Üst düzeyde heyecan ve gerilim dolu karşılaşmaların peş peşe takımlar üzerindeki etkilerini izlediğimiz bir iki gün yaşadık.
Bu durumun ne kadar yıpratıcı olduğu gerçeğini sanırım en fazla Fenerbahçe yaşıyor.
Sow ve Alex’in sakatlıklarına dün Gökhan Gönül de eklenmiş oldu.
Sakatlıktan yeni çıkan Alex ister istemez bir form düşüklüğü de yaşıyor.
Kuşkusuz sonucu sadece bu durumla açıklamak yetmez. Oyun sahada oynanıyor ve bunun için de her takım on bir oyuncu ile orada hazır bulunuyor.
Beşiktaş’ta Tayfur Havutçu’nun neler yapabileceğine yönelik bazı işaretleri görebiliyoruz. Yıllardır takımın en büyük sorunu savunmada kilitleniyor. Mustafa Denizli dönemini bir kenara koyarsak, Carvalhal de dahil olmak üzere bu soruna bir çare bulamadılar.
Özellikle bu iki sezon Portekiz ekolünün ve yıldız oyuncularının etkisiyle parçalı bir takım görüntüsünde hücum hattı ile savunması birbirinden kopuk bir takım gibi oynadılar.
Tayfur Havutçu ilk üç maçta savunmayla ilgili yapmak istediklerini sahaya yerleştirmeye çalıştı. Bu biraz da Mustafa Denizli’nin oyun şablonuna yakın bir dizilişti.
Dün Fenerbahçeli oyuncular bu tuzağın içine düştüler ve hep benzer hücum şekilleriyle de başarısız oldular.
Veli Kavlak son iki maçın neredeyse yıldızı olurken Egemen Korkmaz da savunmada büyük işler yaptı.
Fenerbahçeli oyuncular özellikle ilk yarı ayağa paslarla rakibinin bu kurgusunu zorlayıp doğru şeyler yaparken; ne olduysa ikinci yarıyı uzun toplarıyla şişirerek geçirdiler.
Böyle bir oyun şablonunda zaten Alex’e ihtiyaç olmadığı gibi Semih’in de neler yapabileceğine yönelik durum ortadadır.
Fenerbahçe’nin havadan oynayacak oyuncusu yoktur.
Stoch gibi dikine oynayabilen bir oyuncunun daha önceki maçlarda olduğu gibi topu sürekli ceza sahasının içine şişirmektense etrafında rakip savunmanın düzenini bozması, ona yaklaşacak Ziegler, Alex, Baroni yardımıyla da sezon boyunca yaptıkları türden şut denemelerinde bulunması gerekiyordu.
Dün Fenerbahçe defansından top çıkaran Yobo da akıl almaz şeyler yaptı. 5-6 topu direkt olarak rakibe teslim ederken bu atakların gole dönüşmemesi Beşiktaş forvetlerinin şanssızlığı; Volkan’ın kalesindeki etkinliği sayesindeydi.
Gol öncesinde Ziegler’in Quaresma ile birlikte ceza sahasının içine kadar girmesi ve yetenekli oyuncuya topla oynayacak yeterli alanı bırakması da önemli savunma hatasıydı.
Süper Lig’de hiçbir savunma oyuncusu rakibi ile arasında bu kadar mesafe bırakmıyor.
Fenerbahçe mutlak kazanması gereken bir maçı kaybederken; Beşiktaş istediği hareketleri yapabilecek bir rahatlık içindeydi. Kuşkusuz bu durum oyuncular arasındaki mücadeleye de yansıdı. Özellikle ikinci yarı Beşiktaşlı oyuncular sahada her istediğini yapabildiler.
Galatasaray’ın puan kayıplarından sonra Fenerbahçe’nin bir maç kaybetme toleransı vardı; Beşiktaş’a karşı bunu kullanmayı tercih ettiler. Pazar günü sezonun yarı finali için Trabzonspor’a konuk olacak. Pazar günü ligin kaderi belli olur.