Dakika 18; Öyle bir zaman ki…
De Jong’un golü sanki Fenerbahçe’nin boğazına atılacak sol ilmik gibiydi. İnsan sezon başından bu yana genel görünümü aklına getirdiğinde, iyi oynasın ya da oynamasın bu karşılaşmanın da diğer benzerlerinden birine dönüşeceğini deja vu’ya yaşanacağını ister istemez düşünüyor ve belki de bu düşünceler eşliğinde umutsuzluğa kapılıyor.
Bu golle Fenerbahçe’nin birkaç sezondur zaten içinde bulunduğu ve baş edilmesi gerçekten çok güç, zorluklarla dolu yepyeni bir gelecek projesi belki de sona erecekti.
Herkesin bir köşeye çekilip gelişmeleri izlediği sıcak ve kasvetli 2011 Temmuz’unda Anadolu’nun Topuk Yaylasından verdiği işaretle direnişi başlatan Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe serüveni Almanya’nın geçit vermez futbol ortamında tamamlanmış olacaktı.
Ve bugüne kadar yapıcı hiçbir ürün ortaya koymadıkları gibi tek bildikleri yıkımla uğraş veren, bununla beslenen ve sadece böyle ortamlarda ortaya çıkabilen bir takım kişilerin seslerini duyacaktık, hüznün, üzüntünün o kahredici enkazı içinde…
Ama öyle olmadı…
Aykut Kocaman’ın sonuna kadar güvendiği, Fenerbahçe’nin sarı lacivert çubuklu formasının anlamını içlerine sindirmiş, onunla bütünleşmiş 11 cesur, yürekli adamı bu maceranın henüz birinci perdesinin sona erdiğini, ancak oyunun dört perdeden oluştuğunu ilan ettiler.
Sanki şu ana kadar olup biten her şey bu izlemiş olduğumuz oyuna daha fazla renk, heyecan, süreklilik, takip, renk katıyordu…
Sarı günler, lacivert geceler…
İzleyiciler tekrardan yerine oturabilirdi, her şey yeni başlıyordu!
Fenerbahçe’nin “sol tarafı” hep çok özel futbolculara emanettir. Biraz savrukturlar, dağınıktırlar ama varlıkları önemlidir.
Sağ ayaklı olmasına rağmen sol tarafa geçip çok ilginç şeyler yapan Ümit Özat… Tuncay Şanlı… Roberto Carlos… Uğur Boral… Santos…
Ve bunlara yeni bir adam katıldı; Caner Erkin!
Dün gece öyle bir mücadele ortaya koydu ki maçın içindeki her kırılma anında hemen ortaya çıkıverdi. Karşılaşmayı 3-1’e getiren gol bu maçın en önemli eşiğiydi ve Caner’in soldan sürüklediği pozisyonla başladı Kuyt ile sona erdi.
Hiç kuşkusuz bu duygusal maçta özel bir futbolcuyu öne çıkarıp diğerleri hiçbir şey yapmamış gibi sessiz kalmak doğru olmaz.
Gökhan Gönül’ün sakatlanma pahasına, benzer bir pozisyonda yıllar önce Roberto Carlos’un ayağı önemli derecede sakatlanmıştı, maçı dengeye getirecek atağın önüne ayağını, canını koyması bu karşılaşmanın bir başka kader anıydı belki de…
Volkan’ın yaptığı iki kritik kurtarış Almanlara verilmiş mesajdı; bu maçı vermeyeceğiz!
Baroni ve Meireles’in Alman mevzilerine uzaktan gönderdikleri füzeler savunma hatlarını darmadağın ederken orta alanda hiç durmaksızın bir oraya bir buraya koşturmaları Fenerbahçe’nin direncini yükseltiyordu.
Baroni’nin geçen seneki oyun düzenine dönmesi gerçekten çok önemlidir. Önceki maçta Alex-Baroni değişikliği yüzünden Aykut Kocaman’a yapılan ağır eleştirileri tekzip eden bir ilandır!
Ve Mehmet Topal-Baroni-Meireles üçlüsü belki de bu sezonun Fenerbahçe adına en kritik omurgasını teşkil edecektir.
Bu sezon Fenerbahçe bir Avrupa Kupası maçında ikinci kez dört gol birden buldu; ancak Vaslui karşılaşmasıyla kıyasladığımızda M’gladbach eşleşmesinde futbol bakımından Fenerbahçe’nin mücadele gücünün üst düzeyde olduğunu söyleyebiliriz.
Aykut Kocaman maç sonunda futbolcularını maça hazırlamak için ekstra bir katkı yapmasına gerek olmadığı, zaten ortamın futbolcular üzerinde etkili olduğunu ifade etti.
Meselenin özü budur!
Futbolcular bu sorumluluğu içlerinde hissedip her maçı kazanmaları gereken final olarak gördükleri sürece kimse Aykut Kocaman’ın yaptığı veya yapmadığı değişiklikleri konuşmaz.
Fenerbahçeli futbolcular bu maçı bir final olarak görürlerse o zaman futbol kamuoyu tekrar teknik direktörü çekiştirir.
Bu maçla ilgili eleştirilecek hiç mi bir şey yok, bütün her şey tozpembe mi?
Hayır! Elbette öyle değil; ama ortada bir yangın, kurtarılacak bir can varsa; bu yangın nasıl çıkmış, ne olmuş diye tartışmadan önce onu söndürmek gerekiyor.
Eksikleri elbette her an konuşacağız.
Dün Fenerbahçeli futbolcular bu yönde sorumluluklarını yerine getirmişlerdir; ama hiçbir şey tamamlanmadığı gibi önlerinde çok uzun bir süreç onları beklemektedir.
Bu galibiyetle de grubun favorisi durumuna gelmiştir. Fenerbahçe’nin Rum takımı ile yapacağı iki karşılaşma ve evinde oynayacağı M’gladbach maçı grubu lider bitirip bitirmeyeceğini belirleyecektir.
Özel bir mesaj M'gladbach Almanya'nın bir köy, mahalle, semt takımı olmadığı gibi, armalarının üzerinde taşıdıkları yıldızlar da sokak lambası değildir.
http://twitter.com/uzaygokerman