İkinci yarının hemen başında gelen gol bir anda Fenerbahçe tribünlerinde sessizliğe neden olmuştu. O gol sezon boyunca defalarca izlediğimiz bireysel hatalar sonucu oluşan pozisyonun Fenerbahçe kalesinde gole dönüşmesiydi.
Artık kadere dönüşmüş kederli bir haldi Sivasspor’un golü sonrası Fenerbahçe tribünlerindeki hava…
Taraftarlar bir süre sessizce izlediler maçı…
Yağmur taneleri sağanak şeklinde inmeye başlamıştı yemyeşil hibrit çimlerin üzerine; havanın kurşun gibi ağırlaşıp futbolcuların üzerine çökmesine ramak kalmıştı.
Önce Okul tribünlerinden yükseldi ses.
“Beraber yürüdük biz bu yollarda…”
Sonra Maraton üstten yankılandı;
“Beraber ıslandık yağan yağmurda…”
Tribünler isyan bayrağını açmış tam da 2010-11 sezonunda Gaziantepspor maçındaki duruşuna geri dönmüş gibiydi.
“Şimdi sıra geldi…”
Kısa süre sonra tüm stadyum ayağa kalmış futbolcusuna 12 Adam olmuştu.
Taraftar şampiyon bir takımın bir parçası olduğunu hatırlamış, gücünü, enerjisini futbolcusuna aktarıyordu işte!
Ancak ataklar dalga dalga Sivasspor kalesine çarpıyor, top üç kale direğinin içine bir türlü girmek bilmiyordu.
Önce Janssen kaleyi yokluyor olmuyordu.
Bir kere de Roman şansını deniyor, direğin yanından çıkıveriyordu.
Tribünler inanmıştı; olacaktı bu iş.
Janssen bir kere daha kaleyi zorluyordu. Ancak savunma önce davranıp topu dışarı gönderiyordu.
61. Dakikaydı; Aatıf çıkıyor, Soldado oyuna giriyordu.
9 Haftadır asist yapamayan Giuliano köşede vuruş hazırlığı yapıyordu.
Vuruş geliyor, top ters tarafa açılırken, Skrtel kafayla tekrar altı pasın içine dolduruyor; Souza’nın top önce başının üstünden geçip, sonra tekrar önüne düşüyor, vuruyor, olmuyor, diğere çarpıyordu; bu sefer sıra Janssen’deydi. Bir türlü yere inemiyordu top. Bir kere daha Sivasspor kalesinin üstünde zıplıyordu. Kaçıncı defa direkteydi.
Ve son bir kere de Soldado’nun önüne düşüyordu; İspanyol oyuncu Fenerbahçe’nin geçen sezon Sow’un en son Antalya’da yaptığı röveşataya, yine geçen hafta sosyal medyada paylaşılan sokaktaki gencin balona röveşata denemesi gibi kalkıyor ve top bu sefer önce Sivassporlu oyunculara çarpıyor, peşinden de çizgiyi geçiyordu.
İsmail Köybaşı’nın tüm bu pozisyonlar sırasında ceza sahasının bir köşesinde, neredeyse tüm Fenerbahçeli taraftarlar gibi hop zıplayıp, hop düşerek yaptığı tuhaf hareketlerde yaşadığı heyecan ve sonrasında da İspanyol oyuncuya koşan ilk oyuncu olması, tüm Fenerbahçeli futbolcuların sevinç yumağına dönüşmesi bir anlamda sezon başından bu yana yakasından düşmeyen şanssızlığının futbolcularda nasıl bir duygu seli yarattığının da açık ifadesiydi.
Fenerbahçe;
Çift forvetle oynamalıymış…
Daha iyi transferler yapılmalıymış…
Hızlı hücuma çıkmalıymış…
Dikine gitmeliymiş…
O çıkıp bu girmeliymiş…
Şu da oyundan çıkar mıymış?
Bunların hepsi bir yana…
Hepsinden öte…
Biraz şansın olacak!
İsyan eden tribünlerde başlayan hareket, Fenerbahçe’nin genlerindeki DNA zincirinin tamamlanmasını sağlamıştır.
Fenerbahçe tribünleri Fenerbahçe’nin olmazsa olmazıdır.
Sahada hangi oyuncunun olduğu değil, Fenerbahçe tribünlerinin sahaya nasıl etki ettiğidir gerçek.
Fenerbahçe tribünlerine unutturulmak istenen ve genetiği ile oynanan tam da budur işte.
Bu maçın tüm hikayesi burada gizlidir.
Gerisini zaten biliyorsunuz.