Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Yeni Yönetim iktidarı devralırken genel olarak söylemi, Fenerbahçe’nin sportif anlamda başarısızlıkları, eski yönetimin içiyle dışıyla olsun iletişim sorunları üzerineydi.

O zamanki yönetimin futbol aklının günübirlik kararlarla; doğru transfer yapmasını bilmediği, bunu yapacak donanıma da sahip olmadığı sıklıkla eleştiriliyordu.

Son yıllardaki vasat hatta çöp niteliğindeki futbolcu transferlerinin üzerine bir de savunma ağırlıklı futbol anlayışı olan, dikine oynatmasını beceremeyen Aykut Kocaman(!) gerçeği de eklendiğinde Fenerbahçe’nin sorununun genel çerçevesi de çizilmiş oluyordu.

Haberin Devamı

Bugün Fenerbahçe Yönetiminde bulunan ve futbolla ilgisi olan hemen hemen tüm üyelerin o zaman Aykut Kocaman’ı hedef alan, eleştiren hatta hakarete varan en az bir adet yorumu, açıklaması ve tweeti bulunduğunu biliyoruz.

Sanki bu tweetler zamanında Yönetimsel ayrışmanın belirleyicisi gibi işlev görmüştü.

Sn. Ali Koç göreve geldiğinde “yerli hocaya karar verirsek bu Aykut Kocaman olacaktır” açıklamasına rağmen yönetimindeki tüm arkadaşlarının Hoca’ya tamamen karşı olması ülkemizin tuhaf gerçeklerinden biri olarak kayıtlara düşmüştür.

Biz burada hafızamızı tazeleyelim sadece, konumuz Aykut Kocaman da değil, yanlış anlaşılmasın.

Ali Koç ve arkadaşları bu teze karşı bir antitez üreterek bir sentez yapıp iktidara gelmiş olmalıydılar.

3 Haziran’dan sonraysa genel olarak yeni Yönetimin Fenerbahçe Camiasına yansıtılan en net mesaj; “enkaz devralındığı” olmuştur.

Hatta kimi yöneticiler “biz gelmeseydik Fenerbahçe batardı” şeklinde demeçler vermekten de geri kalmamıştır.

Enkazsa Başkan Ali Koç’un son Yüksek Divan Kurulu toplantısında ifade ettiği “sorumluluk sınırlarını aşan hatalı kararlar” yani “sorumsuzca harcamalar, yüksek transferler, yanlış transferler vs vs vs. Fonlama için seçtiğimiz yöntemler. Pahalı maliyetli fonlamalar”dı. (*)

Bugün konu öyle bir yere geldi ki Galatasaray’a 20 yıl sonra, Trabzonspor’a 23 yıl sonra Kadıköy’de yenilmenin, Obradovic’in gidişinin sebeplendirilmesi Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu mali tabloyla açıklanır oldu.

Haberin Devamı

Çare;

“Artık mümkün olduğunca maliyetler azaltılmalı, yüksek transferlerden kaçınılmalı, yanlış transferler yapılmamalı, fonlama için yöntemler değiştirilmelidir.”

Fenerbahçe bu bakış açısıyla yönetiliyor, bugün.

Sadece Fenerbahçe değil, başta Beşiktaş olmak üzere Galatasaray da içinde bulunduğu mali krizleri aşmanın yolunu küçülmeye gitmede buluyorlar.

Çok uzun yıllar sonra ilk defa üç büyüklerin zirvenin en az 3 sıra uzağında olduğu bir sezon yaşadık.

Üstelik Başakşehir şampiyon oldu. Başakşehir’in kadrosu yıllardır üç büyüklerde forma şansını kaybetmiş oyunculardan oluşuyor, büyük bir kısmı bedelsiz gelmiş takıma, Emre Belözoğlu geçen seneye kadar bu grubun bir parçasıydı. Mert Günok, Volkan Babacan, Skrtel, Uğur Uçar, Mehmet Topal, Gökhan İnler, Demba Ba, Robinho bu kriterdeki futbolculardır.

Üç büyük takım birbirlerini tüketirken Başakşehir hep bir üst seviyeye çıktı.

Sabırsız taraftarının olmaması belki de en önemli şansıydı. Hele pandemi döneminde tribünlerin boşluğunu avantaja dönüştürmesini bildi.

Haberin Devamı

Önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılım hakkı olduğundan oradan kasaya girecek gelirleri akılcı kullanırsa önümüzdeki birkaç dönem doğru ve başarılı transferle zirveyi elinde tutma hatta Z Jenerasyonundan taraftar kazanma ihtimalleri de var. 8 ile 10 bin arasındaki bir taraftar kitlesiyle çok şeyler başarılabilir.

Bugün 12-13 yaşındaki çocuklara ailelerindeki gelenek bir yana, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray’ı tutmak için geçerli bir sebep gösterebilir misiniz?

Başta Fenerbahçe olmak üzere futbolun esas aktörleriyse bu dönemi borç yüküyle ve daha fazla küçülerek geçirecekler.

Oysa başka bir Fenerbahçe mümkündü. En azından Ali Koç ve arkadaşları göreve gelirken küçülmeden söz etmediler. Aksine daha büyük vizyonlar çizdiler.

“Bunu tekrar etmenin anlamı yok” diye aklınızdan geçiriyor olabilirsiniz, doğru; geçmiş geride kalmıştır ancak mesele sadece geçmişte yapılan geri dönülmez, gelmez hatalarla yüzleşmek değil; bakış açısının farkına varmaktır.

Küçülmek, maliyetlerin azaltılması demek sadece o kurumun kendisine dair bir sonuç değildir.

Yayıncı Kuruluşun yayın gelirlerini düşürmek istemesi tam da bununla bağlantılıdır.

Siz bakmayın “bu ligin değeri zaten 500 Milyon $ etmezdi” diyen pek bilmiş, isabetli tek öngörüsü ve icraatı olmayan yorumculara.

Bu ligin değeri 3 Temmuz’dan önce daha fazlasını edecek seviyedeydi; ispatı da tüm kulüp şirketlerinin borsadaki değeri, kadrolarındaki gösterişli futbolcularıydı.

Evet bu bir maliyetti ve belki futbolumuzu içinde bulunduğu duruma getiren de nedendi ancak tek başına bu değildi; mesele saha içinde ve dışında gelişen birbirini tüketen, değersizleştiren rekabet anlayışıydı.

Türkiye bu süreci hem doğru anlamalı hem de tartışmalıdır. “Yönetilemeyen Büyüklük Fenerbahçe” kitabı biraz da bu ihtiyaca cevap vermek için yazıldı.

Fenerbahçe’nin 3 Temmuz’dan bir gün önceki değeri rakibi olan diğer üç büyük şirketin toplamından da fazlaydı. (**) Ancak şu göstergelerin karşılığı Süper Lig yayın gelirleri olmuştur. Burada bir sorun yoktur ve dengelidir.

Fenerbahçe

1.077.500.000 €

Galatasaray

474.138.000 €

Beşiktaş

212.000.000 €

Trabzonspor

250.000.000 €

Toplam

2.013.638.000 €

2011 yılının Haziran ayında Türkiye Ligi Avrupa’nın büyük 5 Ligine yaklaşma potansiyelini içinde taşıyordu. Doğru, birbirini besleyen ve büyüten rekabet anlayışı içinde çok değil en fazla 5 yıl içinde Galatasaray ve Beşiktaş da Fenerbahçe’nin o günkü büyüklüğüne yakın bir yere gelebilir, futbolun pastası daha da büyüyebilirdi.

Bugünkü tablo bambaşkadır, bunun kat kat altına düşmüştür; küçülme devam ederse hem şirketlerin değeri düşecek hem rekabetin gücü azalacak, taraftarın futbola ilgisi azalacak, futbolu besleyen kaynaklar da giderek başka kanallara yönelecektir.

Şu tabloya bakıp 3 Temmuz’un sadece Fenerbahçe’nin meselesi olduğunu söylemek gerçeklerden bihaber olmaktır. Sonuçlarından tüm Kulüpler etkilenmiştir. Aynı bakış açısı sürdükçe bir sonraki sezon öncekinden daha beter hale gelecektir.

Bugünkü söylemler ve sporseverlerin zihinlerinde yaratılan vizyon futbolu daha değersiz kılmakla kalmayacak, heyecan seviyesi düştüğünden izlenebilir ve takip edilebilir olmaktan da çıkacaktır.

(*) https://www.fenerbahce.org/haberler/kulup/2020/7/baskanimiz-ali-koc-un-yuksek-divan-kurulu-toplantisi-ndaki-aciklamalari

(**) Yönetilemeyen Büyüklük Fenerbahçe – Uzay Gökerman S. 111 – Cinius Yayınları