Kadıköy’ün havasının takım ve taraftar için bambaşka olduğunu bilmekle birlikte dün izlediğimiz Fenerbahçe’nin son haftalarla kıyasladığımızda gece ile gündüz kadar birbirinden çok farklı karakterde olduğunu söylememiz gerekiyor.
Özellikle de geçen hafta Eskişehirspor karşısında izlediğimiz Fenerbahçe kadrosuyla bunun bir hafta içinde bu kadar fark yaratabilmesinin tek açıklaması olabilir; sihirli bir el değmiş bu takıma.
Haftalardır bu takımın oynadığı futbol taraftarını kahretmekle kalmıyor, zulmediyor; “kalitesini sahaya neden yansıtamıyor” sorusunu her dakika sorduruyordu.
Mehmet Topuz Fenerbahçe’ye geldiğinden bu yana belki de en güzel ve etkili futbolunu oynarken, Sow’a yaptığı orta demeyeceğim verdiği gol pası soğuk günde izleyenlerin gönlünü ısıttı. Karşılaşma boyunca da orta alandan sağa tarafa yaptığı koşularla unutmaya başladığımız eski görüntüsünü tekrar hatırlattı.
Eskişehirspor karşısında öyle bir Fenerbahçe savunma izlemiştik ki tek bir müdahalede bulunmuyor, gelen geçiyordu. Rakibe neredeyse faul bile yapılmamıştı o karşılaşmada. O maçın tek farkla ve iki golle sonuçlanması futbol mucizesiydi.
Ancak dün Serdar ve Yobo’nun merkezdeki gayretli oyunlarının yanı sıra Ziegler’in ters kademeye gelerek yaptığı müdahalelerle Gençlerbirliği oyuncularını da yanıltmış olacaktır.
Futbolcular ister istemez karşılarındaki takımın önceki haftalarda birçok açık vererek oynayan aynı Fenerbahçe olup olmadığını devre arasında kendi aralarında konuşmuş olmalılardır.
Fuat Çapa, bu sezon çok farklı bir Gençlerbirliği ortaya çıkardı. Hafta içinde yazdığım yazıda play off’un kıyasında olduklarının altını çizmiştim. Bu şans hala devam ediyor. Ligin son haftasına kadar Trabzonspor’la soluk soluğa mücadelesini sürdürecektir.
Bu Gençlerbirliği kalesinde Fenerbahçe’den 6 gol görecek takım mı? Gençlerbirliği’nin neredeyse tüm maçlarında bol gol oluyor ama böyle değildi elbette.
Ancak dün bütün hesapları alt üst eden Fenerbahçe karşısında ellerinden gelenin bu kadar olacağını düşünüyorum.
Sonuç Gençlerbirliği gerçeğini değiştirmez.
Bize kafamızı bir sürü şaibeyle doldurmaya çalışanlara karşı güzel futbolu hatırlatır.
Alex öyle bir pas, Stoch da öyle bir gol attı ki bu hafta herhalde tüm Avrupa bu pozisyonu konuşur, ekranlarında bu gole yer verir herhalde.
Stoch hafta arası Bursa’da Bursalılar tarafından ıslıklansa ve yuhalansa da tüm kalitesini ortaya koyan bir futbol sergilemişti.
Ülkemizde Stoch tarzı, kendi golünü kendi hazırlayan ve kaleye bu kadar etkili şut çekebilen futbolcu yok. Stoch’un oynadığı oyun futbola gönül vermiş her kademedeki altyapı sporcularına ilham kaynağı olacak niteliktedir.
Böylesi yetenekli ve güzel goller atan bir oyuncuyu ıslıklamak veya yuhalamak değil, bu oyuncu ülkemizde top koşturduğu için rakip takımda da oynasa alkışlamak gerekiyor. Ancak böylesi şeyler ancak filmlerde yaşanıyor.
Kaleci Ramazan’ın ne Stoch’un ne de Sow’un gollerinde yapacak hiçbir şeyi yoktu. Ancak Emre’nin sağ ayakla boş kaleye gönderdiği gol öncesinde orada ne işi olduğunu sormak gerekiyor. Neyse ki 3 Temmuz sürecini geçen sene yaşadık, yoksa bu pozisyon sonrasında kirliliğe batmış ve aklı futbol dışındaki pisliklerden başka şeylere çalışmayanlara önemli bir malzeme sunmuş olurdu.
Alex bitirici ve etkili paslarıyla dünkü oyunu hiç eskimeyen futbolcu nasıl olurmuş onu gösterdi bizlere.
Emre’nin oynadığı pozisyon Fenerbahçe’nin en kırılgan bölgesidir. Rakipler o alanı geçerse defansla baş başa kalıveriyorlar. Orada yapılan mücadele Fenerbahçe’nin sahada duruşunun niteliğini sergiliyor. Bu nedenle de çok önemlidir.
Emre ile ilgili uzun zamandır yazmak istediğim bir yazı var sürekli erteliyorum.
Gerçek Fenerbahçe buysa geçen hafta izlediğimiz insana zulüm yaşatan neydi, geçen haftaki Fenerbahçe gerçekse bu nedir?
Biliyoruz ki futbolcular kaliteleri ve mücadelelerini ortaya koyduklarında böylesi bir futbol ortaya çıkıyor. Bunu ortaya çıkartmak için kim ne yaptıysa teşekkür etmek gerek.
http://twitter.com/uzaygokerman