Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Fenerbahçe hiç bu kadar sıradanlaşmamış, elindeki değeri böylesine kötü kullanmamıştı.

Beklendiği gibi klasik bir derbi başlangıcı oldu; stadyumun yarattığı atmosferin de etkisiyle psikolojik olarak baskı altındaki Galatasaray’ın üzerine yüklenen Fenerbahçe vardı.

Her ne kadar baskılı bir görüntü veriyorsa da ortada futbolu akılla yönetecek ve yönlendirecek bir oyun, kurgu, düzen yoktu. Olsaydı bu kadar avantajın bir araya toplandığı ortamda çok kısa sürede maçı kazanacak skoru elde ederdi.

Fenerbahçe nereye kadar
Oysa ikinci yarı gördük ki sahada daha oturmuş bir takım olan Galatasaray istediğine yavaş yavaş ulaşacak kurguyu yerleştirdi. Bunun için yapması gereken şey sakin kalmak, topu kendisinde tutmak ve Fenerbahçe kalesine etkili ortalar yapmaktı.

Haberin Devamı

Çünkü Fenerbahçe’nin hava toplarına karşı da bitmek bilmez bir zafiyeti vardı.

Öyle ki sahanın en kısa boylu oyuncusu olan Olcan Adın bile Fenerbahçe’ye gol atabilecek kadar etkili olabilirdi.

Karşılaşma sonrasında Pereira, Souza’ya “nasıl bu kafayı vurdurursun” şeklinde bozuk atıyordu ancak unuttuğu şey bunun bir takım oyunu olduğuydu. Fenerbahçe ne Souza’nın ne Ba’nın ne de Kjaer’in kenardan gelen ortalara tek başlarına müdahale etmemesinden gol yemiyor; takım halinde kötü yerleştiği dahası takım olamadığı için bu pozisyonları rakibine veriyor.

Beşiktaş, Molde, Celtic, Ajax veya Galatasaray; hangi takım olursa olsun neredeyse karbon kopya golleri kalesinde görüyor.

Ortada büyük bir sorun var.

Bu kadar yetenekli, kariyerli ve yıldız futbolcusu olup nasıl oluyor da böylesine kötü ve sonuca gidemeyen bir futbol ortaya koyar?

Bu sorunun birden fazla cevabı olmalıdır.

Belki de böyle yıldızlar topluluğu bir takım doğru bir tercih değildi. Tarih boyunca bu şekilde bir araya getirilmiş oyunculardan kurulmuş ekiplerin sıklıkla takım olamaması görülmüştür. Bunun altından çok daha kariyerli hocaların bile kalkamadığıysa bir başka realitedir.

Pereira daha en başından itibaren bu işi beceremeyeceğinin işaretlerini veriyor.

Bir takım dokuzuncu hafta sonunda bile hala dışarıya ne yaptığını gösterememişse demek ki ortada böyle gösterilecek bir şey de yok!

Haberin Devamı

Yani?

Sahaya baktığımızda ne görüyoruz? Doğaçlama, o yıldız ve kariyerli futbolcuların sahip olduklarını yeteneklerini ortaya çıkaracak bir futbol.

Bu yetiyor mu?

Mesele sadece derbide kazanamaması değildir; Perşembe gecesi gencecik bir Ajax karşısında bile futbol oynamayı becerememesidir.

Geçen hafta Kayserispor da Fenerbahçe karşısında aynı Galatasaray gibi ikinci yarı çok daha iyi futbol ortaya koydu.

Bu ortam teker teker futbolcuların kalitesi üzerinde de etki etmeye başladı.

Hiç kuşkusuz Beşiktaş maçında aldığı darbelerden sonra sakatlanarak oyun dışı kalan Markoviç futbol ortamımızın yarattığı sebeplerden ötürü ilk maçlarda gördüğümüz hızını ortaya koyamıyor. Ancak bu futbolla da asla Premier Lige geri dönmeyi hak etmiyor. Markovic’in ne yapıyor olduğunu anlayabilmek çok kolay değil.

Nani ve Diego ikilisinin aynı anda sahada olmasının takımın etkisini azalttığından söz ediyordum; artık ikisi birden ne yaptığı anlaşılmayan bir futbol ortaya koyuyorlar.

Haberin Devamı

Nani ve Diego ile hızlı oynayabilmek ne kadar mümkün dün akşam bunu da anlamış olduk.

Şu bir gerçek ki Galatasaray karşısında dün akşam mesela Başakşehir olsaydı muhtemelen kaptığı topları etkili oynayarak farka giderdi.

Ama Fenerbahçe yapamadı, yapamazdı!

Tabii bu kurgunun içinde ne Persie’den ne de Fernandao’dan yararlanacak bir şey çıkmıyor.

O zaman da herkes sıradanlaşıyor, vasat bir hal alıyor.

Tabii iyi şeyler de yok değil; Caner ve takıma geri dönen Gökhan’ın etkili kanat bindirmeleri Fenerbahçe’ye hayat veriyor.

İlk yarı Fenerbahçe’yi Galatasaray karşısında atak üstünlüğü sağlayan pozisyonları hep bu oyuncular hazırladı.

Ne zaman onların ileri çıkışları durdu, Fenerbahçe de durdu!

Bilmiyoruz, belki de Pereira’ya 1-0 yetti; ancak bu skorlar hiçbir zaman bir derbi maçı için yeterli olamıyor.

Galatasaray’ın böyle bir atmosferde bile fazladan bir şey yapmasına gerek kalmadı. Aslında Fenerbahçe kendi eliyle avantajlarını teker teker rakibine teslim etti.

Beraberliğe hatta daha fazlasına davetiye çıkardı.

Uzun yıllardır Fenerbahçe hiç bu kadar kötü olmamıştı. Zaten karşılaşma öncesinde Galatasaraylıları “bu sefer kazanabiliriz” şeklinde umutlandıran da Fenerbahçe’nin bu haliydi.

Açıkçası buradan nasıl daha iyi bir takım çıkacak emin olamıyoruz.

Galatasaray dar bir kadro rotasyonuyla mücadele ediyor. Sakatlık veya cezalı oyuncusu olmadığı süre boyunca bu avantaja dönüşebilir.

Dün akşam orta sahada Fenerbahçe’ye çok top kaptırmaları ve az adamla yakalanmaları Galatasaray’ın en açık zafiyeti olarak göze çarptı.

Umut oyundan çıkana kadar ortalarda görünmedi. Podolski de kalitesini gösteremedi.

Öyle olunca da tüm yük Sneijder ve Selçuk’un üzerine yıkılmış oldu.

Beraberlik Galatasaray için iyi sonuçtur. Özellikle geride kalan 16 senelik seri düşünüldüğünde buradan bir puan almış olması takım üzerinde moral motivasyon sağlayacaktır.

Derbilerin geriliminin düşmesi ve sadece futbola odaklanılmasının futbolumuza katkı sağlayacağını düşünüyorum.

http://twitter.com/uzaygokerman