım görüntüsü verdi. Orta saha ve savunma dizilişlerindeki dengesizlik maçın skoruna net etki etti. Bursaspor kalesini bulan 12 şut çok önemli bir istatistiktir.
Eskişehirspor’un bu kadar dağınık ve kontrolsüz oynamayacağını bekliyorum. Ancak Fenerbahçe’ye karşı kalesinde önemli gol fırsatları vermiş bir Eskişehirspor’un TT Arena’dan puan alması da bu şartlarda zor görünüyor.
Kadro tercihi
Kazanan takım bozulmaz anlayışı içerisinde Mancini eline bu kadar futbolcu havuzu geçmişken, solda önemli işler yapmaya başlayan Sabri’yi kesebilecek mi? Sabri 3-5-2’nin solunda çok önemli katkılar verdi. Hatta şaşırtıcı bir şekilde sağ taraftakinden çok daha etkili oldu.
Yeni transferlerin takım oyununa mutlak surette olumlu ya da olumsuz etkileri olacaktır.
Eboue, sağ tarafa yapılan transferlerden sonra o çıt kırıldım futbolundan uzaklaşarak formanın değerini anlayıp oynamaya başladı. Bu da Galatasaray’da özellikle o bölgedeki sıkıntının çözülmesini beraberinde getirdi. Ancak şimdi bir de Veysel Sarı alternatifi oluştu. Bu oyuncunun ofansif özelliklerinin Eboue ve Salih’ten çok daha iyi olduğunu görebiliyoruz.
Peki Mancini ne yapacak?
Yeni yeni oturmaya başlayan sağ ve sol kanatlarda Bursaspor’a karşı başarılı olmuş iki oyuncuyu kenara alıp yenilere formayı teslim edecek mi? Onlar nasıl bir futbol oynayacaklar?
Transferler yirmi gün önce şekillenmiş olsa en az iki Kupa mesaisinde yeni oyuncularla iki maç yapma şansı olacaktı ancak şimdi zor fikstür içinde bunları başytan yapmak zorunda kalacak Mancini.
Üstelik özellikle Bursaspor maçının diğer takımlar üzerinde yaratacağı etkiyle.
Mancini Şubat ayını kayıpsız geçirirse ligin havası çok değişecektir.
İstatistik ve görsel: Match Study
http://twitter.com/uzaygokerman