Galatasaray, Beşiktaş ve Bursaspor karşılaşmalarının son bölümlerinde gelen gollerle tutunan ancak özellikle ligin ikinci yarısında deplasmanda kaybettiği puanlarla ısrarla zirveyi elinin tersiyle geri çeviren Fenerbahçe’nin kalan 6 haftada neler yapabileceğini üç aşağı beş yukarı tahmin etmek mümkün artık.
Ligin onuncu haftasında bir teknik direktörü eleştirmeyi hiçbir zaman doğru bulmadım ancak 28. Hafta hem geçmişe dair hem de güncele yönelik bir şeylerin söylenmesi gerekir diye düşünüyorum.
İsmail Kartal dün bir ezber bozdu. Ancak bunun altından kalkamadı. Belki de yaptığını kendisi bile anlayamadı.
Bursaspor karşılaşmasının ikinci yarısında Caner’e Kuyt rolü vermişti. Aslında Kuyt sağ kanatta çakılı oynayan bir futbolcu olmadı hiçbir zaman; Sow’la sürekli yer değiştiren bir oyuncuydu.
Caner, geçen hafta golün pasını veren oyuncuydu.
Teknik direktörler zaman zaman böylesi değişikliklerin fark yaratabileceğine inanırlar. Bunu Mustafa Denizli’de çok görürdük. Fenerbahçe’nin “0” çektiği Şampiyonlar Ligi macerasında Mustafa Denizli’nin tuhaf saplantılarının ve fikri sabitinin etkisi vardır.
Dün Caner solda başladı ancak 3. Dakikadan sonra kendisini sağda buldu. İlk yarı koştu, mücadele etti ancak ters ayakla oynamanın tüm dezavantajını yaşadı. Bir Roben olamadı. Olamayacağını anladık. Dahası Caner’in yerinin savunmanın solu olduğunu da gördük.
İkinci devre Eskişehirspor tempoyu artırdıkça tüm inisiyatifi eline aldı. Caner bulunduğu bölgede tamamen kaybolmakla kalmadı, kötü de oynadı.
İsmail Kartal’ın yapacağı bir hamle vardı, Caner’i tekrar eski yerine göndermek; bunun için Kuyt’ı oyuna aldı zaten, ama gitti Caner’i çıkardı.
Eskişehirspor atak sayısını yükselttikçe geride açık da veriyordu. Buraya yine doğru hamle Emenike olacaktı. Emenike’yi ısrarla Kadıköy’de taraftarının önüne süren İsmail Kartal dün niye 87 dakika bekledi, anlamak mümkün değildi. Üç dakika kalmış sürenin içinde Emenike’den ne bekleyebilirdi ki?
Ama İsmail Kartal gitti Selçuk Şahin’i soktu.
Ama Emre Güral tam da Selçuk Şahin’in savunmasını yapması gerektiği yerden şutunu çekti ve gol oldu.
İsmail Kartal ezberini bozdu ancak takımı hem dağıtmış oldu hem de işlevsiz bir hale soktu.
Gördük ki İsmail Kartal’ın bu dağınıklığı toparlayacak bir vizyonu da yokmuş.
Caner’i sola alıp, Emenike’yi oyuna sürmüş olsa yani Fenerbahçe’nin bildiği oyun düzenine dönebilse belki 70. Dakikadan sonra oyun tekrar kendisine dönecekti.
Dengelenecekti.
İşte bu teknik direktör dokunuşudur.
Maalesef olmadı.
Dün elbette futbolcular da kötüydü. Ancak herkes kendi işini yapsın, hatayı başkaları yapsın.
İsmail Hoca Emenike’yi oyuna alsın, bu oyuncu boş kaleye topu atamasın ve ya Caner’i olması gereken yere koysun, Caner burada kötü olsun.
Oyunun son duran top atışını Hasan Ali’nin nasıl kullandığını gördük. Bu atışı yapacak sahada oyuncusu olmaması bir teknik direktörlük zafiyetidir.
Bekir dün çok zor durumda kaldı. Selçuk Şahin, İsmail Kartal’ın yönetiminde sevimsiz bir futbolcuya dönüştü. Hasan Ali, bütün sezon kenarda beklemiş, belki melekelerini kaybetmiş. Oysa bu bölümde oynayan futbolcular Fenerbahçe’nin genel düzenini belirliyorlar.
Selçuk Şahin’de ısrar ettiği kadar Diego’ya zaman ayırmış olsa Fenerbahçe’nin bir alternatifi olurdu.
Gökhan Gönül’ün haftalardır ortalarda görünmemesi, Emre’nin insana bıkkınlık veren bu sezon kaçıncı defa olduğunu sayarken yorulduğumuz bitmek bilmez sakatlıkları, Sow’un bencil oyunu Fenerbahçe’nin Eskişehirspor deplasmanını kazanılması mümkün olmayan boş bir mücadeleye dönüştürdü.
Oyunun başından sonuna bu maç öncelikle teknik direktörlük zafiyeti, peşinden oyuncu tercihleri ve taktik kurguyla kümülatif bir şekilde kötü oynanmış oldu.
Kadro ile bir kere oynayınca kafa karışmayacak!
Başından beri bir ezber lafıdır tutturduk, bıktırdık değil mi? Bununla ilgili son bir şey daha söyleyelim.
İsmail Kartal’ın bozduğu ezber keşke kendisine ait olsaydı diyeceğim yerdeyim.
Her şey bitti mi?
Fenerbahçe sezonunun en kötü futbollarından birini oynadı. Ama Fenerbahçe’nin bu olmadığını da biliyoruz; zaten sorun da bu! Tam da bu yerde ve zamanda böylesi dağınıklık, düzensizlik, inisiyatifsizlik, dikkatsizlik, özensizlik, motivasyonsuzluk olmamalıdır.
Bu dalgalanma bu seviyelerde oluyorsa kalan 6 hafta için bir beklenti geliştirmek çok zor olur.
Ve Fenerbahçe’nin tüm umudu rakiplerinin dalgalanmasına bağlı kalır.
http://twitter.com/uzaygokerman