Galatasaray, beklendiği gibi Beşiktaş’ı da yenerek Süper Lig’de 20. Şampiyonluğuna uzanarak dördüncü yıldızı takmaya hak kazandı. 15. Şampiyonluğuna 2002’de ulaşan Galatasaray aradan geçen on üç senede beş şampiyonluk daha ekleyerek bu başarıya imza attı.
Galatasaray 13 yılda bir yıldız hak ederken aynı sürede Beşiktaş'ın sadece iki şampiyonluk kazanması, hala göğsünde iki yıldızla mücadele ediyor olması, bir yıldız daha alabilmesi için iki şampiyonluğa ihtiyacı olması, genel ortalamaya baktığımızda bunun için 13 yıl gerekmesi, bu süre içinde Galatasaray'ın bir yıldız daha alabileceği ihtimali düşündürücüdür.
Bunu kimin düşünmesi gerektiğini kamuoyuna bırakalım; istediği kadar düşünsün.
Sezon başında hem takım içi hem yönetimsel anlamda şampiyon olacakmış görüntüsünden oldukça uzak olan Galatasaray önce yönetim sorununu çözerek ılımlı Yarsuvat’ın başkanlığında, teknik direktör Prandelli ile yolları ayırarak Hamza Hamzaoğlu’nu göre getirerek takım içindeki çalkantılı durumu da dengeledi.
Peşinden de özellikle futbol takımının gündeme çıkmayan ve iddiasız görüntüsüyle Fenerbahçe ve Beşiktaş’la girdiği mücadeleden zaferle ayrılmasını bildi.
Dün maç öncesinde stadyumdaki görüntülere ve havaya baktığımızda zaten çoktan şampiyonluğunu ilan ettiğini görüyordunuz.
Tamamlanması gereken bir doksan dakika vardı, rakip Beşiktaş’tı ancak herhalde Başakşehir olmasından kat be kat avantajlıydı.
Karşılaşma öncesinde Beşiktaş’ın bu maçı nasıl kazanabileceğine yönelik bir takım fikirler yürütmüştük, ancak nasıl çıkarsan çık bu Beşiktaş’ın Galatasaray karşısında sonucu değiştirecek etkide bir takım olamayacağını net olarak gördük.
Tek bir oyuncu Beşiktaş’ın tüm defansının dizilişini, kurgusunu, düzeni bozabiliyorsa ki karşılaşma öncesinde Beşiktaş’ın sezon boyunca buna çözüm bulamadığını da konuşmuştuk, o zaman geriye fazla bir şey kalmıyor.
Beşiktaş da Galatasaray’ın ceza sahasının çevresinde paralel toplar atarak sanki baskı yapıyormuş hissi verdi.
Oyunun bu bölümlerinde tek bir pozisyon üretemezken, en etkili ataklar duran toplarla geldi.
Hamza Hoca’nın Hamit hamlesi çok yerinde bir karardı. Hamit Beşiktaş’ın tüm atak organizasyonunda balansı bozan oyuncuydu. Melo’nun nasıl oynadığı malum.
Kuşkusuz her şeyi değiştiren, tüm dengeleri alt üst eden Sneijder vardı ki ligin tartışmasız en önemli oyuncusuydu.
Çerçeveyi gördüğü her pozisyonda golü bulan bir oyuncunun bir takım için ne kadar etkili olduğunu anlıyorsunuz. Muslera belki ligin ikinci yarısında yaptığı kurtarışlarla ön planda göründü ancak puanları kazandıran oyuncuydu Sneijder.
Kişisel düşüncem dün yanlış bir kadro çıkardığı yönündedir. Sonrasında yaptığı değişikliklerle de etkili değildi. İkinci yarı Beşiktaş’ın baskı kurduğu bölümde Olcay gibi dikine gidebilen bir oyuncuya o kadar ihtiyaç varken Mustafa Pektemek gibi Galatasaray savunmasının içinde kaybolacak bir oyuncuyu almak ve orta alandan bir oyuncu eksiltmek ev sahibi takımı rahatlatan hamle oldu.
Atiba’nın sağa çekilmesi kötü bir fikirdi.
Neden Oğuzhan bunu da çözemedim.
Tribünlerde renkli karakterler vardı. Bunlarla ilgili fırsat bulabilirsek hafta içinde konuşmamız gerekecektir.
Galatasaray 2010-11 sezonunda neredeyse küme düşecek seviyelere kadar indikten sonra son dört seneye üç şampiyonluk sıkıştırdı.
Neresinden bakarsanız bakın önemli bir başarıdır.
Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin bu başarıdan ders çıkarmaları gereken çok fazla şey var. Ancak Beşiktaş bunu algılayacak bilince ulaşması zor gözüküyor. Fenerbahçe için tarihsel olarak sürekli öğretici olaylarla karşılaşıyor, öğrenemiyor. Demek ki öğrenme güçlüğü çekiyor.
Yapacak bir şey yok.
Her kurum kendi kaderini kendisi çizer.
Bize de bu çizilmiş kaderi yazmak ve yorumlamak düşer.
http://twitter.com/uzaygokerman