Transfer hem takımlara hem de taraftara heyecan veren hareketlerdir. Özellikle futbolun endüstriyel bir ürün haline geldiği günümüzde takımların kadrolarını sürekli yenilemeleri, canlı tutmaları, taraftarını tribünlere çekecek hamlelerde bulunmaları önem taşıyor.
Şu bir gerçek ki geriye dönüp son beş yılı göz önünde tuttuğumuzda Fenerbahçe’nin bu anlamda taraftarını heyecanlandıracak çok az futbolcu transfer ettiğini görüyoruz.
Şampiyon tamamladığı 2010-11 sezonu; Caner Erkin, Stoch, Niang, Dia ve Yobo
3 Temmuz’un etkilerinin hissedildiği sezon olan 2011-12’de; Emenike, Sezer Öztürk, Ziegler ve Bienvenu öne çıkan isimler oldu. Orhan Şam ve Serdar Kesimal’de bu sezon kadroya dâhil oldular. Devre arasındaki Sow hamlesi etkiliydi.
2012-13 sezonu öncesinde; Kuyt, Salih Uçan, Mehmet Topal, Egemen Korkmaz, Meireles, Krasic transferlerini yaptı yönetim. Fenerbahçe bu sezon hem UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final oynadı hem de bir sene sonra şampiyon olacak takımın omurgasını oluşturmuş oldu.
2013-14’de Alper Potuk, Kadlec, Alves, Holmen ve Emenike transfer edildi ve bu sezon şampiyon tamamlandı. Bu sezona damgasını vuran oyuncular istikrar, devamlılık ve sonuca etki açısından Caner Erkin, Kuyt ve Mehmet Topal oldular.
2014-15 sezonunda ise sadece Diego geldi.
Salih Uçan’ın Roma’ya kiralanması bu sezonun en kritik hamlelerinden biri oldu.
Alper Potuk’un hala takımın sonucuna etki edecek devamlılığa sahip bir karaktere ulaşması bekleniyor.
Diego, bana göre İsmail Kartal’ın kötü yönetiminin ve iş bilmezliğinin kurbanı oldu.
Her şeye rağmen Fenerbahçe’nin son beş yılda ezeli rakibi Galatasaray ile kıyaslandığında bir Muslera (29), Sneijder (31), Drogba, Selçuk İnan (30), Burak Yılmaz (29) etkisi yaratacak bir transfer yapamadığını görüyoruz.
Parantez içindeki sayılara futbolcuların yaşını gösteriyor. Bu futbolcuların ortalama 3-4 senedir forma giydikleri bir o kadar daha takımda kalabilecekleri hesap edilirse ortalama 7-8 senelik bir kadro istikrarı yakalayabildiğini söylemek mümkündür; önemlidir.
Kuşkusuz Fenerbahçe’de de Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Caner, Mehmet Topal gibi isimlerin aynı istikrarı sağlayacaklarını söylemeliyiz.
Ancak burada başka bir şeye dikkat çekmek veya tartışmak gerekiyor.
Kadro istikrarı, devamlılığı nasıl sağlanır?
Gelecek vaat eden futbolcu mu yoksa pahalı, gösterişli flaş transfer mi?
Bunu biraz da Aziz Yıldırım merkezinde konuşmamız gerekecektir.
Aziz Yıldırım 17 senelik başkanlık sürecinde çok şey yaptı, ancak futbolda en azından kendi taraftarının hafızasında mesela 1988-89 sezonu gibi yer edecek bir takım kuramadı.
Toplamda baktığınızda çok para harcadı ancak Alex’i bir kenara çıkardığınızda isabet sağlamakta yeterli hedefi tutturamadı.
Biliç, Moldovan, Ortega, Anderson, Rapaiç, Revivo, Pierre Van Hooijdonk, Anelka, Appiah, Carlos, Kuyt gibi oyuncuların takıma katkıları ortalama bir sezonun üzerine çıkamadı.
Ya oyuncuların uyum sorunu oldu ya da oyuncuların yaş seviyeleri takıma kalıcı katkı sağlamalarını engelledi.
Maalesef hala bir Alex’in yerine koyulamadı.
Mesela Fenerbahçe’nin son dönem forvet oyuncu transferlerine baktığınızda; Kezman, Deivid, Güiza, Bienvenu, Sow, Emenike, şöyle “vurdu mu gol olur” diyeceğiniz bir oyuncu olmadılar.
Teknik Adam ve Kadro seçiminde de bir türlü devamlılık sağlanamadı.
25 Haziran 2008’de, Aragones’in gelişinden sonra yazdığım yazıdan kendimce önemli gördüğüm paragrafı buraya almak istiyorum.
“Fenerbahçe'yi yönetenler anladığımız kadarıyla 2008-2009 sezonunu gözden çıkarmışlar. Geleceğe yatırım yapıyorlarsa 70 yaşındaki adamla kaç yıllık bir gelecek planlanıyor olabilir?”
Mesela Fenerbahçe’nin Önder Özen gibi bir değeri elinde tutamamış olması büyük zafiyettir. Fenerbahçe’nin geçen sezon kulübesinde yaşanan teknik fakirlik içler acısıydı.
Önder Özen, Zico’nun dahi en önemli akıl hocalarından biriydi. Fenerbahçe’nin 2007-08 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamasında en büyük faktörlerden biri Önder Özen’in teknik analizleri olduğunu biliyoruz.
Zico olmadı, Daum olamadı, Aykut Kocaman’a belki de 3 Temmuz’un hatırına üç yıl verildi, Ersun Yanal futbolcu kaprisine kurban gitti, İsmail Kartal ile günü kurtarmak mümkün değildi.
Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe kadrosu ligin en yaşlı oyuncularından oluşuyordu. Bu kadronun kendi içinde devamlılığı olduğunu da iddia etmek mümkündür ancak, yapı kendisini bir türlü yenileyemedi, dışarıdan beslenemedi.
Eskimişliğinin yanı sıra kadrosunda rakip takıma ciddi tehdit olacak kaç oyuncusu vardı ki?
En sıradan maçlarda bile oyunu açmakta zorlanan, onlarca gol kaçıran ve çok basit hatalardan goller yiyen bir takımdan söz ediyorum.
Fenerbahçe’nin yediği gibi gol atabildiği kaç maç hatırlayabiliyoruz?
Şimdi her şey yeni ve sil baştan yapılıyormuş gibi bir ortam oluştu.
O teknik direktörünü seçti.
Peşinden de teknik direktörün oyun anlayışına ve kurgusuna uygun transferler yapılmaya çalışılıyor. Takım o kadar yaşlandı ve eskidi ki birçok oyuncusu ile yollar ayrılıyor ve yenileri için arayışlar söz konusudur.
Takımdan gönderilen oyuncuların önemli bir bölümünün çok doğru karar olduğunu düşünmekle birlikte kaleci Mert ile ilgili çıkan görüşme haberi umarım gerçek değildir. Bir futbolcunun kulüpten gönderilme şekli o oyuncunun gittiği takımda Fenerbahçe’ye karşı oynarken motivasyonunu çok etkiliyor.
Bu cümleyi yazmak maalesef çok doğru değil ancak Türkiye’de bu işlerin nasıl belirleyici olduğunu başka takımlar ve oyuncuları ölçeğinde görebiliyor, kıyaslayabiliyoruz.
Kuşkusuz kesenin ağzı da sonuna kadar açılacaktır.
Kesede ne kadar para olduğu ayrı konu, doğru takım kurmak için ne kadarlık bir harcama yapılması gerektiği muammadır.
Her şeyden önce bilinen bir gerçek yeni bir takım kurmak zahmetli ve zaman isteyen bir uğraştır.
Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde ilerleyebiliyor olması öncelikli hedeftir. Çünkü böylesine devasa bir bütçenin ancak Avrupa’dan gelecek yüksek gelirle dengelenmesi mümkündür ve oynanacak her iki ön eleme karşılaşmasında da çok önemli rakiplerle eşleşme muhtemeldir.
Bu anlamda nokta ve sonuç alınacak, üzerinde takıma, ülkeye alışma sorunu yaşamayacak ve formayı giyip sahaya çıktığında sonuç verecek transferlere ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.
Geriye dönüp baktığımızda Fenerbahçe’nin hep doğru hamlelerini görüyoruz ancak sürekli de devamını getiremediğini de izliyoruz.
Kaçırılmış onca fırsat, yarım kalan projeler ve geçen zaman…
Ve artık Aziz Yıldırım için sona gelinmişken yepyeni bir başlangıç daha…
Bakalım kalıcı olan ne olacak?