Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Andorra ve Romanya galibiyetleriyle Milli Takımımız Dünya Kupası grup elemelerinde tekrardan iddialı pozisyona gelmesiyle birlikte bir kere daha Fatih Terim’in kurtarıcı ve herşeyi çözen büyücü özelliği ön plana çıkmış oldu.

Kadro aynı, futbolcular neredeyse benzer isimlerden oluşuyor, taktiksel diziliş de öyle ancak tek farkla biri kaybediyor, diğeri kazanıyor.

Belki başka bir şekilde söylercek çok daha anlamlı olur;

O hep kazanıyor, diğerleri kaybediyor!

Neyi farklı yaptığı konusunda futbol kamuoyunun net analizlerini göremiyoruz. Ancak Fatih Terim olursa herşeyi yapabileceğimize yönelik yüksek inanç yapılacak veya aranacak açıklamaların önüne geçiyor.

Haberin Devamı

Fatih Terim yapabilir...

Abdullah Avcı yapamaz; beceremez!

“Fatih Terim yapabilir”den sonra kurulacak bütün cümleler her şekilde içinde olumsuzluk barındırıyor. Olumsuzluk hadi bir yere kadar anlaşılır; umutsuzluk, ümitsizlik yoğun bir sis bulutu gibi üzerimize çöküveriyor.

Modern organizasyonlar sürekliliği sağlayan sistemler üzerine kurulur. Kısa ve uzun vadeli planlamalar yapılır; program bunun çerçevesinde yürütülür.

Hedef; sistemin varoluş amacını oluşturan sürecin içinde periyodik olarak var olamayı sürdürebilmektir.

Konu Milli Takım ise, bütün organizasyonlara katılım konusunda başarı sağlamaktır.

Türkiye 1996 Avrupa Şampiyonası’na katılarak bu süreci başlatmıştır. Bundan sonraki dönemde 2000’de yine bir Avrupa Şampiyonsdı, 2002’de Dünya Kupası Finalleri, 2008’de Avrupa Şampiyonası zincirin son halkası olmuştur.

1996 Fatih Terim – Avrupa Şampiyonası

2000 Mustafa Denizli – Avrupa Şampiyonası

2002 Şenol Güneş – Dünya Kupası

2008 Fatih Terim – Avrupa Şampiyonası

1998, 2004, 2006, 2010, 2012 kaçırdığımız fırsatlar olarak not edilebilir.

Neden kaçırdığımıza değil de “2002 ve 2008’deki ruhu nasıl yakalarız” sorusunun peşine düştüğümüzde hep nostaljik formüller, hatırlamalar ve hatıralar devreye giriyor.

Avrupa Şampiyonası’ndaki basketbol takımımızın durumu ortadadır.

Sistemi nasıl kurgulayıp, ne yarattığımızla değil de takımın başındaki adam üzerinden tartışmaya başlıyoruz.

Haberin Devamı

Tartışmaya başlıyoruz noktası da önemli.

Bu tartışmayı kimler yapıyor?

Tartışmayı hangi paradigma içinde kalarak sürdürüyoruz.

“İçimizdeki İrlandalılar” sözü Mustafa Denizli’ye aittir ve 2000 finalleri öncesindeki grup maçları sırasında söylenmiştir.

Mustafa Denizli en az Fatih Terim kadar şanslıydı. Sözü dinlenir, sayılır oldu. Kuşkusuz bugün ismi Fatih Terim’den sonra aranan, anılan mucize yaratan adamdır.

Ancak ne Şenol Güneş, ne Ersun Yanal ne de Abdullah Avcı Fatih Terim ve Mustafa Denizli kadar şanslı olamadılar.

Çünkü tartışmayı yürüten egemen paradigmanın sahipleri hep belirleyici oldu.

Bugün geldiğimiz nokta; “keşke Fatih Terim’le başlasaydık” merkezindedir.

Sistem kendisini Fatih Terim’i tekrar tekrar üreten, Fatih Terim sonrasını düşünmeyen ve hazırlamayan, Fatih Terim’den başkasına da izin vermeyen bir programın içine hapsetmiştir.

Böyle olduğu için de futbolun genel aktörü futbolcuların sorumlulukları, sahada ne yaptıkları bile geri planda kalmıştır.

Haberin Devamı

Kuşkusuz Brezilya 2014 öncesinde konuşmamız gereken şey bu olamaz. Başarmak ve o finallerde oynamak artık temel hedeftir.

Fatih Terim o mucizeyi gerçekleştirecekmiş gibi duruyor.

http://twitter.com/uzaygokerman