Arena'da tam anlamıyla Galatasaray'ın çalıp oynadığı bir gösteri oldu. Önce sahalarda çok sık görülmeyen bir gol izletti bizlere Muslera, sonra Hakan Balta sanki antrenmandaymışçasına topu koluyla taşıyınca bir de penaltı oldu.
Devre biterken kimse gözlerine inanamıyordu, Galatasaray 2-0 gerideydi.
Bu iki golün hakemle, rakiple hiçbir ilgisi bulunmuyordu.
Sahada Orduspor diye bir takım yoktu. Maç boyunca da zaten olmadı. Böyle bir takıma karşı Galatasaray'ın maçı çevirmeyeceğini düşünmek futbolun temel mantığına, doğasına aykırıdır. Galatasaray yediğinden fazlasını atabilecek potansiyele fazlasıyla sahip bir takımdır.
Ancak hem devre arasında Fatih Terim'in gösterdiği tepki sonrası tribünlere gönderilmesi, hem de maç sonrasında Ali Dürüst'ün çıkıp farklı anlamlara gelebilecek yorumlarda bulunması Galatasaray'ın hala bu potansiyelinin farkında olup olmadığı ile ilgili soru işaretleri yarattı.
Galatasaray'ın teknik sorumlularının bu kadar agresifleşmesini anlamak mümkün değildir. Özellikle Fatih Terim kariyerindeki bir teknik direktörün paniğe kapılmadan, sinirlenmeden bu maçı ikinci yarı çevireceğini görebilmesi gerekiyordu.
Fatih Terim'in kadro tercihi ile ilgili bir şeyler söylememiz gerekiyor.
Dün ligimizin orta sıralarından veya zirveye yakın, hızlı çıkıp pas yapabilen takımlarından biri olsa Galatasaray'ın başı çok ağrırdı.
Şampiyonlar Ligi maçı sonrasında Fatih Terim'in en fazla eleştirildiği konu Sneijder'in sol çizgide oynatılması olmuştu.
Sanki Terim bu yorumlardan etkilenmişçesine Amrabat'ı sol çizgide, Sneijder'ı da sol içte oynatarak başladı maça.
Bu yabancı opsiyonu nedeniyle Riera'nın kenarda oturması anlamına geliyordu. Aynı zamanda merkezde kullanacağı Melo/Yekta benzeri bir oyuncudan da feragat demekti.
Selçuk İnan'ın orta alanda tek başına bırakıldığı bir diziliş oldu. Zaman zaman bu bölgeye Sneijder ve Hamit'in geldiğini görsek bile yeterli değildi.
Etkinliği olmayan Orduspor bile sol kanattaki bu boşluğu ilk yarı değerlendirebileceği ataklar geliştirdi.
Bu Orduspor karşısında Fatih Terim'in böylesi bir opsiyonu olması doğal elbette; ancak haftaya deplasmanda oynayacakları Eskişehirspor karşısına benzer bir dizilişle çıkarlarsa canlarını sıkabilecek bir sonuçla yüzleşebilirler.
İkinci yarı Galatasaray'ın üst düzey bir mücadele ortaya koyduğunu izledik.
Kaliteli ayakların peş peşe attığı goller Galatasaray'ın hanesine bir geri dönüş yazdırdı. Bunun takım oyunu, taktiksel olmaktan çok yıldızların yarattığı bir sonuç olduğu da bir gerçektir.
Sneijder geldiği günden bu zamanda attığı golün hazırlığını yapıyordu. Güzel bir vuruştu. Burak Yılmaz'ın gol atma arzusunu ceza sahasının her yerinde net olarak görüyoruz. Bunu Drogba da anlamış olacak, partnerine servis yapmayı tercih etti.
Ve Selçuk İnan maçın en güzel golünü attı diyebiliriz.
Selçuk'un gösterdiği performansın iki kişilik olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Selçuk geçen sene Melo'nun yaptığı şeyi tekrarlamaya başladı. Bu şekilde devam ederse Galatasaray'ın özellikle hücum bölgesinde bir fazla kişiyle daha oynayacaktır. Sneijder'ın gelişi futbolcu üzerinde ekstra motivasyon yaratmış olmalı. Ancak Selçuk İnan'ın bir alternatifi gözükmüyor.
Son 10 haftaya girdiğimiz süreçte Fatih Terim'in takım oyun şablonu hakkında hala tereddütlerinin olması, kadronun dengesini sağlayamamasının önemli bir sorun yaratacağının uyarısını yaparak bitirelim.
http://twitter.com/uzaygokerman