İlk maçlar taraftar açısından önemlidir. Yeni transferler nasıl oynayacak, ilk golü kim atacak, iyi hücum yapacak mı, vs.
Fenerbahçe’nin 2004 yılından bu yana oturtmaya çalıştığı bir model ve kadro anlayışı var. Bu nedenle de çok radikal değişim dönemleri (Aykut Kocaman’ın teknik direktör olması)dışında genel olarak çizgisini koruyan, istikrarlı sezon açılışları yapıyor.
Standartların korunuyor olması aynı zamanda modelin de oturmuş olduğunun göstergesidir.
Özellikle Aykut Kocaman’ın gelişiyle birlikte Fenerbahçe’nin sezon açılışlarında çok zayıf takımlarla oynamadığına şahit olduk.
MTK ve Newcastle United başlangıçları kadronun standart oyununu oynamaya devam edip etmediğini test etme yönünde doğru seçimler gözüktü.
Her iki karşılaşmanın skorunun 1-1 sonuçlanması, pozisyon sayısının az olması, gol vuruşu noktalarında oyuncuların yetersizliği gibi olumsuz etkenler özellikle taraftarda bir hoşnutsuzluk yaratmış olsa da odaklanılması gereken şeyin başka detaylar olduğunu düşünenlerdim.
Fenerbahçe’nin topa sahip olduğu zaman dilimi rakibine göre daha fazla olmaya devam ediyor. Oyun kaleciden itibaren paslarla rakip alana geliyor. Bir iki oyuncu dışında geriye değil, ileriye oynama arzusu çok yüksek. Tek pasa dayalı oyun zaman zaman rakibin oyundan düşmesine neden olabiliyor.
Sol kanat geçen sene gibi çok iyi çalışıyor. Hasan Ali yerine alışmış gözüküyor. Stoch’un sürekli atağı arzulayan düşüncesi takıma motivasyon sağlıyor.
Sağ kanatta Kuyt çok iyi işler yapacak. Alex’in kafa yapısına uyan bir yapısı olduğunu tahmin ediyorum.
Hazır yeri gelmişken Alex’le ilgili de konuşalım.
Takımda herkes koşarsa Alex’in oyun yapısı Fenerbahçe için zenginlik yaratabilir. Özellikle Stoch ve Kuyt rakip takımlar için fazlasıyla meşguliyet merkezleri olacaktır. Sow üzerindeki durgunluğu atabilirse Alex ile birlikte bu dört oyuncunun hücumda etkisi hissedilir olacaktır.
Alex’in isabetli uzun topları Kuyt’ı karşılaşma içinde çok fazla gol pozisyonuna sokabilir. Hollandalı oyuncunun gelen topa direkt vurma alışkanlığının da etkili olacağını sanıyorum.
Geçen senenin kaotik yapısı Baroni’nin futbolunu göstermesine vesile olmuştu. Baroni kaldığı yerden devam ediyor. Hem sürpriz goller atıyor hem de orta alanda sorumluluk üstleniyor. Mehmet Topal’ın da benzer oyun yapısı Fenerbahçe’nin orta alandaki en önemli avantajı olacaktır.
Gelelim aksayan ya da önlem alınması gereken taraflara…
Fenerbahçe’nin en büyük derdi attığı gibi gol yiyemiyor oluşudur. Ne demek bu; takım gol pozisyonu hazırlayacağım diye neredeyse bütün organizasyonları deniyor. Atılan gol çoğunlukla gerçekten bir emek ürünü oluyor. Genellikle rakip defansın hataları gol için en son sıradaki avantajlardan biri oluyor.
Oysa Fenerbahçe bütün bunların tam aksine rakiplerine savunmada büyük avantajlar veriyor ve genellikle de yenilen goller pozisyon alma, zamanlama hatalarından kaynaklanıyor ki Şampiyonlar Ligi seviyesindeki bir takımın yapmaması gerekiyor.
Newcastle United karşılaşmasında yenilen golde olduğu gibi… Futbolun temel kurallarından bir tanesi topu ne şekilde olursa olsun kaleden uzak tutmaktır; ilk müdahalenin amacı budur. Ceza sahası içinde ikinci şans yoktur; verirseniz rakip gol pozisyonuna girer ki böyle bir gol yendi.
Fenerbahçe biraz daha hızlı oynamaya çalışmalıdır. Özellikle hücuma çıkarken ve rakip eksik yakalanmışken paslı oyun düşüncesi gereksiz bir tercih oluyor.
Fenerbahçe bu şekilde bir sürü gol yiyorken atamıyor oluşu en kırılgan özelliklerden biri oluyor. Hücumu fakirleştiriyor.
Kulübe yakın kaynaklar en az iki transfer daha olacağını söylüyor. Bunun özellikle bir tanesinin stoperde değerlendirilmesi şart gözüküyor.
Aykut Kocaman’ın yapmaya çalıştığı şeyi görebiliyorum. Kuşkusuz bunun için güvendiği ve beklenti içinde olduğu futbolcuların da gereken karşılığı vermeleri gerekiyor.
Takım içinde rekabet arttı. Bunun özellikle Mehmet Topuz, Alex, Bekir ve Serdar Kesimal’ın futboluna olumlu yansıması gerektiğini tahmin ediyorum.
http://twitter.com/uzaygokerman