Fenerbahçe'nin son dakikaya kadar kovalayıp, kalenin içine kadar girip maçı alması, bunu başarabileceğini göstermesi takım için çok önemli bir eşikti.
Çünkü lig boyunca bu şekilde geriye düşeceği karşılaşmalar olacaktır; çevirebileceğine yönelik inanç hem takımı hem de stadyumdaki taraftarı diri tutacaktır. Sahada diri kalmak sadece fizik kondisyonla olmaz akılla, inançla, mantalite ile de sağlanır, desteklenir.
Kötü, dengesiz, koordinasyonsuz, savruk, dikkatsiz ve beceriksiz oynarken kazabilme başarısını da bunun yanına kâr olarak ekleyeceğiz. Çok iyi oynarken nasıl kaybedilebilirse; kötüyken kazanmak bunun denge unsurudur.
Fenerbahçe'nin Sivasspor karşısında gösterdiği performans ile herşeyi çözmüş olduğunu düşünmek yanılgıların en büyüğüdür. Şu bir gerçek ki ligimizde tam anlamıyla hazır bir takım yok; bu kadar kısa sürede form tutmak da futbolda sürekliliği olan bir şey değildir.
Fenerbahçe'nin ilerisi ile gerisi kuzey güney veya doğu batı gibi... Bambaşka iklimlerde yaşıyorlar sanki...
Hatta takımın hücum organizasyonlarında ileride bambaşka futbol oynayan Caner ve Gökhan Gönül bile kendi yarı sahalarına geçtikleri andan itibaren tanınmayacak hale dönüşebiliyorlar.
Gökhan Gönül dün akşam Babel karşısında sadece zorlanmadı hem başarısız oldu hem de ağır bir yenilgi aldı. Babel her fırsatta Gökhan'ı bire birde basıp geçti.
Aynı şeyi Egemen ve Alves için de söyleyeceğiz, birbirinden habersiz bu kadar mı stoper olunur? Yenilen ikinci golde her ikisinin de sorumluluğu yüksekti; veya Gökhan Gönül zamanlama hatası yaptı?
Volkan son yılların en kötü performansını sergiliyor. Kurtardığı çok önemli pozisyonlar olsa da yedikleriyle sivriliyor; yakışmıyor.
Geçen sezon Beşiktaş'ın yaşadığını bu sefer Fenerbahçe tekrarlıyor gibi; kazanabilmesi için üç gol atması neredeyse şart oldu, iki gol galibiyet için yetmiyor.
Ersun Yanal, Selçuk Şahin ile orta sahayı güçlü tutmak istiyor olabilir; saygı duymakla birlikte yanlış yaptığını düşünüyorum. Çünkü orada Meireles yetebilmeli; Alper Potuk fizik olarak 90 dakika maç oynayacak seviyeye gelebilmeli...
Bu da oynaya oynaya olur ve 30 dakika asla yetmez!
Alper Potuk'un dikine oyunu rakip savunmanın bütün dengesini alt üst etti. Oysa Selçuk bunu yapacak yeterlikte bir oyuncu değil. Potuk'un oyunun son bölümlerinde rakibin ayağından top kapması, savunmasının da ne kadar güçlü olduğunu bize gösteriyor. Ancak oynamazsa olmaz!
Fenerbahçe maç boyunca istenen oyunu bir türlü kuramadı, oyuncularda sorun vardı, ya rakip ve hakem; onlar ne yaptı?
Fenerbahçe ilk yarı yüksek pas yüzdesiyle oynadı; dahası sahada futbol oynamaya çalıştı. İlk yarı bittiğinde 210'a 70 gibi büyük bir üstünlük kurmuştu Kasımpaşa'ya karşı; zaten karşılaşma sonunda da bunun iki ile çarpılmışı istatistiklere yansıdı.
Kasımpaşa buna olağanüstü sert bir oyun anlayışıyla karşılık verdi ve buna fazlasıyla tolerans gösteren bir hakem vardı.
Hakemler sertliğe bu kadar izin verirlerse o zaman yeteneği ve tekniği ile sahada kendini göstermeye çalışan oyunculara karşı eşit davranmamış olur.
Fenerbahçe'nin birinci golü öncesinde Emenike son adam Ryan Donk'un sert müdahalesiyle yerde kaldı; hakemin yorumu Nijeryalı oyuncunun topla kaleye gidemeyeceği yönündeydi. Aynı hareket formadan tutma ile yapılsa direkt kırmızı kart olabiliyorken, sert faule karşılık sadece sarı kart gösterilmesi bu maçtaki dengeyi bozan önemli kararlardan biriydi.
Babel'in maç boyunca en az dört sarı, bir kırmızı kartlık faulünü izledik. Ancak tek kartla oyunu tamamladı.
Fenerbahçe kötü oynayabilir, ancak oynamaya çalışırken kasti ve taktik faullerle oynatılmamaya çalışılmasına karşı hakemin izin vermesi tam anlamıyla skandaldı.
Hele o kadar sert faule kart göstermeyip, 90+3'te gelen gol sonrasındaki doğal sevinç refleksinde Webo'ya kart çıkarması tüy diken bir son vuruştu.
Fenerbahçe'nin maç boyunca Kasımpaşa kalesini şut bombardımanına tutuşu da önemli bir istatistikti. Bu şutların çok azının kaleyi tutması Fenerbahçe'nin skorunu üçte tutan bir engel oldu.
Ve Caner...
Fenerbahçe bu maçı kazanmışsa, çevirebilmişse onun gösterdiği üstün gayret ve mücadelenin büyük emeği vardı.
Sadece gol atmadı; ikinci golde sıfıra yakın bir yerden Webo'nun kafasına tam da gol momentumu yaratacak bir şiddette orta yaptı.
Webo benzer bir ortayı daha önce az farkla dışarı atarken bu sefer antrenmanlıydı ve dengeyi sağladı.
Fenerbahçe Caner ve Gökhan ile kanatları daha fazla kullanmaya bununla da ceza sahasında gol vuruşu yapacak çok sayıda adam sokmaya başladı. Kuşkusuz bu da sonuca etki ediyor.
http://twitter.com/uzaygokerman