Bir tarih kapandı, Fenerbahçe 20 senedir düşürmediği kalesini 21. Senede Galatasaray’a bıraktı. Fenerbahçe son iki yılda çok şey kaybetti ve hızla kaybetmeye de devam ediyor.
Sıra nerede bekleyip göreceğiz.
Ozan Tufan maç sonunda neredeyse ağlayacak şekilde hakemin karşılaşma boyunca tavrını anlatmaya çalışıyor. Söylemeye çalıştığı şey çaresizliği, korunamaz duruma gelmiş olunması.
Fenerbahçe sezon başından bu yana girdiği hiçbir mücadeleyi kazanamadı.
Halil Umut Meler istediği gibi yönetti bu maçı, korkusuzca ve cesaretle. Özellikle de penaltı kararı ve Fenerbahçe’nin 1-0 öne geçmesinden sonra, sarı lacivertli futbolculara neredeyse top göstermedi.
Oyunun kontrolünü düdüğüne aldı.
Ozan Tufan bunu söylüyor.
Peki, Fenerbahçeli futbolcuları bu kadar sahipsiz, korumasız bırakan nedir?
Veya bir Galatasaraylı oyuncu nasıl bu kadar cesur olabiliyor?
Deniz Türüç ile Belhanda’nın olayında nasıl birine kırmızı diğerine sarı çıkabiliyor?
Çünkü Fenerbahçe korumasız kaldı.
Fenerbahçe savunmasız hale düştü.
Ali Koç tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor ancak durumun özet bu.
Bu Fenerbahçe’nin 20 yıllık bir yönetim anlayışından kurtulmasının yolu olmamalıydı ama buna dönüştü.
Maalesef görüntü ve sonuç budur.
Fenerbahçe iki yıldır Ali Koç vizyonu ile değil, Aziz Yıldırım’dan kurtulma ve hesaplaşma anlayışıyla yönetiliyor.
Bu hesaplaşmanın merkezi, sosyal medya yani Twitter.
Bu anlayışın uzantısı olarak takımın başına Ersun Yanal getiriliyor; biliyoruz ki bu Ali Koç’un da tercihi değil ama önüne geçemiyor. İşte bu önüne geçememeli hali bir irade paylaşımıdır.
Fenerbahçe Başkanının gücü bunun çok üzerindedir.
Ali Koç’un elde ettiği seçim zaferi bunu fazlasıyla da hak ediyordu.
Ama kullanmadı!
Hep söylüyoruz; yaşayarak öğrenmeyi seçti.
Bu maçın öyküsünde kuşkusuz başrol Fenerbahçe’ye sahada top göstermeyen hakemdir ama elbette Fenerbahçe’nin de sahada top oynadığını göstermesi gerekir.
Fenerbahçe sahaya o kadar plansız çıktı ki Tolgay hamlesi başlı başına rakibe bir mesajdı.
Şimdi, Tolgay oyun mu kuracaktı yoksa rakibi mi karşılayacaktı?
Maç başlar başlamaz o bölgeden savunmanın arkasına toplar atılmaya başladı. Onyekuru biraz dikkatli olsa zaten daha on dakikada bir skor oluşacaktı.
Sorunun cevabı çift taraflı geliyor zaten.
Peki orada kim oynarsa hem oyun kurar hem de rakibi karşılardı?
Bu soruya cevap ararken aklımıza Fenerbahçe’nin önceki maçlarda oyunu nasıl kurduğunu aklımıza getirmemiz gerekiyor.
Var mı böyle bir bilgi?
Kuşkusuz Gustavo ile Fenerbahçe’nin bir oyun şekli vardı; ancak bu oyuncunun varlığına bağlı ve onun kendisinin becerisine bağlı bir plan.
Teknik direktör takımına 23. Haftaya kadar bir oyun planı yerleştirecek ki o pozisyonda kim olursa olsun en azından eser miktarda da olsa bize bunu gösterecek…
Var mı bunun karşılığı?
Yok!
Mehmet Ekici girdikten sonra doğaçlama yapıyor; zaten takımda her oyuncu değişikliğinde birilerin yeri değişiyor.
Dirar maça sağ kanatta başladı yerini yadırgadı.
Hasan Ali zaten aylardır ortalarda yok. O da sahada olmasını yadırgıyor.
Yani bütün haftayı bunu çalışarak mı geçirmişti teknik direktör?
Deniz Türüç oyuna girince Tolga merkeze, Dirar sola geçti; yine olmadı. Fenerbahçe bir türlü oyun kuramadı.
Fenerbahçe 90 dakika ve her ne kadar oyun uzamışsa o süre boyunca ne oynadığını bilmez bir şekilde rakibiyle mücadele ediyor.
Kuşkusuz yetmiyor.
Rakip Galatasaray olmasa teknik direktör maç sonunda çıkıp bize şunu söyleme cesaretini gösterirdi muhtemelen;
“Burası Fenerbahçe!”
Kime söyleyecekti bunu; futbolculara mı taraftara mı?
İşte bir sene boyunca bize Fenerbahçe’nin büyüklüğünü bu teknik direktörün anlatmasına meydan bırakılırsa gelinecek yer de Kadıköy’ün düşüşü olur.
Heba oldu, heba etti.
Fatih Terim muhtemelen teknik direktörlük kariyeri boyunca kenarda durup hiçbir şey yapmadan kazandığı en kolay maçını yönetmiştir.
Dün hangi takımı çıkarsan Fenerbahçe’nin ne yapacağını ve yapamayacağını o kadar iyi bilirdi ki sonuç hiç değişmezdi.
Şimdi Fenerbahçe yönetimi oturup düşünecek, biz bu hale nasıl geldik diye; bakalım buradan ne çıkacak?
Fenerbahçe’nin büyüklüğünü Kadıköy’ü düşüren kişiden dinlemeyi sürdürecek mi?