Galatasaray'ın sezon başındaki erken form grafiği bir süredir aşağı doğru inmeye başladı. Buna nelerin sebep olabileceği konusunda bir kaç haftadır kafa yoruyor burada tartışıyoruz.
Özetleyelim...
- Fatih Terim'in de ifade ettiği gibi 17 günde 5 maç oynamak Galatasaray'ın oturmuş kadro yapısında ister istemez bir rotasyon zorunluluğu yarattı.
- Kadroya giren her oyuncu aynı zamanda oyun düzenini değiştirdi.
- Geçen sezon orta alanda çift kişilik oynayan ve bu sayede Selçuk İnan'a konfor yaratan Melo %50 verimde kalınca ister istemez tandeminin oyununu etkiledi.
- Galatasaray savunması bu sezon çok açık veriyor; kaleci Muslera'ya fazlasıyla iş düşüyor.
- Pozisyon bulan forvetler sonucu değiştiremiyor.
Galatasaray'ın Antalyaspor-Akhisar Belediye serisi nasıl lokum kıvamındaysa; Manchester United-Orduspor- Braga-Eskişehirspor koridoru çok sertti.
Üstelik bu seride ortaya koyduğu futbol da tatminkardı. Zaten bir takımın moralini en fazla bozan şey iyi oynarken gol yemesi, yenik duruma düşmesidir. Takım bu durumdan iki kat fazla etkilenir. Çünkü bir süre sonra "ne yaparsak olmuyor" hissi yerleşir bu da şartlanmaya dönüşür. Sanırım Fatih Terim'i en fazla rahatsız eden şey de budur.
Kolay kazanırken; zorlanan, en basit maçları bile çeviremeyen bir takım haline gelmek!
Dün, Eskişehirspor karşılaşmasının ilk 45 dakikasında pozisyon adına hiçbir şey üretemeyen bir Galatasaray izledik. İkinci yarı biraz toparlanır gibi olsa da değişmedi. Üstelik rakip de pozisyon üretemiyor, ileride çoğalamıyordu; başarabildiği yegane şey savunmada sağlam durmaktı.
Melo-Amrabat değişikliği futbol adına hem çok doğruydu hem de Emre Çolak'ı oyuna sokmak anlamında etkiliydi. Çünkü genellikle bu iki oyuncu birbirlerinin muadili olarak kadroda yer almaktaydılar.
Amrabat, Fatih Terim'in kafasını bu sezon en fazla rahatsız eden futbolcu olacaktır ve sanırım zaman zaman tercihlerinde yanılgı yaşayacaktır. Dün oyuna girmesi, farklı bir şey yapmak, gol atmak adına doğruydu; Amrabat da üzerine düşeni anında yerine getirdi. hücumdaki zenginlik Galatasaray'ın hücum gücünü arttırırken, Eskişehirspor'u da hataya zorladı.
Bir golden fazlasını bulabilirdi Galatasaray; ama atamadı. Atsaydı şu an Amrabat konuşuluyor olacaktı.
Hazır oyuncu değişikliklerine geldik. Galatasaray sürekli kaybederken yedek kulübesindeki eksiklik de gün yüzüne çıktı. Belki hücum hattında Fatih Terim'in elini güçlendirecek çok oyuncu var ama orta alan ve savunmada aynı şeyi söylemek kolay değil.
Melo çıkıyor Amrabat giriyor, evet; Umut çıkıyor, Yekta giriyor, soru işaretleriyle doluyor...
Galatasaray'ın savunmasında ilk topa müdahalelerde de zafiyet görünüyor. Geçen hafta Orduspor'un attığı ikinci gol, jeneriklikti. Eskişehirspor'un beraberlik sayısı da başka bir şeye dönüştü.
Gol öncesinde dört Eskişehirsporlu oyuncuya karşı Muslera'nın savunmada tek başına direnişi müthişti. Dört değil üç kişi olsalar Muslera maçı tek başına almış olacaktı. O sırada Galatasaray savunması durmuş, elleri havada hakemin ofsayt kararını bekliyordu.
Gol öncesinde bir başka detay daha göze çarptı; Galatasaray 90. dakikada rakip kalede ailece gol arıyordu. Eskişehirspor'un daha hızlı oyuncuları olsaydı bu pozisyonda çok daha çabuk hareket edip daha kolay bir gol de bulabilirlerdi. Savunma ve orta alanın bu kadar ileriye çıkması da Galatasaray'ı eksik bıraktı.
Galatasaray bir süredir kanatlardan da oynayamıyor.
Her iki golün de ofsayt olması hakemlerimizin niteliğini gösterdi. İlker Meral'in ilk yarıdaki Necati-Cris mücadelesinde, Galatasaraylı oyuncunun rakibinin formasında çekip indirmesini görememesi de bu maçın sonucunu etkileyecek türdendi.
http://twitter.com/uzaygokerman