İlk karşılaşmayı hatırlayacak olursak daha başlama vuruşu ile birlikte Galatasaraylı oyuncuların genel diziliş ve oyuna başlama şeklinden savunmaya ağırlık veren, kapanan ve dengeli bir oyun oynayacağının sinyalini veriyordu; öyle de oldu zaten.
Uzun zamandır bir Galatasaray-Fenerbahçe eşleşmesinde bu kadar dengeli oyun karakteri ile karşılaşmamıştık.
Bu tipik İtalyan orijinli futbol anlayışına da uyan bir görüntüydü.
Manicini, ikinci Juventus maçında bu taktikle iki güne yayılan seriden galip çıkmayı bilmişti. Kafasındaki senaryonunun özellikle 70. Dakikadan sonra kazanmaya yönelik oynamak olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bireysel hatadan kaynaklanan bir pozisyon maçın bütün şeklini, havasını ve öyküsünü değiştiriverdi.
Galatasaray’ın içinde neler olup bitiyor bilemiyoruz. Pazar günü oynanacak derbinin tarihi sözünü ettiğimiz geçmiş zamanda bir yerde olsaydı, Kadıköy’deki oyunu da göz önünde bulundurduğumuzda evsahibi takımın benzer bir şekilde sahaya çıkabileceğini kestirebilirdik.
Çünkü o günlerde Mancini takıma çok daha hakimdi.
Oysa köprünün altından o kadar çok su aktı ki...
Haftalardır teknik direktör takımı vurgusuyla konuşuyoruz Galatasaray ve Beşiktaş’ı; kuşkusuz diğer takımların da böyle bir sorunu var.
Kaybedilmiş şampiyonluk şansı, oyuncu tercihleri, takımın sahadaki görüntüsü, oyuncularla arasındaki kağıt diplomasisine varan ilişkisi çerçevesinden bakıldığından Mancini’nin takım üzerinde etkisinin zayıfladığını söylemek mümkündür.
2008’de de Galatasaray’da benzer bir durum oluşmuş, Alman Feldkamp yönetiminde sezonun ikinci yarısında özellikle oyuncularla arasında yaşadığı polemik yüzünden görevi bırakmak zorunda kalmıştı.
Galatasaray, Feldkamp görevi bıraktıktan sonra sanki üzerine sihirli bir el değmişçesine üst üste galibiyetler alarak, evindeki final değeri taşıyan Fenerbahçe maçını da kazanarak teknik direktörsüz şampiyonluğa ulaşmıştı.
Galatasaray’ın içinde bugün buna benzer gelişmeler yaşanıyor olabilir. Bu nedenle Pazar günü oynanacak derbide Mancini’nin etkisinden çok futbolcu grubunun (aslında burada kullanılması gereken kelime başka) sahada ne yapacağı çok önemlidir.
Bu çift taraflı etki yaratabilir.
Bir tarafta Mancini’nin hafta boyunca oynatmaya çalıştıracağı düzen diğer taraftan takım içindeki oyuncuların buna ne kadar önem verdiği veya onların kafasındaki gerçeklik.
Kuşkusuz bu durum Galatasaray’da çok uzun yıllardan beri süren futbolcu egemen anlayışın ne şekilde tezahür edeceğinin de göstergesi olacaktır.
Bu nedenle Mancini’nin kafasındaki oyun anlayışının olacağını az çok kestirmekle birlikte futbolcuların ne oynayacağını bilemiyoruz.
Fenerbahçe’nin ne oynayacağı çok belli ve net görünüyor.
Öncelikle Emenike gibi yıllardır özlemini ve eksikliğini çok yakından duyduğu önemli bir forvete sahip; ne yapıyor Emenike?
Gaziantepspor karşısında iki uzun topla Fenerbahçe iki gol buldu. Son 10 yılda bu ve benzeri kaç gol atmış Fenerbahçe bunu hatırlamak önemlidir. Çünkü Daum’la birlikte orta sahası güçlü ve kalabalık, hücumda da tek forvetle pasa dayalı oynayan organize bir takım görüntüsü vardı.
Fenerbahçe bugün bu tarif ettiğimiz oyunu da oynayabiliyor. Üçlü hücum hattının orta saha ve iki kenar savunmacılarıyla birlikte neredeyse sekiz kişiyle çok alternatifli oyun anlayışı etkili olabiliyor.
Ancak özellikle deplasmanlarda ileriye atılmış boş toplara koşu yapıp rakibin dengesini bozacak sonuca yönelik tercihlere de ihtiyacı vardı. Sonunda bu da oldu.
Fenerbahçe’nin Caner ve Gökhan ile kenardan gelen hücum organizasyonlarının etkisi zaten bu sezon takımın ligdeki pozisyonunu belirledi diyebiliriz.
Sezon boyunca hep aynı oyunları oynama ve son zamanlarda denenen her organizasyonun sonuç vermesi futbolcuların özgüven duygularını geliştirmesi bakımından kuşkusuz çok önemlidir ki özellikle Trabzonspor maçıyla başlayan seride bunu net olarak görebiliyor, ayırt edebiliyoruz.
Ancak Fenerbahçe’nin savunması hala çok hata yapıyor.
Bu tip dengeli eşleşmelerde bireysel hatalar sonucu belirliyor.
Galatasaray’ın Bursaspor ve Eskişehirspor maçları bu anlamda Ersun Yanal’a girişte yazdığım detaylar da göz önünde bulundurulduğunda bir uyarı notu olmalıdır.
Maçta kalecilerin çok ön plana çıkacağını tahmin ediyorum.
Özellikle Fenerbahçe’nin kaleyi görür görmez isabetli şut çeken ayaklarının Muslera’yı karşılaşma boyunca fazlasıyla çalıştıracağını öngörebiliriz.
Aynı şey elbette Galatasaray için de geçerlidir. Galatasaray’da çerçevenin içine isabetli şut atacak futbolcu sayısı Fenerbahçe’nin bugüne kadar karşılaştığı takımlardakilerden daha çok; Sneijder, Drogba, Selçuk, Burak...
Telles Galatasaray’ın solunda hücümda zenginlik yaratırken, savunmada zafiyete neden oluyor. Brezilyalı oyuncu eğer burada yalnız kalırsa sürekli yer değiştiren Fenerbahçeli forvet oyuncularının karşısında zor anlar yaşayabilir hatta ileri bile çıkamayabilir.
Son yıllardakinin aksine gerilimi düşük bir karşılaşma olacaktır.
Galatasaray kazanırsa da kaybederse de ne şekilde kazanacağı ve kaybedeceği geleceğini belirleyecektir. Detaylarını ilerleyen zamanlarda konuşacağız.
http://twitter.com/uzaygokerman