Karabükspor deyince aklımıza ne geliyor?
Dengeli bir takım duruşu, savunmada doğru pozisyon alan bir diziliş, hücumda az ama öz hızlı çıkışlarla rakip kalede gol arayan bir kurgu...
Seride Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor'a karşı bu sistem çok doğru çalıştı.
Beşiktaş maçında olmadı; çünkü Beşiktaş çok farklı bir takım; bir kere dengeli değil. Önceden kestirilebilecek bir futbol oynamıyor.
Samet Aybaba, Karabükspor'un niteliğini bildiğinden bu sefer tam tersini yaptı, takımını geride tuttu. Dengeli ve sabırlı bir oyun oynamayı tercih etti.
Bu sefer Karabükspor'un dengesi bozuldu; dizilişi bozuldu. İnisiyatif alan bir futbol oynamaya zorladı Beşiktaş kendisini. Öyle olunca da geride açıklar verdi.
Dün Beşiktaş'ın dezavantajı Almeida'nın sakatlanmasıydı. Genç Sinan da etkiliydi ancak ilk defa İnönü'de forma giymenin heyecanını yaşıyordu. Bu hiçbir futbolcu için kolay değildir. Almeida da, Sinan'ın kaçırdıklarını atamayabilirdi ancak o bölgede topsuz ve toplu oyunda yapacağı katkı kuşkusuz böylesi bir Karabükspor'a karşı çok daha tehlikeli olabilirdi.
Çok başarılı bir duran top organizasyonuyla gelen ilk golden sonra yine başarılı bir hızlı atakla Olcay'ın durumu 2-0'a getirmesi İnönü'ye baharı getiriverdi.
Golden iki dakika sonra Erdem'in saçma sapan ısrarıyla gördüğü kırmızı karttan sonra Karabükspor'un on kişi kalmasıyla maç tamamen Beşiktaş'a dönmüş görünüyordu ki...
İşte ne olduysa ondan sonra oldu.
Her şey tersine dönüverdi.
Rahatlama ile gevşeme arasındaki farkı Beşiktaşlı oyuncular hala çözememiş görünüyorlar.
Savunmanın arkasına atılan bir uzun top ve Lua Lua'nın kişisel becerisiyle yarattığı peş peşe goller bir anda İnönü'yü kışın ortasına geri döndürüverdi.
Beşiktaş'ın enerjik, fırtınalı, dağıtıcı, rahatsız eden futbolu yavaş yavaş gücünü kaybediyor gibi, önümüzdeki günlerde yeni transferlerin takıma katılmasından sonra bunu daha net değerlendirme şansımız olacak.
Fernandes'in eski formuna ve gücüne kavuşması belirleyici faktörlerin başında geliyor kuşkusuz.
http://twitter.com/uzaygokerman