Fenerbahçe için Ankara, özellikle Gençlerbirliği deplasmanları çok zordur; bu nedenle lig öncesi planlamalarda bu maça teknik adamların puan kaybı hesabı yaparak başlaması normal sonuçtur.
Gençlerbirliği’nin özellikle Fenerbahçe maçlarına başka bir “motivasyonla” çıktığı da ayrı bir gerçektir.
Örneğin geçen sene ligin tamamlanmasına birkaç hafta kala İlhan Cavcav’ın kritik bir Galatasaray maçı öncesinde “takımımı maça konsantre etmekte zorlanıyorum” açıklamasını hatırlıyoruz; bu sezonun 33. Haftası Kadıköy’de oynanacak eşleşmenin nasıl olacağını tahmin etmedeyse zorlanamıyoruz.
Gençlerbirliği bu sezon bir türlü takım olamadı. İlhan Cavcav’ın kendisini teknik direktör olarak ilan etmesinden sonra takımın başında teknik adam tutmada zorlandığı da ortadadır. Son haftalarda peş peşe kaybettiği puanlarla Eskişehirspor, Mersin İY, Sivasspor ile birlikte ligin dibine doğru iyice yerleşti. Bu şekilde devam ederse elbette 33. hafta geçen sene gibi olmayacaktır.
Fenerbahçe böyle bir Gençlerbirliği karşısına çıktı ve sezonun en soğuk akşamlarından biriydi.
Karşılaşmanın hemen başından itibaren kendi oyununu hemen sahaya yansıttı ve bildiğimiz Fenerbahçe’yi izlettirdi bize.
Peş peşe seri galibiyetler aldığı kadrodan farklı olarak Markoviç vardı kadroda.
Markoviç konusunda bir şeyler söylememiz gerekiyor. Premier Lig’den buralara gelmek kolay olmasa gerekir; kiralık olması bir yana eğer yeniden İngiltere’ye dönmeyi düşünüyorsa mutlak başka şeyler ortaya koymasını bekliyoruz.
Ancak hızı dışında henüz Markoviç’in gerçek futbolculuğunu izleyebilmiş değiliz. Alper Potuk ne kadar zayıf ve güçsüzse Markoviç bir o kadar yetersiz kalıyor.
Tabii burada rakip oyuncuların sertliği ve hakemlerin buna izin veriyor olmasının da futbolcu üzerinde psikolojik baskı oluşturduğunu hesaba katmalıyız.
Ersan Gülüm’ün sert faulleriyle sakatlanmasından ve haftalarca kadroya girememesinden sonra Markoviç çok daha çekinik oynuyor, inisiyatif almıyor.
Ancak aynı faullere Nani de maruz kalıyor yine de mücadele edip, oyunun içinde futbolunu gösteriyor.
Ve benim nazarımda Nani, bu bakımdan Alper’den de Markoviç’ten da daha değerli hale geliyor. Çünkü bu sporu yapacaksan sertliğine katlanman gerekiyor.
Fernandao’nun attığı gol öncesinde rakibinin kalkan ayağına kafayı uzatması işte böyle bir durumun karşılığıdır. O ayağa kafasını uzatmada imtina edenler olduğunu da gördük.
Karşılaşmanın başından sonuna kadar Nani ve Fernandao çok sert faullere maruz kaldılar ve aynı şekilde karşılık verdiler. Bir ara sinirlerine de hâkim olamayıp, sarı kartlar da gördüler ancak onların kora kor, sinmeyen mücadelesi Gençlerbirliği futbolcularının, hakemin acımasızca göz yumduğu sertliklerine bir sınır getirmelerine neden oldu.
Fenerbahçe forması giyen futbolcu rakibe böyle karşılık verir, sinmez, ayakta kalır ve gerektiğinde dozunu ayarlamak üzere aynı sertlikle cevabını verir.
Veremeyen oyunun dışında kalır!
Markoviç oyuna dâhil olduğunda kuşkusuz önemli işler yapacağını da gösterdi. Fernandao’ya verdiği gol pası ligimizin standartlarının çok üzerindeydi. O top tam Fernandao’ya gitti ve gol oldu. Maç boyunca birçok ve daha müsait pozisyondaki kenar ortaların nasıl heba olduğu hesaba katılınca Markoviç’in yaptığı iş daha değerli hale geliyor.
Fenerbahçe bu maçta da rakibine çok önemli pozisyon vermeden bitirdi.
Elbette konuşulması gereken bir şeydir.
Fenerbahçe’nin bu sezon maçlarını kısır skorlarla kazanıyor olmasını eleştirebiliriz ancak hiç pozisyon vermeden bitirdiği maçları görmezden gelmek haksızlık olur.
Fenerbahçe total futbolun iyi bir örneğini veriyor sahada ve savunmasını ileride başlatıyor, kademe kademe kalesine kadar uyguluyor.
Özellikle Mehmet Topal’ın orta alanda verdiği üst düzey mücadele onu Avrupa’nın sayılı oyuncularından biri yapıyor.
Aynı şekilde Gökhan Gönül’ün ortaya koyduğu futbol forma giydiği günden itibaren takdir topluyor.
Kjaer, ilk maçlarda soru işaretleriyle dolu karşılaşmalar oynamıştı. Beşiktaş maçında belki de sonucu belirleyecek şekilde kendi kalesine atığı golü konuşmuştuk. Ancak haftalardır üzerine koyarak Fenerbahçe savunmasını toparlayan ve Lugano’dan sonra bu bölgenin hakkını veren futbolcu olacağının sinyallerini verdi.
Alves de çok hata yapıyor ancak Kjaer ile iyi bir tandem oluşturuyorlar ki Fenerbahçe pozisyon vermiyor.
Fenerbahçe istediğini alarak dönüyor İstanbul’a; bu üç puan son yılların ortalaması alındığında “ekstradır.”
Mete Kalkavan’ı konuşmadan yazıyı tamamlarsak eksik kalır.
Ülkemizdeki hakemlik kurumunun hali ortadadır. Bunu sürekli konuşarak sıradanlığı kanıksattık.
Fernandao’nun attığı gol öncesinde kalkan o ayak, gol olmasaydı ne şekilde karar verecekti, çok merak ediyorum.
Yine Fernandao’ya ceza sahasında yapılan açık faullü şarja rağmen çalamadığı penaltı düdüğüne bakınca bunu cevaplandırmak zor olmasa gerekir.
Fenerbahçe aleyhine çaldığı düdükleri bilgisayarda bir programda bir araya getirsek senfoni olurdu herhalde?
Sertliğe bu kadar üst düzeyde tolerans gösteren hakemin verdiği tutarsız, standardı olmayan ve eşitliği bozacak şekilde verdiği faul kararları dikkat çekiciydi.
Bugünkü gazetelerde yeralan eski hakemlerin puanlamalarına bakarak elbette Mete Kalkavan’ın 8.4 not ortalaması alacağına şüphe duymuyoruz. Çünkü ona bu notu veren gözlemcileri de aynı süzgeçten geçerek görevlerini ifa etmişler ve o koltuklara oturmuşlardır.
İtalya’da Melo 12 maçta 5 sarı 2 kırmızı kart gördü.Varın gerisini siz düşünün.
http://twitter.com/uzaygokerman