Fenerbahçe geçen sezon çok önemli bir şey kaybetti; bir takım gole nasıl gider, sonuç alır, taktik kurgusunu nasıl yapar, gol atar!
Her maç onlarca amaçsız yan orta, duran top, korner atan takımın bunlardan tek bir gol pozisyonu üretememesi dramatiktir ancak Pereira Fenerbahçe’nin özü de buydu.
Perşembe gecesi 65. Dakikadan sonra gelen değişikliklerle biraz da skorun verdiği rahatlamayla spontane bir 4-3-3 dizilişi ve oyunu izlemiştik.
Ancak bu kadar kısa sürede üstelik yıllardır aynı düzenle mücadele eden ve hazır bir takıma karşı 1-0 yenik başladığınız maç kuşkusuz en zor sınavlardan birine dönüşecektir.
Advocaat, kenardan bakıyor takıma ve “bir şeyler eksik” diyor. Aklından geçen şeyler muhtemelen elindeki kadroyla bu işi yapamayacağı, yeterli olmayacağı yönündedir.
Şapkadan tavşan çıkaracak hali yok!
Elinde Nani gibi bir oyuncu olsa ondan bireysel anlamda sonucu değiştirecek bir pozisyon üretmesini bekleyebilir.
Ancak Fenerbahçe gibi lideri ve yıldızı olmayan bir kadrodan ancak “takım oyunu” çıkarmaktan başka şimdilik elinden bir şey gelmeyeceği de ortadadır.
Peki, hazırlık kampında iki ay boyunca Fenerbahçe ile birlikte olmadan bunu nasıl başarır?
Mümkün mü?
Volkan ameliyat masasından yeni kalkmış ve kalesine gelen ilk şutu yiyor…
Hasan Ali yıllarca hep iyi bir sol bek olmaya çalışmış; oysa Caner Erkin gibi oynaması bekleniyor.
Ozan Tufan bugün Beşiktaş’ta olsa Şenol Güneş takımı çok daha dengeli kurabilir. Fatih Terim Milli Takım’da vazgeçmiyor, ancak Fenerbahçe’de ondan istendiği bu futbolcuya anlatılmanmış gibi geziniyor.
Salih çok iyi bir kumaş ama iki sezondur toplamda yaptığı maç sayısı iki elin parmaklarının toplamı kadar değil.
Fernandao kilolu…
Emenike takım oyuncusu değil…
Van Persie geçen sezonu takımdan ayrı geçirdi. Büyük bir ihtimalle de diğer arkadaşlarıyla arasında önemli bir mesafe var.
Şimdi buradan ortak bir akıl, oyun şablonu, gole giden bir kurgu sağlamanız gerekmez mi?
Pereira bizi sezon başında kandırdı. Hasan Ali’den orta alanın solunda oynayacak bir oyuncu yaratmaya çalıştı oysa beşli savunmadan başka bir şey yapmıyordu.
Mesela Gökhan Gönül de kariyerinin hiçbir döneminde iyi bir sağ açık olamadı, oynayamadı.
Yani hâlâ Fenerbahçe hücum eden bir takım değildi.
Oysa orada Stoch, Alper ya da Volkan Şen’i denese başka bir şey olabilirdi.
Şimdi bugün Advocaat ile Başkan bir araya gelecek de Fenerbahçe’nin nasıl oynayacağına karar verilecek!
Hollandalı teknik adamın yerinde kim olsa zorlanırdı; ancak yıllarca bu kadar çok takım çalıştırmış tecrübeli bir koçun da elbette az zamanda yapması beklenen basit dokunuşları olmalıdır.
En iyi bildiğin şey 4-3-3 dizilişi ise maceraya aramaya gerek yok!
Panik en son yapılacak şeydir.
Ligin ilk maçını kaybetmek bir son değil, aksine başlangıçtır.
Ali Palabıyık çok iyi maç yönetti, verdiği karar ve çıkardığı kartlarda standart vardı. Özellikle Emre ve Mehmet Topal’ın kırmızı kartlarında…
Ancak temel sorun bir maç içinde bu standartların oturtulması değil, sezon boyu her takıma ve oyuncuya eşit mesafede yaklaşılmasıdır.
Mehmet Topal Süper Lig kariyerinin ilk kırmızı kartını gördü.
Ne tesadüftür ki bir zamanlar Alex de böylesine kritik bir maçta görmüştü o kartı.
Cüneyt Çakır çok önemli bir Şampiyonlar Ligi eşleşmesinde Nani’yi benzer bir pozisyonda atmış, Manchester United’ın kupa dışı kalmasında ve Real Madrid’in bir üst tura geçmesinde belirleyici olmuştu.
Biliyoruz ki aynı Cüneyt Çakır benzer birçok pozisyonu bazen kart vermeden bile geçiştirmişti.
Adalet herkese eşit mesafede olursa o zaman demokratik bir düzen kurulur ve düzgün bir rekabet ortamı oluşturulur.
http://twitter.com/uzaygokerman