Fenerbahçe maçlarını bir anlamda ilk yarının son dakikalarında bulduğu gollerle kazanıyor olabilir ancak bu goller aynı zamanda futbol olarak da her şeyin sonu oluyor. Genellikle ikinci yarılara keyif veren, izlenmesi gereken bir tablo kalmıyor.
Dün gece de gole kadarki bölümde Fenerbahçe'nin takım halinde sahaya iyi yayılışı ve hücum anlayışını izledik.
Farklı bir şeyler olduğu da bir realiteydi.
Ozan, Van Persie'ye öyle bir top attı ki eğer o pozisyon gol olsa sezonun en iyi organizasyonlarından biri olarak kayıtlara geçerdi. Ancak Hollandalı bitiremedi. Her ne oluyorsa bu yıldız oyuncular ülkemizin havasını solumaya başladıklarında onları ayrıcalıklı yapan niteliklerini kaybediyorlar. Ozan yaşı ve tecrübesiyle orantısız ne kadar kusursuz bir gol pası vermişse aynı şekilde Van Persie ismiyle çelişecek şekilde pozisyonu harcadı.
Kuşkusuz bir futbol sever olarak böyle organizasyonların golle sonuçlanmasını bekliyoruz. Haksızlık etmeyelim Souza'nın golü de güzeldi ancak karambol kokusu vardı.
Farklı bir şeyler neydi peki?
İşte bu sıralarda bende kendime bunu soruyordum, bu takımda akan, hareket eden daha önceki maçlardan başla bir şey vardı da neydi?
Tabii bu kadar uzun uzun düşünmüyorsunuz, cevap sorunun şekillenmesiyle ortaya çıkıyor.
Diego yoktu.
Belki bir çok kişi benimle aynı fikri paylaşmıyor ancak sezon başından bu yana iyi niyetiyle çabalamasına karşın Diego'nun, özellikle Nani ile birlikte oynadıklarında takım oyununa olumsuz katkı verdiğini düşünüyorum.
Dün Nani kendisini hiç gösterememiş olsa da varlığını ancak çıkmasından sonra anlayabildik.
Aynı şeyi Van Persie için de söyleyebiliyorum, ancak Diego'nun yokluğu için o kadar emin olamıyorum, üstelik Ozan öylesine kaliteli bir duruş sergiliyor ki eğer ülkemize has bir hastalık olan bir yaştan sonra gelişimin tamamen durmasına yakalanmaz, eğer gerçekten Arda'nın yolundan ilerlemeyi kendisine hedef koyarsa Ozan'ın 8 numaralı forması Fenerbahçe'de emekliye ayrılabilir. Elbette bunu dünkü maç özelinde yazmıyorum, potansiyelinin ne olduğunu söylemeye çalışıyorum.
İkinci yarı kötü bir futbol vardı.
Pereira bana göre çok büyük bir hata yapıp, Van Persie ve Nani'yi aynı anda çıkardı. Belik varlıkları ile yoklukları belli olmuyordu, yorumu da yapmak mümkündür ancak bu iki oyuncunun saha dışında kalmaları, üzerine bir de Alper gibi gelişim sorunu yaşayan bir futbolcu da oyuna dahil olunca işler hiç yolunda gitmedi.
Fernandao'nun ileride tek başına kalması Kasımpaşa'nın direncini artırdı. Alper'in etkisizliği, Markovic'in acemiliği ile birleşince orta sahada ev sahibi takımın gücü, etkisi ve üretkenliği yükseldi.
Öyle ki Veysel'in atılması bile takımların dengesini bozmadı. Yani Kasımpaşa eksilmiş gibi oynamadı son çeyrek saati.
Kadrodaki oyuncuların çeşidi zengin olunca fer futbolcuya eşit mesafe durup, adil forma dağıtma derdine düşmenin sonucu da böylesi hamleler oluyor. Çok gerekli olup olmadığından şimdilik emin olamıyorum.
Dün gecenin Fenerbahçe adına sahadaki en acemi futbolcusu Raul gözüktü; en basit pasları bile verememekle kalmadı, kendisine gelenler de ayağına dolandı!
Topal çok iyiydi.
Kuşkusuz Fenerbahçe'nin orta alandaki en önemli farkı Souza'ydı. Üç puanı getiren oyuncu olması da iyi oyununa ödül oldu.
İlk 45 dakikalık oyun farklı ve bana göre nitelikliydi. Takım yavaş yavaş ve zamanla kendi ritmini, düzenini ve kadrosunu bulacaktır.
Volkan'ın son saniyedeki pozisyonuna faul veremeyen hakem Deniz Ateş Bitnel karşılaşma boyunca tuhaf faul kararları ve kart uygulamalarına imza attı. Bu hakem kardeşlerimizin bizlerle aynı futbol ortamında yetişmiş, maçları izlemiş, futbolu sevip, bir de hakem olmaya karar verdiklerine inanmak çok zor. Ben onların futbolu hangi gözle izleyip değerlendiriyor olduklarını çok merak ediyorum.
http://twitter.com/uzaygokerman