Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Öncelikle şu sorunun cevabını arayalım?

Ligin ikinci haftasında Trabzonspor Fenerbahçe’ye karşı 28 faul (lig ortalaması 18) yaptı.

Altıncı hafta Beşiktaş 17 faul (lig ortalaması 14) ile oynadı.

Ve son olarak dokuzuncu hafta Galatasaray 21 faul (lig ortalaması 14) yaptı.

Fenerbahçe’nin ligdeki faul ortalaması 15’ti ve dün maçı 15 faulle tamamladı.

Soru geliyor; faul futbol oynayan mı oynatmayan takıma karşı mı yapılır?

Karşılaşma öncesinde yaptığımız tüm analizlerde öncelikle bunun altını çizmiş, maçın genel seyrinin de bu çerçevede devam edebileceğini hatta hakem analiziyle konuşmuştuk.

Haberin Devamı

Galatasaray sekiz haftanın sonunda ilk defa dişli, mücadeleci, pes etmeyen, ‘diz çökmeyen’ dahası kendisinden daha fazla futbol oynamak isteyen bir takımla karşılaştı.

Özellikle kendi alanından top çıkarırken Fenerbahçe’nin bu bölgede beklenen baskısı nedeniyle gerideki üç oyuncu çok etkisiz kaldı. Pas yapamayınca da geriye uzun toplar ve bu defa da Fenerbahçe alnında baskı ile top kazanma taktiği devreye girdi.

Zaten Galatasaray’ın genel anlamda Fenerbahçe kalesinde etkili olduğu pozisyonlar da bu top kazanmalar sonrasında gelişti.

Fenerbahçe’nin kendi sahasından hızlı topla çıkışları da Galatasaray’ın alışık, bilindik oyun düzenini tamamen felç etti.

İlk yarıda orta alanda Denayer’in Janssen’e yaptığı faul sportmenliğin çok uzağındaydı ve mutlak surette kırmızı kart ile cezalandırılması gerekiyordu.

Maçın henüz başında Janssen’in oldukça temiz bir hareketle Serdar Aziz’den kaptığı top sonrasında attığı gol de Cüneyt Çakır’ın hakemlik bilgisini fersah fersah aşıyordu.

Janssen’in temiz topa müdahalesine devam diyemeyen yardımcı hakem ikinci yarı Galatasaray’ın lehine olan bir pozisyonda da devam dedi diye Galatasaray tribünlerinin hakemi pet şişe yağmuruna tutması ise bize 2007’deki sulu derbi gününü hatırlattı. Yüzüne isabet eden su şişesi sonrası uzunca bir süre yerden kalkamayan yardımcı hakem nedeniyle durdurduğu sürenin Cüneyt Çakır tarafından maçın sonuna eklenmemesi ise ayrı bir hakemlik meziyetiydi.

Haberin Devamı

Hakem hatalarını maçın kronolojik zaman sıralamasına göre değerlendirdiğimizde aslında karşılaşmanın genel şekli de ortaya çıkıyor.

Fenerbahçe böyle maçlarda çok daha dikkatli oynuyor ve sakin kalabiliyor. Neden söylüyoruz bunu; Belhanda daha başından itibaren atılacağının sinyalini vermişti. Valbuena ile anlamsız yere sürekli didişti durdu.

Tudor da kenarda karşılaşmayı yeni göreve başlamış gibi zıplayarak izledi resmen; bir teknik adam heyecanlanabilir ancak bunun sahaya yansımasının etkilerini hesap edebilmesi gerekiyor.

Belhanda’nın Kameni ile girdiği mücadeleden kartla saha dışına çıkması da futbolcunun futbol dışı yerlere sığınma refleksinin ürünüydü ve belki de Cüneyt Çakır sahadaki en doğru hakemlik kararıydı.

Galatasaray sezon başından itibaren fikstür avantajının da verdiği etkiyle peş peşe maçlar kazandı. Kadrosunu neredeyse hiç değiştirmedi ve en başından beri belli bir düzenin içinde kalabilmeyi başardı. Mesela ilk defa kırmızı kart gören bir oyuncusu oldu Galatasaray’ın. Daha fazlası da olabilirdi.

Haberin Devamı

Bu karşılaşmaya üçlü savunma dizilişiyle çıkması Tudor için bana göre riskti, ilk yarı Fenerbahçe birden fazla gol atabileceği pozisyonlar buldu. (Hakemin saymadığı golü bir kenara bırakırsak) Janssen biraz dikkatli biraz da pas vermeyi düşünse belki de devreyi 2-0 önde kapatacaktı.

Üçlü dizilişle oynamayı bir dönem Manchini de denemiş bir süre başarılı olduktan sonra oyun yapısı çözülmüştü.

Fenerbahçe ise Galatasaray’ın aksine sezon başından bu yana hem kadro istikrarı hem de bir oyun ritmi oturtmaya çalışıyor.

Daha maç oynanmamışken Aykut Kocaman aleyhine manipülasyonlar yapılıyor ki bu maçtan sonra daha da şiddetleniyor. Karşılaşma sonrasında Aykut Kocaman hakkında yazılanlar artık ahlak dışına da çıktı.

Aykut Kocaman’ın oyun bilgisi, sistemi ve kadro seçimi maça 8 puan önde başlayan ve yere göğe sığdırılamayan Galatasaray’ı tamamen felç etti. Önce bunu görebilmek ve değerlendirmek gerekiyor.

Valbuena eğer saha içindeki oyunu ve mücadelesi karşılığını vermemişse bir süre sonra takım oyununda kopuyor. Henüz çıkmadan önce kazanılan köşe vuruşunda Giuliano yanına gitmişken ve Galatasaraylı sadece bir oyuncu orada duruyorken topu boş durumdaki Giuliano yerine ceza sahasına göndermesi oynarken bazı ezberlere bağlı kaldığının göstergesiydi. Bu pozisyonun Aykut Hoca tarafından kendisine izlettirileceğini tahmin ediyorum.

Sadece bu da değil, maçın özellikle 60. dakikasından sonra topu sürekli ezmesi oyundan düşüşün belirtisiydi. Valbuena’nın topu bu kadar ayağında tutması, sürekli Giuliano ve Dirar’ın bölgesine deplasman yapması bu oyuncuların da oyununu etkileyen dezavantaja dönüştürdü.

Ve kaybettiği topların sayısının artması orta alanda Galatasaray’a daha fazla pozisyon ürettirdi.

Çıkması normaldi. Ancak Belhanda eksildikten sonra Valbuena’nın bu oyun yapısı Fenerbahçe’nin işine yarayabilir, Galatasaray’ı bozabilirdi. Ancak kimse bunu önceden tahmin edemezdi.

Sonuçtan süreç böyle yorumlanamaz.

Fenerbahçe’de akşamın görünmez kahramanı Kameni’ydi. Gomis’in ilk yarı çektiği şutu kedinin yün yumağına atlaması gibi tuttu. Güven verdi.

Roman ve Hasan Ali kadronun en sıkıntı veren oyuncularıydı.

Aykut Hoca Skrtel’den kart görebilir diye fedakârlık etmiş olabilir ancak bu o bölgenin orijinal oyuncusunun Skrtel olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Son on beş dakika eksik ve geri çekilen Galatasaray’a Fenerbahçe sezon başından bu yana kapanan takımlara karşı olduğu gibi etkili olamadı. Bunda zaten yorulmuş olmasının da büyük etkisi vardı.

Aykut Kocaman ne yapıp edip bu güç sorununu çözmesi gerekiyor.

Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’a karşı oynadı ve gücünü gösterdi. Eksikleri var ve Aykut Kocaman bunları biliyor.

Tudor şimdiye kadar işler yolunda giderken göremediği eksiklerle yüzleşecek ve bundan sonraki fikstür de çok kolay değil.

Ligin genel ortalaması normale döndükçe rekabet daha da artacaktır.

http://twitter.com/uzaygokerman