Dün de konuştuk, kaldığımız yerden devam edelim.
İspanya karşılaşmasının hedef maç olmadığı yönünde bir taktik yorum gelmişti. Peşinden takımın Almanya’ya hazırlandığını öğrendik. Bu bilgiden yola çıkarak Sırbistan eşleşmesinin de hedef maçlar arasında olmadığı sonucuna ezberden ulaşmak mümkün olur.
Hele Ergin Ataman’ın maçın idaresini “küserek” Ufuk Sarıca’ya bıraktığı göz önünde bulundurulduğunda buna biraz daha yaklaşabiliyoruz.
Hedeflemediğiniz maça asılmıyorsunuz, mücadele etmiyorsunuz.
Pota altınızda çok büyük bir delik açılır ve her yuvarlanan top içine düşer, sayı olur. Rakibiniz rahatladıkça daha isabetli şutlar çeker. Tüm sportif başarıların geri planında yatan gerçek budur.
Takımlar arasında belirgin anlamda bu kadar açık farklar olmadığını biliyor, görüyoruz.
Maç sonu istatistiklere baktığınızda da bu ortadadır.
Türkiye rakip potaya 61 top göndermiş, 28 isabet bulmuş, Sırbistan 33/64.
Sete baktığınızda sadece 3 atışlık bir fark söz konusudur.
Sırbistan 28 asist yaparken, takımımız 18’de kalmış; özellikle top kayıplarında 15’e 8 gibi açık bir zafiyetimiz var.
Bu da aradaki 19 sayılık farka dönüşüyor işte.
Sırbistan takımı ile aramızda nitelik bakımından bir üstünlük olduğunu görmezden gelemeyiz kuşkusuz.
Maalesef bir Teodosic, Bogdanovic, Bjelica gibi oyuncuların eş değeri yok; hatta pota altında Raduljica’nın yaptıklarını ne Semih ne Oğuz istikrarlı ve devamlılığı olacak şekilde tekrar edemiyorlar.
Semih maç boyunca sadece üçüncü periyodun ikinci yarısında kendisini gösterir gibi yaptı o kadar.
Dünkü maçı izleyip hele Almanya ile İtalya arasındaki üst düzey mücadeleye şahit olduktan sonra bu inişli çıkışlı grafiğimizi daha zor anlıyoruz.
Şimdi önümüzde yeni bir hedef maçı var, İzlanda. Bu zayıf rakibimizi yenip, üç galibiyetle grubu üçüncü tamamlamayı amaçlıyor olmalıyız.
İtalya’nın İspanya’yı yenmesi bizim işimiz şark kurnazlığımızı biraz bozdu. Turnuvanın ilk maçında bize yenilen İtalya bugün Sırbistan ile grup birinciliği için kapışıyor olacak. Tek dileğimiz Sırbistan’ın çizgisini bozmadan İtalya’yı yenmesi olacak. Tabii biz de İzlanda’yı yenmeliyiz.
Umarım İzlanda maçı hedef maçlarımızdan biridir.
Grubu üçüncü bitirmekle dördüncü bitirmek arasında çok önemli farklar.
Üçüncü olduğumuzda A Grubunun birincisi olan güçlü Fransa yerine ikincisi ile eşleşeceğiz ki İsrail, Finlandiya veya Polonya’dan biri bizim için yine hedef maç olabilir. Dahası bir sonraki çeyrek finaldeki eşleşmelerdeki D grubunda Litvanya hariç içinde bulunduğumuz grupla karşılaştırılmayacak kadar “hedef” takım olabilecek seviyede görünüyorlar.
Kısaca özetlemek gerekirse tarihin en zor gruplarından birinden üçüncü çıktığımızda yarı finale kadar uzanacak zor ancak gerçekleşmesi olanaksız görünmeyen bir yolu açabiliriz.
Tuhaf ancak bir o kadar da gerçek!
http://twitter.com/uzaygokerman