Fenerbahçe’nin maçlarını yorumlamak çok zor bir duruma dönüştü çünkü nereden başlamak gerektiği öylesine karıştı ki açıklanamaz değil kifayetsiz kalır oldu.
Deneyelim…
Karşılaşmanın ilk yarısı bitip ikinci devre başladığında geçen haftanın öğrenilmiş bir ders olduğunu düşündürdü. İlk bölümde daha kontrollü oynayan takım diri kalmış, maçı tamamlayacak bir performans ekonomisi yapmıştı. Geçen hafta tam tersiydi, maçın sonu gelmek bilmedi.
İkinci devre özellikle Hasan Ali kanadından biraz daha fazla hareket edip içiri kat ettiğini izledik.
Ancak Fenerbahçe’nin bir oyun planı olmadığı da ortadaydı. On günde bir takıma doğru bir oyun yerleştirmenin de mümkün olmadığını biliyor, kabul ediyoruz.
İlk yarı sanki Vitor Pareira’nin Fenerbahçe’sini izliyor gibiydik. Ayew, Eljif, Ekici ve Benzia’dan oluşan orta alan bloğu topa sahip olarak oyunu üçüncü bölgeye sıkıştırdı. Bir türlü ceza sahasına girilemeyen, kanat organizasyonlarının denenmediği, fazlasıyla şut denenen bir anlayış vardı.
Topu kaptırdığında da Ersun Yanal faulleri devreye giriyordu ki Roman bunlardan birinde ilk sarı kartını gördü. Kartı rakip alanda gördü. Bu bir yana Türkiye’de ilk kırmızı kartını da tecrübe etti ki Rus oyuncuyu gözümüzün önüne getirince şaşırmadan edemiyoruz.
Valbuena’nın maç öncesinde rahatsızlanması talihsizlikti, çünkü tam da ikinci yarı girip her şeyi değiştirebilecek ona göre karşılaşma oynanıyordu. Oynayabilecek olsa yine maça ilk onbirde başlar mıydı, emin olamıyorum.
Fransız oyuncu olmayınca da geriye elde tek atımlık Slimani hamlesi kaldı.
Soldado-Slimani değişikliği sanırım birçok futbolseveri düşündürmüştür.
Soldado etkisiz ve başarısız mıydı?
Kaç pozisyonu var? Bir…
Başka?
Oyunda kaldığı süre boyunca rakibin ceza sahasının çevresinden baskı yaptı. Hep arkadaşlarını yanına çağırdı ama onlar uzak durdular ve Ersun Yanal’ın oyununun sahaya yansıması güdük kaldı. Orta alanda dikine oynayabilen Ekici Soldado’yu beslemek yerine şut tercihinde bulundu. Bu boşlukları Soldado mu yarattı maçı bir kere daha izlemek gerekiyor.
Şu bir gerçek ki Soldado topsuz oyunda fazlasıyla iyiydi. Santraforun iyisi topsuz oyunda belli olur. Zaten Slimani girdikten sonra maçın Fenerbahçe ağırlığı dengelendi.
Ersun Yanal gibi bir teknik adamın yaptığı bu değişiklik şaşırtıcıydı.
Ancak Ersun Hoca bununla da kalmadı, sırayla Şener ve Reyes’i de oyuna aldı. Reyes’ in maça girdiği zaman şaka gibiydi. Fenerbahçe galip durumda değilken böyle bir değişiklik yapıyorsa biz bu vizyon değişimini daha uzun süre anlayamayız.
Acun’un ekibine rica etmek gerek, hani eski maç görüntülerini, golleri gösteriyor ya Ersun Yanal’a en azından nerede olduğunu hatırlatmak için bir seçki hazırlamaları yararlı olacaktır.
Kulübede oyunu değiştirecek oyuncu mu var?
Ferdi ve Barış kenarda bekliyordu. Fenerbahçe’nin kaybedeceği en fazla bir puan olurdu. Ama en azından sezon başındaki hem vurgu hem de yapılan bu transferlerin bir anlamı, karşılığı olurdu.
Fenerbahçe çok zor bir durumda; asla kadrosu ligdeki pozisyonunun karşılığı değil; öyle olsaydı altıncı sıradaki Antalyaspor’a karşı bu kadar üstünlük sağlayamazdı.
Bülent Korkmaz ligi ve rakip teknik adamı bilen biri olarak açılıp, saçılmadı. Takım boyunu uzatmadan, birbirine yakın durarak ve alanı daraltarak oynamaya çalıştı. O zaman da Ersun Yanal’ın rakip çıkarken topu kapma taktiği işlemedi çünkü top zaten Fenerbahçe’deydi. Bülent Korkmaz topu bırakınca da böyle sıkışık bir futbol çıktı.
Yanal’ın Fenerbahçe macerası ne kadar sürer bilemeyiz ancak Hocanın takıma bir oyun şekli kazandırması gerekiyor. Bakın, meseleyi sadece transfer olarak görürseniz yine kaybedersiniz.
Zor durumda çünkü kazanamıyor. Özgüveni paramparça ve artık ligdeki pozisyonunu da kabullenmeye başladı. Üstelik sanki yönetim de buna göre hareket etme stratejisini geliştiriyor.
Buradan ayağa nasıl kalkacak, ikinci devre hep beraber göreceğiz.
Fenerbahçe içinin nasıl doldurulduğu belli olmayan değişim romantizmiyle bir sezondan fazlasını kaybetmiş görünüyor.
17 maç sonunda 17. sırada Fenerbahçe olur mu?
Bunu herhangi bir mazeretin arkasına sığınalamayacak kadar ağır ve görülmemiş bir başarısızlıktır.
Yazdık, tekrar edelim, mesele asla tek başına yapılan transferler olamaz. Bu baştan aşağı yenilenen yapısal bir durumun karşılığıdır.
Fenerbahçe devre arasında bu yapısal soruna odaklanmaz, günü kurtaracak transferlerle borç yükünü arttırırsa o zaman işin başında ortaya serilen bütün bilançolar anlamını yitirir.
Umalım ki o günler yaşanmasın.
Hakem Ümit Öztürk için konuşacak çok şey var. Ama sıra gelmiyor. Bu o kadar dramatik ki…