Galatasaray’ı bu sene diğer sezonlardan farklı kılan bazı önemli özellikleri var. Şimdi bu zincirin halkalarını konuşalım.
Fatih Terim TT Arena’daki ilk Fenerbahçe maçından bu yana çift forvetle oynatıyor takımını ve bu iki oyuncu da savunmanın top yapmasına izin vermiyor. Elmander’in Bilica’dan nasıl top kaptığını ve bunun gole dönüştüğünü hatırlamada fayda var.
Ancak Galatasaray her maça rakibe alanında basarak, onun daha oyuna ısınmasına izin vermeden başlıyor ve genellikle de golü erken buluyor.
Bir diğer artı özelliği; duran top kullanımında kendisini ortaya koyuyor.
Galatasaray’da Hagi’den sonra neredeyse duran top kullanacak oyuncu eksikliği yaşanıyordu. Ne bir korner ne de rakip ceza alanı etrafında kazanılmış atışlardan pozisyon üretilemiyordu. Oysa Selçuk İnan faktörü bunu oldukça değiştirdi. Üstelik bu oyuncunun topu direkt olarak kaleye gönderdiği toplarda isabet oranı oldukça yükseldi.
Bu sene başında yapılan transferlerin en kritiği Melo oldu.
Birinci Fatih Terim döneminde orta alandaki futbolcu karakteri ve özelliklerini çok iyi hatırlıyoruz; onlardan bir tanesi bugün Fenerbahçe forması giyiyor.
Melo, zamanında Okan-Emre-Suat’ın doldurduğu alanı neredeyse tek başına kaplıyor ve kendi ceza alanının hemen önüyle rakip ceza alanın başladığı bölgede sürekli baskı uyguluyor, top kapıyor.
Daha doğru bir ifadeyle zaten pozisyonu gereği orta alanda oynayan takım arkadaşlarının sürekli yardımına koşarak bazen ikinci çoğunlukla da üçüncü futbolcu oluyor.
İkili ve üçlü sıkıştırmaların içinde kalan rakip oyuncular büyük çoğunlukla topu kaybediyor ve bu hızlı atak organizasyonlarına dönüşüyor.
Melo’nun yerli versiyonu da Engin Baytar’dır. Fatih Terim yavaş yavaş bu oyuncuyu taktiksel oyun içine de sokmaya başladı. Ancak sezon başında görevi sadece rakibi bozacak pres uygulamaktı.
Her iki oyuncu da maç içinde o kadar çok koşuyor ve mücadele ediyor ki karşılaşmanın sonlarına doğru fizik ve mental olarak oyundan düşüyorlar. Fatih Terim’in genellikle maçlarda oyuncu değişikliklerini bu iki oyuncudan yana kullanması aksamalarından değil çok yorulmalarından veya benzer sebepler yüzünden sakatlanmalarından oluyor.
Fatih Terim’in forma şansı verip, değer kattığı bir diğer oyuncu Semih Kaya oldu.
Semih, genç yaşta yaşadığı birçok talihsizliğe rağmen sporun ve özellikle de futbolun içinde kalabilmeyi başarmış bir oyuncu olarak yaşıtlarına örnek teşkil ediyor. Defansif anlamda formayı kaptığı günden bu zamana hiç aksamadı. Görevinin fazlasını yerine getirdi. Gençliği, enerji potansiyeli bakımından en büyük avantajı oldu.
Yukarıdan buraya kadar saydığım futbolcular içinde önümüzdeki dönemde Galatasaray’a uzun yıllar hizmet vermesi beklenecek belki de tek oyuncu Semih’tir.
Ve Galatasaray’ın kaleci sorununun Muslera ile sona ermiş olması…
Futbolcu ve taktiksel özelliklerinden oluşan bu sıralama aynı zamanda Galatasaray’ın omurgasını veya kritik zincirini oluşturuyor.
Galatasaray’da bu omurgayı oluşturan oyuncular görevlerini yerine getirdikleri her karşılaşmayı bir şekilde kazanmayı başarıyor.
Elbette futbol bir takım oyunu ve 11 kişiden oluşuyor.
Örneğin Semih’in tandeminde oynayan Ujfalusi’nin ne kadar sağlam bir oyun oynadığını da söylemeliyiz.
Eboué’nin defansın sağında ne kadar önemli işler yaptığını ancak yokluğuyla anlayabiliyoruz.
Birçok Galatasaraylı için Riera belki bir hayal kırıklığı ama bugün pozisyonu itibarıyla yerinin iyilerindendir.
Necati Ateş, Galatasaray’a ikinci kez gelmenin değil; olgunlaşmanın, akıllanmanın meyvelerini topluyor.
Ancak takımın omurgası onun aynı zamanda niteliğini, kalitesini ve etkinliğini bize gösteren yapıdır. Galatasaray’ın omurgasının çalışma düzenini bozan bir takımın taktiksel bakımdan üstün geleceğini söylemek gerekiyor.
Geçen hafta da yazdığım gibi Fatih Terim yeni bir jenerasyonla birlikte takım kurgusu oturmuş bir Galatasaray’ı bir araya getirmeyi başarmış gözüküyor.
http://twitter.com/uzaygokerman