90+4 stadyumun üzerine büyük bir uğursuzluk olarak çöktüğünde Marsilya takımı bir köşe vuruşu kullandı. Top gitti Ayew’in kafasıyla buluştu; topu gönderdiği yer Bekir’in ayaklarının dibiydi. Normal şartlarda bir savunma oyuncusunun olması gereken yerdi, vurup çıkarması bekleniyordu ancak muhtemelen hareket halinde ve ters ayağının üzerindeydi. Topa son anda dokunması içeri gidişinin yönünü değiştirmekten başka bir işe yaramamıştı.
Kuşkusuz futbol böyle bir şey; aynen Caner Erkin’in neredeyse kale çizgisine yakın bir terden üstelik kalecinin üzerine vurup gol attığı pozisyon gibi… Fazlasıyla zorlama bir vuruş ama gidiyor kalecinin içinden geçip gol olabiliyor.
Maçı başlatan ve sona erdiren gollerin karikatürü bu yazdıklarımız…
Fenerbahçe ve Marsilya takımları denk güçlere sahip görüntü çizdiler; aslında sahada eşit bir mücadele vardı. Marsilya güçlü ve yere sağlam basan bir takım. Defansif anlamda açık vermiyor; kanatlarda kalabalık savunma yapabiliyor.
Maça da Marsilya daha iyi başladı; ilk etkili ve tehlikeli atağı geliştirdi.
Marsilya’da beraberlik sayısını atan Valbuena karşılaşma boyunca orta alan ve hücum bölgesinde bitmek bilmez bir enerji ile çalıştı ve hiç durmadı. Gol bu çalışkanlığının ödülüydü bu anlamda.
Maçın içinde Fenerbahçe’nin yapamadığı şeylerden bir tanesi Valbuena’ya önlem alamamaktı.
Buna rağmen Fenerbahçe de orta alanda özellikle çok iyi mücadele verdi. Meireles, Mehmet Topal bu bölgede hem fazlasıyla mücadele ettiler hem de yoruldular. İlk yarı Alex de oyun gereği durduğu alanda pres yapıp toplar kaptı. Caner ve Mehmet Topuz ortalamanın üzerinde hata yaptılar ancak aynı zamanda çalışkandılar.
Fenerbahçe için hiçbir şey kolay olmuyor. Bu sezon da daha üçüncü Avrupa mücadelesinde başlayan polemik hala etkisini koruyor. Bunun teknik adamda ve sahadaki yansımasını izleyebiliyoruz.
Marsilya maçını sadece oyunun son 30 dakikasıyla kıyaslarsak o zaman Fenerbahçe’nin bu süreç içinde nereden nereye geldiğiyle ilgili hiçbir şey düşünmemiş oluruz; kimseye de bir fikir vermez. Evet, 9 maçta bir galibiyet gibi bir istatistikten söz etmek mümkün ancak o maçların da kendi içindeki gelişimini değerlendirmek, hatırlamak; dahası unutmamak gerekiyor.
Sezon başında Fenerbahçe çok daha dağınık mücadele ediyor, savunmada bireysel hataların yanı sıra taktiksel anlamda takım halinde de açıklar veriliyordu; rakip takımlar kaleci Mert ile karşı karşıya kalıyor ve olmadık pozisyonları kaçırıyorlardı.
Oysa dün sahada başka bir oyun vardı. Fenerbahçe’nin sahaya yerleşimi, rakibi karşılaması, açık vermeden oynaması olumlu tarafıydı.
Hücum zenginliği yaratmada kısırlık devam ediyor; ancak defansif anlamda yerleşim çok daha önemlidir.
Bu maçın kırılma anını Alex ve Sow’un oyundan çıkması olarak değerlendirirsek eksik ve sportif anlamda hatalı bir şey yapmış oluruz. Hele Baroni’nin oynadığı pozisyon veya yapamadıklarını Alex ile kıyasladığımızda bu artık taktiksel değil duygusal tepkiye dönüşür.
Çünkü Baroni’nin kenarda oturması futbolculuğundan değil; sezon başından bu yana kendisini hazır tutmamasından olduğunu biliyoruz. Geçen seneki Baroni’yi asla aynı şekilde konuşmamıştık. Aykut Kocaman’ın Alex’i çıkarıp Baroni’yi oyuna sürmesi doğruydu.
Alex ayağında topu tutuyor, rakibi oyalıyor olabilir ancak özellikle ikinci yarı oyunun boşluklarına gizlenerek ve dinlenerek oynadı. 2-0 öncesinde devrenin başlarında Marsilya sağ kanattan çok etkili gelmeye başlamıştı ve bu bölgede de Caner zaten çok yorulmuştu. Bunu görebilmek için Caner’e 10-15 metre mesafede olmak gerekiyordu ve maçı oyuncuya o uzaklıktan izledim.
Aykut Kocaman’ın maç içindeki en önemli yanlışı Caner’i fazla oyunda tutmak oldu. Caner çok daha önce 75. dakikalarda kenara gelmeli, Stoch oyuna girmeliydi.
Dün Şükrü Saraçoğlu’nda muhteşem bir taraftar vardı. Takım ısınmaya çıkarken öylesine büyük bir ses çıkardılar ki sahaya dalga dalga enerji aktı. Fenerbahçe’nin itici gücü oldular ve son zamanlardaki en güzel ve iyi performanslarını çıkardılar. 2-0’dan sonraki görsel show Fransız taraftarı da çok etkiledi. Zaten o son saniye golünün üzüntüsünü arttıran şey de taraftarın yarattığı o etkili atmosferin, büyünün bir anda başka bir şeye dönüşmesiydi.
Son olarak…
Dün sahada Avrupa standartlarında bir maç oynandı. Sonuç tatmin edici olmasa da fazlasıyla hayal kırıklığı barındırsa da iyi bir Avrupa takımı ile mücadele edildiğini unutmamak gerekiyor. Üstelik bu futbol ligimizin standartlarıyla kıyaslandığında başka bir yerde duruyor.
http://twitter.com/uzaygokerman