Zaman zaman takımlar hakemlerden rahatsız olabiliyorlar, iyi oynadıkları futbolun onlar tarafından sonuca bağlanamıyor oluşundan şikâyet edebiliyorlar, haksız çıkan bir kart, ataklarının gereksiz ofsaytlarla kesilmesi, çok kritik bir yerde verilmeyen bir serbest atış, penaltı, rakibin oyuncusuna gösterilmeyen ihtarlar vs. vs. vs…
Bu durumun sürekli tekrar göstermesi kuşkusuz bir feryada dönüşebilir. Takım yöneticileri böyle süreçlerde basının karşısına geçip hakem hatalarını gösteren açıklamalarda bulunabiliyorlar.
Maalesef bu Türkiye’nin doğallıklarından biridir.
Ayrı konu…
Ancak insan Beşiktaş ve Fenerbahçe karşısında izlediği Trabzonspor için dünkü karşılaşmada bir hakem hatası bile olsa bu türden bir feryadın nedenini anlayamıyor.
Hele maç öncesinde hakemin telefonla aranmasını anlamak bir yana nereye yerleştireceğini bile bilemiyor.
İşe yaradı mı?
Evet, zaten beceriksiz, inisiyatifsiz, iradesiz, futbol bilmeyen, her türlü etkiye açık bir hakem gerçeğimiz var; bunu Bülent Yıldırım özeline indirmek kesinlikle onun için haksızlık olur, genel ortalamasından söz ediyorum, etkilenmemesi sıra dışı olurdu.
Sadece hakem gerçeğini mi konuşacağız?
Yöneticilerimiz ne kadar futbol biliyor da hakemlerden işini yapmasını bekliyor?
Teknik direktörümüz, futbolcumuz bir standarda sahip mi?
Taraftar?
Bu kümülatif ortamdan spor adına, futbol adına bir şeyler konuşmak çok kolay değildir.
Usulsüzlük, haksızlık, şike insanların zihinlerini kemiren bir hastalık olmuştur. Ortada duran bu standartsızlığı şikeyle, teşvikle açıklamaya çalışanların düşüncelerindeki kirden başka bir şey değildir.
Ahlak bekçiliği yapanlar, insanları adalete çağıranların ilk yapmaları gereken kafalarını temizlemeleridir.
Hele bunu sadece Fenerbahçe ile açıklamaya çalışıyorlarsa bu saplantılı bir hastalıktan başka bir şey olamaz.
Bu kişiler sporda durduğu sürece kuşkusuz bu ortam her türlü şaibeye açık hale gelecektir.
Şimdi şu iki sorunun cevabını merak ediyoruz.
Hangi yöneticiler her maçtan önce hakemleri arama alışkanlığı içindedirler?
Ve yöneticiler hakemleri aradıklarında onlara ne demektedirler?
Maalesef buradan çıkıp bir türlü sporun içine giremiyoruz.
Dün izlerken bütün futbol kamuoyu şu konuda hem fikir olmuştur diye tahmin ediyorum; Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında Himalayalar kadar fark var.
Buna sebebiyet veren şey kuşkusuz Trabzonspor’un yönetiminin aldığı kararlardır. Bu kadar çok transfer yapar, teknik yönetiminizi belli bir istikrara getiremezseniz oradan ortalama bir futbol çıkaramazsınız.
Fenerbahçe mevcut kadrosunun içine Diego’yu bile yerleştirmede güçlük yaşarken bundan yedi sekiz tanesi bir araya gelse sonuç ne olurdu?
Trabzonspor’u eleştirmek bu nedenle çok kolay değil.
Ancak Fenerbahçe için bu öyle değil.
Her ne kadar baskılı, tek kale, rakibini sindiren bir oyun oynamış olsa da bir türlü sonuca bağlayamaması Fenerbahçe’nin sezon başından beri bir türlü çözüm bulamadığı bir sorundur.
Maçın 70. Dakikasından sonra Fenerbahçe’nin gol atamayacağı ortaya çıkmıştı. Tahmin ediyorum sahadaki on bir oyuncu da bu kanaate sahipti.
Emenike’nin bu kadar akıl dışı forvet duruşuyla, Sow’un her geçen gün ona dönüşen oyun karakteriyle, Webo’nun kenarda paslanan futbol melekeleriyle gol bulabilmek, üretmek kolay olmasa gerekir, olmuyor da.
Bu üç futbolcunun kaçırdıkları goller takımın bütün oyun düzenini bozdu.
Diego’nun neden çıktığını anlamak için hala düşünüyorum.
İsmail Kartal, Selçuk ve Mehmet Topal varken Meireles ile orta sahada ne yapmak istediğini de…
Hedef gol atmaksa ve sonunda Webo girecekse neden Diego çıktığında 70. Dakikada girmedi de taaa 83’ler beklendi?
Fenerbahçe saha avantajını korumak istiyorsa bu sorunları aşması, çözmesi gerekiyor. Yoksa her takım gelir Trabzonspor gibi kapanır ve Fenerbahçe’ye rahat gol pozisyonu vermez, puanlar da ikişer ikişer gider.
Fenerbahçe bu kadar ağır üstünlük sağladığı bir maçı mutlak surette kazanabilmelidir.
http://twitter.com/uzaygokerman