Görkemli bir demokrasi şöleninde geçen kongre sonrasın Fenerbahçe yeni Başkanı’nı seçmekle kalmadı, bir anlamda başka bakış açısı ile zihniyet değişimine de karar verdi.
Seçim sürecinde Aziz Yıldırım “3 Temmuz mücadelesi ve hesaplaşması” fikrinden yola çıkarak üyelerden oy istedi ve “bir daha aday olmayacağını” ifade etti.
3 Temmuz’u o kadar çok konuştuk ki bunun ne olduğu ve anlam ifade ettiğini tekrar etmemize gerek yoktur sanırım.
Sandıktan Aziz Yıldırım çıkmış olsaydı; Fenerbahçe’nin önümüzdeki üç yılı bu programın etrafında şekillenecekti. Çünkü Kulüp üyeleri bu yönde talep göstermişti. Büyük bir ihtimalle bu yazının kurgusu da tam ters kurgulanacaktı.
Ancak kongre başka bir şey söyledi.
Her ne kadar “kırmızı çizgimiz” denilse de Fenerbahçe artık 3 Temmuz’dan uzaklaşmak, başka hedefler, amaçlar istiyordu.
Demokraside en güçlü araç sandıktır ve sandığın verdiği karar ile “mesaj” her türlü iradenin üstündedir.
Sandık bazen karar verir, seyrek de olsa karar ile birlikte mesajını da iletir.
İşte Fenerbahçe Genel Kurulunun Sandığı sadece karar vermedi; çok güçlü mesajı haykırdı.
Neydi bu mesaj?
Değişim, farklı bir bakış, yeni ufuklar, bambaşka hedefler, yönler ve yollar!
Ali Koç’un söylemi de tam da bununla birleşti.
Aziz Yıldırım 20 sene içinde Fenerbahçe’nin tüm çehresini yeniden inşa etti. Bu zamanın gerektirdiği önemli bir ihtiyaçtı. Dünya spor tarihinde bir benzeri var mıdır; sanmıyorum.
Onun gerçekleştirdiklerini bir başkası yapabilir miydi; imkan bile vermiyorum.
Ülkede yeni bir paradigma yazdığı gerçeğini asla unutamayız.
Fenerbahçe, 2 Temmuz 2011 günü maddi ve manevi olarak erişebileceği en üst seviyeye ulaşmıştı. Ancak bir gün sonra her şey değişti. Bu Aziz Yıldırım’ın da sonunu hazırlayan sürecin ilk günüydü.
Binalar maddi yapılardır; aynı insan bedeni gibidir. İnsan sadece dış güzelliği ile bir anlam ifade etmiyor; mutlak surette akıl, zeka ile farklılaşıyor.
Aziz Yıldırım’ın farkı maddi yapıların hayal edilmesi, gerçeğe dönüştürülmesiyle belirginleşiyordu.
Ancak dijital çağ; Endüstri 4.0 dediğimiz yeni dönem, “y ve z kuşağı” çok daha başka bakış açılarına sahip olmamızın da gerekliliklerini anlamaya bizi zorluyordu.
Ali Koç seçim sürecinde işte bu araçların tamamını kullandı. Zaten ÜniFeb sayesinde genç jenerasyon ile ilişkisini hiç koparmamıştı.
Öyle ya da böyle tribünlerden gelen sesi duydu ve onu programına dahil etti; şu bir gerçek ki tribünlere rağmen var olamazsınız.
Aziz Yıldırım’ın haklı haksız gerekçelerle oyunun dışına gönderdiği kişileri tekrar sürece kattı.
Dört yıldır Fenerbahçe’nin futbolda kupalardan uzak kalması kabullenilmesi ve tahammülü imkansız bir durumdu. Bunun Aziz Yıldırım tarafından anlaşılır gerekçeleri olsa da taraftara anlatılamadı.
Taraftar ile aradaki organik bağ bu süre içinde tamamen koptu.
Genel Kurul’da yaptığı konuşmada “üzerinizdeki formayı size ben yaptım” ifadesi bu anlamda olabilecek en yanlış çıkış; yolun sonuydu.
Aziz Yıldırım’ın en büyük eksiği aslında söylemek istediği doğruları en yanlış cümlelerle ortaya koymasıydı.
Çağımızda liderlerin böylesi çıkışları rastlantıya bırakılmayacak şekilde önceden planlanıyor. Bunun için profesyonel ekipler kuruluyor. Yetmiyor buna güçlü bir medya desteği sağlanıyor.
Fenerbahçe’nin halihazırda da en büyük eksiği bugün budur. Ali Koç’un da süreç içinde ihtiyaç duyacağı araç bu olacaktır.
21 bin kişinin oy kullandığı sandık çok büyük bir güçtür. Bu Türkiye’de genel seçimlerden sonra kullanılmış en fazla oy sayısıdır. Hatta Fenerbahçe’nin son iki sezonda futbol takımını izlemeye gelen taraftar sayısı hesaba katılırsa bir anlamda simgesel de olsa tamamen onların düşüncelerini, taleplerini yansıtmaktadır.
16 bin kişi orada değişim yönünde oy kullanıyorsa bunun anlamı Aziz Yıldırım’ın öyle ya da böyle Fenerbahçe’ye yabancılaşmış olmasıdır.
Pazar günü sandıktan çıkan mesajla birlikte hem stadyum içinde üyelerin hem de dışındaki taraftarın coşkusu Fenerbahçe’nin uzun yıllardır aradığı bütünleşmesiydi ki sezon içinde en fazla bundan yana dertlenmiştik.
Evet, taraftara rağmen onların rüzgarına karşı durarak ilerleyemiyorsunuz; sizi alıp götürüyorlar.
Dün Şükrü Saraçoğlu tribünlerini dolduran taraftarın yönetimle olan bütünleşmesi, peşinden Ataşehir’de basketbol takımının Tofaş ile yaptığı mücadelede vücut bulması Fenerbahçe’nin artık yeni bir döneme başladığını gösteriyor.
Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım hakkının ödenmeyeceği çok önemli ve büyük işler başardı. Bunun değerini takdir etmeyen kişi “kardeşim” olsa ben bir Fenerbahçeli olarak silerim.
Zaten yeni Başkan’ın konuşmasında bunun altını önemle çizmesi çok değerlidir.
Başkan’ın özellikle 3 Temmuz’dan sonra yaşadıkları asla tek başına çevresel faktörlerden bağımsız değerlendirilemez.
Vedası bu şekilde olmamalıydı. Daha erken görebilmeliydi. Taraftarın sesini dinlemeliydi ve gerçek şu ki bu kongreye iki aday girmemeliydi.
Tüm çekincem Fenerbahçe’nin bu kongreden iki parça halinde çıkacağı yönündeydi.
Kaybettiği moralinin yeniden yerine gelmesini sağladı.
Yeni sezonda Fenerbahçe’nin yapacağı en önemli transfer işte bu moralli taraftarı olacaktır.
Yeni Başkan Ali Koç’a hoşgeldin diyoruz.
Çok önemli ve zor bir görevi var. Kendisinde anlam bulan tüm bu yeni değerlerin karşılığını taraftar bekleyecektir.
Tüm Fenerbahçelilerin de bu süreçte yeni Başkan’a destek olması eşyanın doğasına uygundur.
Görseller: Uzay Gökerman