Galatasaray’ın Antalya’da oynadığı rahat maçın yorumunu yaparken sol kanattaki Emre-Amrabat görev değişikliği üzerine bazı uyarılarda bulunmuştuk. Amrabat geriye gelmeyi sevmeyen bir oyuncu ve bu anlamda Emre’nin çalışkanlığı, iki yönlü oyunu ile kıyaslandığında özellikle defansif anlamda büyük boşluklar yaratabileceğini konuşmuştuk. Ancak Antalyaspor öylesine sıradan bir takım görüntüsüyle oynamıştı ki Amrabat tercihi neredeyse taktiksel doğruya dönüşmüştü.
Tam da öyle olmadığını Manchester United karşılaşması gösterdi bize. İlk 30 dakikada Valencia’nın sağ kanattan sürüklediği ataklar Galatasaray’ın Amrabat’ın da sorumlu olduğu sol tarafını çok zorladı. Oyunun bu bölümünü bir golle tamamlamak bu anlamda büyük başarı oldu.
Fatih Terim sol taraftaki sorunu mutlaka bizim gibi gördü ancak Amrabat’ın yine bu bölgeden geliştirdiği atakların potansiyeli için biraz daha bekledi. Direkte patlayan şut belki de evdeki hesabı çarşıya uydurabilecek türdendi. Ancak olmadı ve Fatih Terim daha fazla bekleyemedi Amrabat’ı görece biraz daha tek başına güçlü duran Eboue’nin önüne gönderip, Hamit’i de Hakan Balta ile ikiledi.
Galatasaray biraz bu değişikliğin verdiği sağlamlık biraz da oyuna alışmanın rahatlığıyla daha iyi top oynamaya başladı. Hatta Manchester United ile oynadığını düşündüğümüzde ortaya koyduğu futbolun istatiksel olarak da tatmin edici olduğunu söyleyebiliriz.
Galatasaray ilk 30 dakikasında fark olabilecek karşılaşmayı dengelemekle kalmadı beraberlik sağlayacak pozisyonlara da girdi.
Ama olmadı.
Umut-Burak-Amrabat tercihinin özellikle güçlü takımlar karşısında risk oluşturduğunu düşünenlerdenim. Amrabat’ı oynatmak adına Emre Çolak gibi yıldızı parlayan genç bir oyuncuyu kenarda tutmanın da ne kadar doğru bir tercih olduğunu ister istemez sorguluyoruz.
Futbol, Amrabat gibi oyuncuların hücumda gösterdikleri yaratıcılıklarıyla güzelleşiyor bu konuda karşı düşünce yok ancak modern futbolda özellikle orta alan oyuncularının çift yönlü oyununun ne kadar önemli ve etkili olduğunu çok iyi biliyoruz.
Emre Çolak’ın 60. dakikadan sonra oyuna girişiyle Galatasaray’ın sahada Manchester United’a karşı fiziksel anlamda da güçlü kaldığını gördük.
Manchester United, takip edebildiğim ve hatırlayabildiğim kadarıyla Alex Ferguson yönetiminde ya 5. ya da 6. Yenilenme sürecini yaşıyor. Belki daha fazla…
Ronaldo’nun takımdan gitmesinden sonra transfer edilen Valencia’nın bu sezon çok işler yapabileceğini gördük. Tehlikeli bir oyuncu ve Galatasaray defansını zor durumlara düşürdü.
Van Persie’nin kalitesi ortada; ancak dün üzerinde tutukluk vardı. Nani’nin kaçırdığı penaltı da maçın dönüm noktalarındandı.
Penaltı demişken karşılaşmanın hemen başında Umut’un pozisyonuna devam kararı veren hakem, yardımcı ve çizgi hakemlerini UEFA/FIFA’nın göz muayenesine göndermesi hatta 10 kusurlu hareket konularından da tekrar sınav yapması gerektiğini düşünüyorum.
Hakemlerin bu pozisyonlarda neden penaltı kararı veremediklerini UEFA/FIFA açıklamalıdır. Bu penaltı kararını veremeyen hakemlerini neden maçlara göndermektedir?
Böyle pozisyonlar maçların kaderini ve kalitesini etkilemektedir.
Aynı hakemin karşılama içinde benzer birçok pozisyonda farklı kararlar verdiğini gördük. Böyle standartsızlık, kendine göre yönetim olmaz.
Her iki takım adına geldi ve gitti, kırılma pozisyonlarıyla Şampiyonlar Ligi temposuna uygun bir maç izledik. Galatasaray, çok da uygun durumda olan ve toparlanma devresi geçiren bir Manchester United buldu ama bunu puana çeviremedi. Manchester United da formda bir Galatasaray ile karşılaşıp buradan hasar almadan çıktı. Bu anlamda İngiliz ekibinin kendisine avantaj sağladığını söyleyebiliyoruz.
Süper Kupa finalinden bu yana hep yazıyoruz, konuşuyoruz; Galatasaray’ın defan bölgesinde çok önemli eksiklikler göze çarpıyor. Dünkü maç bunu en üst düzeyde gösterdi. Şampiyonlar Ligi klasmanında orta alanda tek başına Melo yetmiyor.
http://twitter.com/uzaygokerman