Önceki gün iki takımın genel durumu hakkında fikir sahibi olmuş; ligdeki ortalamalarını konuşmuştuk. Bugün biraz daha taktik, oyun düzeni ve planı üzerine düşünelim.
Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye oranla çok daha zayıf ve yumuşak takımlarla mücadele ettiğini görmüştük. 6. Hafta karşılaştığı Bursaspor ve geçen hafta oynadığı Konyaspor maçları bu anlamda bize önemli fikirler veriyor. Özellikle Bursaspor maçında Tudor’un sağ ve sol beklerini çıkararak oyuna müdahalesi ilginç bulunmuş hatta takdir edilmişti.
Tudor aynı hareketi Antalyaspor’a, Başakşehir’e, Fenerbahçe’ye karşı da yapabilir mi? Emin olamıyoruz.
Bursaspor karşılaşmanın ikinci yarısında o kadar tepkisiz bir oyun oynadı ki Tudor’u resmen tahrik etti diyebiliriz.
Galatasaray Konyaspor maçında da oldukça rahattı. Mustafa Reşit Akçay Konyaspor’u ikinci ve üçüncü bölgede top çeviren ancak etkili bölgeye giremeyen bir takıma dönüştürmüş ya da kadro daha fazlasını yapamıyor.
Buna karşın Galatasaray çok etkili oynayabildi mi?
Şu tespiti yapmamız gerekiyor Selçuk İnan’ın oyuna zorunlu girişi bir anlamda Galatasaray’ı kurtaran taktiksel dönüşümü de sağladı.
Nedir bu? Selçuk İnan’ın özellikle Burak Yılmaz ile oynadığı ikili oyunların bir benzerini gördük ilk golde.
Ofsayt var mı yok mu tartışmalarının arasında kaynadı ancak Galatasaray evinde oynadığı hatta Bursaspor maçındaki rahatlığında da değildi Konyaspor karşısında. O pozisyonda dikkat edilirse Galatasaray Konyaspor’un defans setini aşmak için Selçuk İnan en iyi yaptığı işi gerçekleştirip, Gomis’i araya kaçıran pası attı ve bu maçı çözmeye de yetti. Galatasaray ancak golden sonra sezon içindeki oyununu sergilemeye başladı.
Daha iyi anlaşılması açısından sahaya yayılışlarını görebiliriz. Dizilişleri üst üste çakıştırırsanız Gomis’in golü çıkar ortaya.
Şunu bir kere daha tekrar etmeliyiz; Galatasaray’ın rakipleri sarı kırmızı formalı oyuncularla temassız oynamayı tercih etmişlerdir. Bu da Galatasaray’a daha rahat oyun oynama avantajı sağlamıştır.
Diğer tarafta rakipleri çok daha sert oynadıklarından bu zaman içinde Fenerbahçe’nin hem mücadele gücünü yukarı çıkardı hem de oynama şeklini değiştirdi. Fenerbahçe, Galatasaray’a karşı Galatasaray’ın bugüne kadar oynadığı takımlardan çok daha sert ve temaslı oyun oynayacaktır.
Ligin en çok gol atan oyuncusu olan Gomis’i çok fazla yerde yatarken gördük diyemeyiz. Ancak aynı şeyi daha topu topu iki 90 dakika oynamış Janssen için bile söylemek kolay değil.
Neto ve oynarsa Skrtel özellikle Gomis’e yakın oynayıp, çok rahatsız edeceklerdir.
Aynı şekilde Fenerbahçe’nin orta alanında Josef ve Ozan rakipleriyle temaslı oynamayı seven oyuncular; buna Feghouli ve Belhanda’nın nasıl tepki vereceğini karşılaşma sırasında göreceğiz.
Yine Ndiaye ve oynarsa Tolga Ciğerci’nin orta alanda rakiplerinin etkili oyuncularını nasıl karşılayacaklarının gerçek anlamda testini izleyeceğiz.
Galatasaray’ın rakipleri arasında bugüne kadar Valbuena tarzında bir oyuncu ile hiç oynamadıkları da gerçektir.
Galatasaray gibi Fenerbahçe de bol paslı oyunu seviyor ve üçüncü bölgede kendisine istasyonlar kuruyor. Top bu istasyonların arasında dolaşıyor sürekli. Üsteki yerleşim son Yeni Malatya karşılaşmasının ortalamasıdır.
Fenerbahçe’nin üç aşağı beş yukarı bu diziliş ve oyun anlayışıyla Galatasaray karşısına çıkacağını, öndeki üçlünün biraz daha orta alandaki boşluğu dolduracağını söyleyebiliriz.
Galatasaray’ın oyun dizilişindeki Belhanda ve Feghouli’nin karşılığı olan oyuncular Velbuena ve Giuliano hareketli ve üçüncü bölgede rakibe baskı yapmayı seven futbolcular. Bu da Fernando gibi geriden oyun kuran birini fazlasıyla rahatsız eden bir durum olacaktır.
Galatasaray’ın Fenerbahçe karşısına da üçlü savunma dizilişiyle çıkıp çıkmayacağını bilemiyoruz ancak bu sistemin en önemli sınavının Fenerbahçe maçı olacağı da gerçektir.
Aykut Kocaman’ın önce Galatasaray oyun planının omurgası olan Fernando Ndiaye Belhanda merkezini felç atmeye çalışacağını tahmin ediyorum.
Çünkü Fenerbahçe’nin bu anlamda en güçlü bölgesi burasıdır.
Zayıf yeri neresi peki?
Fenerbahçe sezon başından bu yana sol kanadına çare bulamadı. Yeni Malatya maçının yerleşiminde dahi bu boşluk rahatlıkla görülüyor.
Tudor’un Maicon, Mariano, Belhanda ve hatta Gomis ile sağ kanattan etkili gelip, Fenerbahçe’nin soluna yükleneceğini ön görebiliriz.
Valbuena çok gezip, topla fazla oynayıp, kendi kanadını boş bırakırsa ve bu oyun golle sonuçlanmayan verimsiz bir şekil haline gelirse Galatasaray sol kanattan sıklıkla atak pozisyonu üretebilir.
Fenerbahçe maça orta alanda baskıyla başlayıp, Galatasaray’ın oyun planını bozmaya çalışacaktır. Hafta başında Aykut Kocaman’ın Galatasaray’ın gerçek gücünü ve oyun becerisini bu maçta göreceğiz demesinin gerisinde de bu yatıyor zaten.
Galatasaray gerçekten tek paslarla oyunu hızla açıp Fenerbahçe kalesine inmeyi başarır ve etkili olursa bu sefer Fenerbahçe’nin oyunu ikinci bölgeye sıkıştırarak önlem alacağını söyleyebiliriz.
Yok, sezon boyunca hiç alışık olmadığı bu baskılı oyun karşısında bu sefer Galatasaray oyunu kendi alanına çekerse başka bir oyun düzeni çıkacaktır karşımıza. İşte burada Selçuk İnan gibi ileriye uzun top atabilen ayaklarla hızlı hücum taktiği devreye girebilir.
Hakem tüm bunlar olup biterken ne tepki verecek?
Cüneyt Çakır’ın hakemliğini konuşmaya gerek yok; bence çok yanlış bir tercih oldu. Bir hakem maça nasıl yöneteceğini planlayarak çıkıyorsa iyi ve dürüst bir hakem değildir. Cüneyt Çakır’ın böyle bir zafiyeti olduğu kesin.
Buraya kadar takımları konuştuk şimdi buna hakemin nasıl etki edeceğini görelim.
Diyelim ki Fenerbahçe baskılı ve temaslı başladı maça; Galatasaray taraftarı bugüne kadar futbolcularının (oyun kuralları içinde kalacak şekilde) görmedikleri sayıda yere inmesinden rahatsız olacağından hemen tepki gösterecektir. Cüneyt Çakır’ın burada pozisyon gereği olan faulleri iyi ayırt edebilmesi gerekiyor. Taraftarın gazına gelip, Fenerbahçeli oyunculara göstereceği gereksiz kartlar maçın dengesini bozabilir.
Bir diğer sorun Akhisar maçında Bülent Yıldırım’ın temel kaygısında olduğu gibi Cüneyt Çakır’ın Fenerbahçe lehine hata yapma kaygısıyla sahaya çıkmasıdır.
Diğer tarafta da başka bir şey var; Valbuena tarzı bir oyuncuya karşı Galatasaray orta sahası hiç mücadele etmedi. Valbuena’ya yapılan ve kart görmeyen fauller de giderek daha büyük ses getirmeye başladı.
Havanın neminden bile kimyası değişen Cüneyt Çakır’ın kolaylıkla etki altında kalıp, taraftar baskısına rağmen Galatasaraylı oyunculara çok erken kartlar göstermesi de beklenmelidir.
Cüneyt Çakır’ın en son yönettiği Fenerbahçe maçı geçen sene belki de şampiyonluk yarışından uzaklaştırıldığı karşılaşma olmuştu. Üç penaltısını vermediği gibi Sow’un attığı golü de iptal eden Cüneyt Çakır koca sezonun emeğini heba etmişti.
Bu gerilimi taşıyacak bir hakem değil Cüneyt Çakır. İki ucu keskin hançer gibi derbi maçını bekliyor.
Derbi adına bizi umutlandıracak tek şey her iki takımda da bu heyecanı ilk defa yaşayacak ve aklı futbol oynamaya kilitlenmiş futbolcular olmasıdır.
Cüneyt Çakır’ın bunu iyi hesap ediyor olması gerekiyor.
Beraberliğin her iki tarafı da rahatsız etmeyeceği bahis şirketlerinin işine geleceği bir derbi izleyeceğiz.
Fenerbahçe’nin kazanması gerekiyor; dikkatli oynar, savunmasındaki telaşı engellerse deplasmandan istediğini alarak dönebilir ve lige yeniden heyecan ve rekabet gelir.
Kamuoyunda tartışılanın tersine bu maç öncesinde Galatasaray’ın baskı altında olduğunu düşünüyorum.
Veriler: MatchStudy
Görseller: İnternet