Futbolla ilgili yazıya biyolojiden alacağım bir yardımla başlıyorum.
Son yıllarda özellikle facebook’ta takip ettiğimiz bir sürü “nedir?” sorusuna cevap veren Burcu Baktur gibi sorumuzu soralım.
Aşı nedir?
“…hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile insan veya hayvan vücuduna verilen, zayıflatılmış hastalık virüsü, hastalık etkeninin parçaları veya salgıları ile oluşturulan çözeltidir.”
Mersin İdman Yurdu son iki sezondur altından kalkmakta zorlandığı büyük bir ekonomik sorunla uğraşıyor. Finansal kriz kuşkusuz sadece Mersin İY’na özel bir durum değil; hafta içinde UEFA’nın da Fenerbahçe’yi görüşme odasına çağırması, ödemelerini durdurması bunun ligin zirvesiyle sonu arasında bir fark olmadığını da bize söylüyor ancak sorunlar iki takıma eşit olmayacak şekilde etki ediyor.
Mersin, İzmir, Adana, Kocaeli gibi çok güçlü endüstri şehirlerinin sporda temsil yeteneklerinin bu kadar sorunlu olmasını anlayabilmek de kolay değil.
Teşbihte hata aranmasın; Fenerbahçe, neredeyse tüm etkinliğini yitirmiş, hiçbir tehlike unsuru barındırmayan bir takımla karşı karşıya geldi ve kelimenin tam anlamıyla bu bir aşı niyetineydi.
Fenerbahçe sezon başından beri takım içinde bir sürü rahatsızlıkla uğraşıyor; dahası teknik yönetimi futbol kadrosuyla takım olmaya çalışıyor.
Pereira ile ilgili yaptığımız yorumların merkezinde ne vardı; böylesine zengin ve yetenekli futbolcu çeşitliliği belki de kafasını karıştırıyor ve doğru on biri oluşturmada zorlanıyor. Sürekli oynuyor. İstikrar sağlayamıyor.
Bir Avrupa Kupası maçı yazısından sonra Pereira’yı tek bir konuda eleştirmem, yaptığına saygı duyarım demiştim; o da çıkardığı kadroda ısrarcı olur, her şeye rağmen bunda direniş gösterirse ne oynattığına ve sonuç aldığına bakmaksızın sabırla beklerim.
Ancak her maça başka bir oyun düzeni, taktik diziliş ve kadro seçimi anlaşılacak ya da sabır gösterilecek bir şey olamaz, olsa olsa deneme yanılmaya giren iş bilmezlik olarak adlandırılırdı.
Fatih Terim ne zaman bundan vazgeçti Milli Takım bir iskelete oturdu ve sıralı galibiyetler alarak şansın da yardımıyla gruptan çıkabildi.
Pereira’nın da bir süredir bir kadro istikrarı sağladığını biliyoruz.
Bizlerin ne söylediğinin, düşündüğünün bu anlamda bir önemi yoktur, çünkü ne yaptığını bilen ve bu şekilde hareket eden kişinin yapacaklarını görmek için zaman ve mekân tanımak gerekir.
Diego ile Nani’yi aynı anda oynatmayı başarırım, bir de buna Alper’i eklerim diyorsa bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin sonucu merak konusudur.
Açıkçası ben buradan fazla bir şey çıkacağını düşünmüyorum fakat Mersin İY karşısındaki Fenerbahçe tam da aksi yönde bir görüntü sergiledi.
Mersin İY ne derece doğru bir rakiptir ve ona karşı alınan başarı bir takımın kendisini test etmesi bakımından geçerlidir bunu ancak ilerleyen günlerde görüp anlayabileceğiz.
Bütün bunlar bir yana bünyeye verilen aşının yaratacağı etki gibidir bir lig karşılaşmasında elde edilen böylesine donanımlı, etkili ve bol gollü galibiyet.
Fenerbahçe doksan dakika boyunca futbolun bütün gereklerini öylesine uyumlu ve güzel bir şekilde yerine getirip uyguladı ki karşılaşma boyunca sadece izleyenler değil, sahadaki oyuncular da yaptıklarından keyif aldılar dahası kendilerine çok gerekli olan özgüveni sağladılar.
Bu önemliydi.
Diego ve Nani’nin ilk defa bu kadar çok sayıda topla buluşup bunu etkili bir şekilde kullanmaları en azından bu futbolculara bir şey göstermiş olmalıdır o da futbolda pas en önemli ve güçlü silahtır.
Alper’in oyunun her yanında oyunda kaldığı süre boyunca ondan bekleneni sergilemesi gerçekten özlenen bir görüntüydü. Ancak Alper’in çok daha güçlü rakiplere karşı nasıl oynayacağını merakla bekliyor olacağım. Çünkü Servet’le giriştiği mücadelede iki futbolcunun fiziksel farkı net olarak ortaya çıkıyordu.
Alper hala çok güçlü bir oyuncu hissi vermiyor.
Fenerbahçe’nin bu sezon en iyi transferlerinden biri iki sezondur kenarda bekleyen Hasan Ali oldu.
Bursaspor maçından beri yükselen form grafiğini golle süslemesi önemliydi. Hasan Ali dün bir seviye yukarı çıktı.
Mersin İY maçında Pereira’yı yine de eleştirecek bir şey buldum. Sanmayın ki özellikle arıyorum; bunu haftalardır söylediğim için yazmadan geçemeyeceğim.
Kadro istikrarı, taktiksel oyun tercihinin oturması gibi konularda yaptıklarına her ne kadar saygı duyuyor olsam da Persie’nin sürekli 60. Dakikalarda oyundan çıkarılmasını asla anlayamıyorum.
Bir takım savunması, orta sahası ve hücum hattıyla uyumlu olabilmesinin yolu bir arada sürekli oynuyor olmasıdır.
Maç boyunca Van Persie’nin her topuna ayak kafa koyan Fenerbahçeli oyuncuların sorunu Hollandalı ile doğru uyumu kuramamış olmasıdır.
Maçı bir kere daha bu gözle izleyenler yakından göreceklerdir, Van Persie’nin topla buluşması gereken her pozisyonda mutlaka bir başka futbolcunun da yakınlarında işine limon sıkıyor durumda olması tam provokasyon gibiydi resmen.
Bunun özellikle olduğunu söylemiyorum; elbette bu bir uyum sorunudur ve bir arada oynamakla aşılacak bir şeydir.
Elbette siz her seferinde Van Persie’yi 60. Dakikada oyundan alırsanız hem bu futbolcunun moral motivasyonunu etkiler hem de takımla kuracağı doğru ilişkiyi etkilersiniz.
Kuşkusuz bunu istiyorsanız?
Mersin İY her şey bir yana Fenerbahçe üzerinde doğru etkiler bırakacak bir maçtı.
Van Persie’nin golle buluşması önemliydi.
Diego’nun takıma bu kadar etki etmesi güzeldi.
Mehmet Topal’ın yıllardır oynadığı mevkide asist yapan bir futbolcuya dönüşüyor olması da kuşkusuz bir futbol evrimiydi.
Fenerbahçe’de işler yavaş yavaş oturuyor. Bu zaten beklenen bir şeydi. Sanırım Pereira da üzerindeki gerilimi atmıştır artık. Bundan sonra çok daha iyi Fenerbahçe izleyebileceğimizi düşünüyorum.