Maçın başlama düdüğü bize Galatasaray'ın nasıl bir oyun oynayacağının mesajını verdi.
"Fenerbahçe'nin geliştireceği oyunu karşılayacak; eğer topa sahip olma imkanı yakalanırsa ileri gitmeye çalışılacak!"
5. dakika; Galatasaray kaleye 40 metre mesafeden bir duran top kazanıyor. Fenerbahçe ceza sahasının içinde veya etrafında iki ya da üç sarı kırmızılı oyuncu bekliyor. Topun başında Drogba, biraz ötedede Selçuk. Belli ki Drogba oradan vuracak.
Drogba'nın o mesafeden kimseyi dinlemeden vurmak istemesi önce Galatasaraylı futbolcu arkadaşlarına sonra da futbolumuza hakarettir.
Drogba bunu geldiği günden bu yana yapıyor. Ülkemizi Çin veya Katar ile karıştırıyor olabilir, kişisel düşüncesidir diye üzerinde durmayabilirsiniz, ancak buna izin veren futbol anlayışı ile bir araya geldiğinde kuşkusuz başka bir şeye dönüşüyor.
Fatih Terim buna engel olamadı, başka bir mücadele içinde olduğunu sonradan anladık, Mancini'nin de bu inisiyatif ve irade karşısında sessiz kalması; derbide oynattığı futbol, çıkardığı kadro ve yerleşim kuşkusuz Galatasaray'ı içinde bulunduğu durumu kaderi haline getiriyor.
Beckenbauer, Drogba'yı bu merkezden bakarak eleştirdi. Ancak anlaşılmadı, geçiştirildi. Şimdi gerçeklerle yüzleşiliyor. Anlaşılıyor mu, emin olmak kolay değil.
Fenerbahçe son 14 yıldaki en kolay galibiyetlerden birini kazandı. Rakibine duyduğu saygı kontrollü oynamayı gerektirmese, önceki haftalardaki gibi daha saldırgan ve agresif bir anlayışı sahaya yansıtsa kuşkusuz bu maçın bütün şekli ve yorumu çok değişirdi.
Galatasaray giderek takım kurgusunu kaybederek, teker teker oyuncuların ön plana çıktığı ve onların göstereceği performansa göre oynadığını maç öncesinde tartışmış, yazmıştık; ancak bu karşılaşma özelinde bunun daha net ortaya çıktığını gördük.
Drogba'yı konuştuk; Burak, Selçuk, Bruma da farklı değildi. Her biri sahanın başka yerlerinde Fenerbahçe'nin güçlü takım oyunu içinde tek başlarına mücadele etmeye çalıştılar.
Fenerbahçe'nin kazandığı penaltı da bu anlamda bireyselliği konuştuğumuz kurguya uygun bir hatadan geldi.
Fenerbahçeli futbolcuların üzerinde ilk dakikalarda farklı bir hava vardı. 14 senelik seri kuşkusuz onlar üzerinde de baskı yarattı ve bu futbollarına da yansıdı.
Mancini takımını kendi alanında bütün rakip organizasyonları kapatacak şekilde yerleştirdiğinden ve bu kütle pozisyonunu hiç bozmadığından penaltıya kadar bülümde Fenerbahçeli oyuncular biraz bocaladılar.
Bir anlamda geçen seneki oyuna dönmek zorunda kaldılar. Bol pas, yerden oyun orta saha futboluna dönüştürdü ve kalelerden uzak, kalecilerin fazla görünmediği bir şey çıkardı.
Burada yapılması gereken şey, aslında Fenerbahçeli oyuncular bu sezon bunu sıklıkla da uyguluyorlar, uzun toplarla rakip savunmanın arkasına sarkmak veya o toplarla ceza sahasının içinde bir şeyler yapabilmekti.
Kuyt'ın Gökhan Gönül'e oyunun yönünü değiştirerek gönderdiği pas bu anlamda iyi bir pozisyondu.
Artan ofsayt sayısının temel nedenlerinden biri de bu oldu; biraz daha dikkatli olunabilse, orta sahadan o topları atan oyuncular zamanlama sorunu yaşamasalar yine başka bir oyunu, sonucu ve yorumu bize gösterecekti.
Ceza sahasına gönderdiği ilk etkili ortanın penaltıya neden olması maç öncesinde konuştuğumuz Caner Erkin farkını bir kere daha önplana çıkardı.
Fenerbahçe sezona ağırlığını koyduğunu bu karşılaşma ile göstermiştir.
Takım oyunu, ikili mücadelelerde sonuç alışı, kazanmayı bilmesi, oyuncu ve teknik adam tercihleriyle Fenerbahçe ile Galatasarayla arasındaki fark da hissedilir derecededir.
http://twitter.com/uzaygokerman