Bu karşılaşmadan iki teknik direktörün de çıkarması gereken dersleri var.
Önce Mourinho'dan başlayalım...
Bu çeyrek final maçını oynamasının en önemli nedenlerinden biri Cüneyt Çakır'ın yanlış değerlendirmesi sonucu Manchester United'lı oyuncuyu saha dışına atmasıydı. Aslında kaybedilmiş bir tur maçıydı on dakika içinde bir anda avuçlarının içine bırakılıverdi.
Real Madrid rakibi Barcelona'dan çok farklı bir karakterle futbol oynuyor ve bunu teknik direktörü Mourinho sağlıyor.
La Liga'daki pozisyonu aslında her şeyi çok iyi özetleyen ve anlatan bir durum.
Mourinho işini önemsediğinde ve bunu da futbolcularına hissettirebildiğinde bambaşka bir takım oluveriyor; özellikle büyük takımlara karşı bu özelliğini gösteriyor.
Ama asla bir standarttan söz edemiyoruz.
Maçın hemen başında gelen golle ilk karşılaşmadaki sonucu rahat yakalayacağına inanan bir Real Madrid vardı. Çünkü Mourinho böyle olacağına inanıyordu. Galatasaray'ın iki penaltısının verilmediğini çoktan unutmuş gibiydi.
Onun bu şişirilmiş egosunun rahatlığı net bir biçimde sahaya da yansımıştı. Ronaldo'nun ikinci yarının hemen başında kaçırdığı gol kaçınılmazdı.
Kuşkusuz Galatasaray ile aralarında çok büyük fark var.
Ama her şeye rağmen Galatasaray, iki maç özelinde konuşuyorum, bu turu geçebilirdi de...
Şimdi Fatih Terim...
Cumartesi günü onun için sonun başlangıcıydı.
Bütün Türkiye'nin gözleri önünde kariyerini yerle bir eden bir gösteri yaptı.
Elbette Mersin İdman Yurdunu yenebilecek çok güçlü bir takıma sahipti; ancak o karşısında sanki Real Madrid ile oynadığını sanıyor gibiydi.
Basit bir faul sonucu önüne yuvarlanan topu eline alıp yere çarpınca da kendini bir anda tribünlerde bulacaktı.
Kendisini sınırlandıran çizgiyi her maçta o kadar ihlal ediyordu ki o top ister istemez önüne düşüyordu, sürekli. Her maçta o topla yaptığı jeneriklik hareketlerini izler olmuştuk. O topun başına dert açacağı da belliydi.
Bir de katıldığı programda top gelmeseydi bu olanlar olmayacaktı demez mi?
Acaba Real Madrid maçlarını yöneten hakemlerden daha mı memnundu Fatih Terim? Kesinlikle daha adil bir yönetim sergileyen iki hakemle bugün çok farklı bir hikaye yazıyor olabilirdik. O zaman muhtemelen Mersin maçında da önüne yuvarlanan topa bütün sevimliliği ve olgunluğuyla güzel bir vuruş yapardı, gönülleri fethederdi.
On dakika içinde Real Madrid'e korku filmi izleten Galatasaray'ın teknik direktörü nasıl bir takıma sahip olduğunu kendi biliyor mu?
Cumartesi günü bütün Türkiye'yi şaşırtan, dehşete düşüren, korkutan o görüntüleri tekrar tekrar izlesin ve çıkıp önce kendi taraftarından sonra da bütün sporseverlerden özür dilesin. Çünkü bu maçla birlikte haksızlığı, ölçüsüzlüğü, kontrolsüzlüğü bir kere daha gözler önüne serilmiştir.
Ancak bu durumun da asla farkında olmayacaktır, başka şeylerin de olduğu gibi...
İki ay önce de burada yazmıştım, Galatasaray'ın gelecek plan ve programlarında Fatih Terim'in olmadığı bir süreç yaklaşmaktadır.
Fatih Terim bu süreci bilmeden hızlandıracak tavır ve davranış içine girmiştir. Bilemiyoruz, belki gerçekten farkında ve bunu da farklı şekillerde ortaya koyuyor.
Dünkü maça gelebilirsek, ikinci yarı taraftarını kısa süre de olsa umutlandıran ve mutlandıran bir oyun oynadı Galatasaray. Bu bölümde gerçekten çok güzel hareketler vardı.
Sneijder boş kaleye atamadığı gol olsa bambaşka bir şeye dönüşecekti bu çeyrek final maçı.
Ama olmadı.
Bu seviyelerde alınan böylesine galibiyetler önemlidir.
Galatasaray'ın bütün yabancıları çok iyi oynadılar.
Real Madrid ve Mouirnho bu kupayı çok istiyor, ihtiyaçları da var. Ama şimdiden söyleyebiliriz ki turnuvanın en dağınık, gevşek futbolunu oynuyorlar bu seviyede. İşler hiç kolay gözükmüyor.
http://twitter.com/uzaygokerman