Kadınlar Basketbol Finalinde salonlarda görülmesi zor bir karşılaşma oynandı. Birinci ve üçüncü periyotlarında Galatasaray MP’ın açık ara üstün oynadığı, farklı önde götürdüğü karşılamayı, ikinci ve özellikle son periyottaki başarılı oyunuyla dengeleyen Fenerbahçe kazanarak üst üste 7. kez şampiyon olmayı başardı.
Karşılaşmanın üçüncü periyodu oynanırken farkın bir ara 15 sayıya çıkması birçok kişi için bu maçın sona erdiği, final serisinin son maça taşınacağı yönünde bir düşünce doğurmuş olmalıdır.
Ancak Fenerbahçeli kızlar genel anlamda bakıldığında sezon ortalamasının çok altına gösterdikleri mücadeleyi bırakmadılar.
Şaziye ve Taurasi’nin durmaksızın gönderdikleri ve isabet bulan üç sayılık atışlar tam birer motivasyon kıran basketleriydi. Galatasaray MP’ın iki oyuncu ile bu isabette bulduğu toplam 30 sayı karşılaşmanın en önemli detaylarından biriydi.
Taurasi tek başına maçı Galatasaray MP adına götüren oyuncu oldu.
Karşılaşmayı izlemeyen ve sadece istatistiklere bakan ya da son üç dakika başka bir işle uğraşan bir kişiye maçın bu oyuncunun yarattığı iki top kaybı yüzünden Fenerbahçe’ye gittiğini söyleseniz herhalde uzun süre anlattıklarınıza güler geçerdi; ta ki maçın o bölümlerini izleyene kadar.
Ancak bundan birkaç sene önce bir Fenerbahçe–Efes serisi sırasında Solomon’un kaptırdığı bir topla nasıl finali kaybettiğini hatırladığımızda takım oyunlarında bireysel sivrilmelerin ne kadar kırılgan olduğunu anlamış oluyoruz.
Öyle olunca da Tamane diye bir kız çıkıyor yaptığı beş dakikalık savunma ile Galatasaray’ın tüm dengesini bozup takımına şampiyonluk getiren oyunun bir parçasına dönüşüveriyor.
Tamane bu karşılaşmanın görünmez kahramanıdır.
Bu ismi özel olarak yazmak istedim, yoksa anılması gereken çok oyuncu var.
Fenerbahçe’nin son periyotta yakaladığı 34-14’lük skor üstünlüğü ise bu maçın genel havasının çok ötesinde, oyun anlamında büyük bir geri dönüş ve basketbol olayıdır.
Fenerbahçe bütün bir sezon Avrupa’da ve Türkiye’de defalarca yaptığı şeyi 35 dakika unutup, son beş dakikada hatırlamasıyla gerçekleşen bir basketbol gerçeğidir.
Peki, bu gerçeğin geri planında yatan, onu yaratan şey, güç nedir?
Fenerbahçe Bayan Basketbol takımı kulübün sponsor desteği almadığı bir şubesidir. Kulüp bu takımı kendi öz kaynaklarıyla oluşturmuş, desteklemiştir.
3 Temmuz’dan kısa bir süre sonra bu takımın dağılacağı hatta şubenin kapatılacağına yönelik haberler okuduk.
Neden?
Çünkü Başkan’ı olmayan bir kulübün varlığını eskisi gibi sürdürmesi düşünülemezdi.
Hele bu Aziz Yıldırım’ın kendi eliyle yarattığı, desteklediği ve attığı her adımını izlediği kendi varlığından ayrı tutmadığı bir takımsa…
Ancak öyle olmadı.
Fenerbahçe bu süreçte kulüp olarak Türkiye’ye bir başka şey gösterdi. Bu kendi kendine çalışmasını, başarmasını, mücadele etmesini ve şampiyon olmasını öğrenmiş bir spor kulübü olmanın net ifadesidir.
Mesele sadece şampiyon olmak mı?
Hayır! Geçen sene kazanılmış ne kadar kupa varsa her birinde aynı çizgide kalmayı, finale kadar gelmeyi başarmaktır.
O mücadeleyi yaptıktan sonra son çizgide geride kalıyorsanız da bu da bir spor gerçeğidir. Mücadele iki taraflıdır; kazanırsınız veya kaybedersiniz. Önemli olan son ana kadar orada kalabilmektir.
Başkanı Metris'te olan bir Kulübün tek başına direnişini izliyoruz. Aziz Yıldırım'ın yaptığı eser budur. Kurumsallık.
Kupa töreni sonrasında o kızlara “Aziz Yıldırım” diye bağırtan duygu nedir?
Neden her başarı sonrasında bu gencecik sporcuların akıllarına ilk olarak Aziz Yıldırım geliyor?
İşte dün akşamki maçı çeviren şey de budur.
Ve bunu bu sene Fenerbahçe’nin kadınları bulundukları her yerde tekrar tekrar gösteriyorlar.
Tebrikler…
http://twitter.com/uzaygokerman