Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Yabancı sınırlandırılmasıyla ilgili en önemli dayanak neydi; yerli futbolcuları korumak, onların gelişimi için ortam sağlamaktı.

Sonra ne oldu?

Bu koruma duvarı içerideki gelişimin zayıflamasına, rekabetin şartlarının yerli futbolcu lehine değişmesini sağladı.

Yerli futbolcular gelişti veya yetişti mi?

Son 10 yılda katılmaya uğraştığımız bütün uluslararası turnuvaların kapısını bile göremedik.

Bir döneme damgasını vuran görece başarılı jenerasyon da görevini tamamladıktan sonra özelikle geride bıraktığımız 6 yıl içinde peş peşe futbol seviyemiz düştü, ortaya daha büyük başarısızlık ve hayal kırıklıkları çıktı.

Haberin Devamı

Öyle ki artık yurtdışında yaşayan yerli statüsündeki oyuncular kurtarıcı gibi görülmeye başlandı.

Ancak yine olmadı, çünkü bu oyuncuları belli bir sistemin içine dahil edecek yönetimsel bakış açısı ve anlayıştan da yoksunduk.

Çünkü olayı bütünsel değerlendirmiyorduk.

Milli Takım bir üstyapı meselesi olarak algılandı ve bir havuzdan toplanacak oyuncuların belli bir sistem içinde motive ederek oynatmanın yeterli olacağı paradigmasıyla çözüm arandı.

Bu nedenle Arda ile Messi’yi kıyaslarken rahatlıkla Arda’yı Messi’ye değişmeyeceğimiz yönünde bir özgüven duygumuz vardı.

Bir tarafın mutlaka olmalıdır ancak bu sizin gerçeklerden uzaklaşmanızı, realiteyi görmenizi engelliyorsa ister istemez neticede başarısızlık yaşamanız bir kader olmamalıdır.

Son on yılda yabancı oyuncunun serbest bırakılmasını savunanların temel dayanağı da ülke içinde rekabeti geliştirecek bir piyasanın oluşturulması yönündeydi.

Kuşkusuz bu serbest piyasa bir süre ortaya istenmeyen kirlilik ve fazlalık da yaratacaktır. Ancak bu kısa bir süre içinde yerli yerine oturarak dengenin oluşmasına da doğal bir atmosfer hazırlayacaktır.

Bugün insanları futboldan soğutan şey nedir?

Bütün her şeyi bir tarafa bırakın kalitesiz, zevksiz ve şişirilmiş, ayrıca fazlasıyla kirletilmiş bir rekabetten başka ortada sportif anlamda ne var ki insanlar bunu heyecanla takip etsinler?

Bu nedenle heyecanın çok daha yüksek olduğu, başarının daha fazla yaşanarak hissedildiği basketbol salonları kitlelerin ilgisini ve takibini çekmektedir.

Haberin Devamı

Eşyanın tabiatına uygun olan da böylesi bir sonuçtur zaten.

Ortada kaybedilmiş en az on yıl olduğu bir gerçektir.

On yıl boyunca yanlış bir düşünceden beslenen korkularımız ve kaygılarımızın bizi getirdiği yer işte burasıdır.

Türkiye’de yabancı sınırlaması nedeniyle oluşan pazarda artan yerli futbolcu fiyatları nedeniyle saçma sapan bir rekabet anlayışıyla oluşan piyasanın kulüplere ne büyük zararlarla ve kazıklar olarak döndüğü de bir başka realitedir.

Ayrıca en azından yedek kadroda kalmayı hak ettiği halde yine o saçma yabancı kontenjanına takıldığı için takımdan büyük zararlarla gönderilmeye çalışılan ya da gitmek istemediği için daha büyük finansal sorunlara sebebiyet veren oyuncuların yarattığı durumun da bu yeni düzenlemeyle iyileşeceği bir başka gerçektir.

Amrabat, Stoch gibi oyuncuların takımların kadrolarında olması her zaman avantaj getirir, oyuncular sorun yaratmadığı durumda da hiçbir zararı da olmaz.

Haberin Devamı

Ancak başka bir acı realitenin de altını çizmeden edemeyeceğiz.

Her türlü yabancı oyuncu tasarrufunda bulunmak mümkündür ancak futbol ortamımıza egemen olan diğer unsurlar aynı kaldığı sürece neyi ne kadar değiştiririz, tahmin etmek çok zor değil.

Türkiye’deki yönetici profili bellidir.

Onların iradesiyle ortaya çıkan tablo da ister istemez üç aşağı beş yukarı yine onlara benziyor.

En az on yıl kaybettik ancak daha kaybedeceklerimiz bitmedi

Teknik adamlar konusunda da iyimser olmamızı gerektirecek bir durum göremiyoruz.

Daha vahim olanı spor medyasıdır ki neresinden tutarsınız elinizde kalacak bir durumdur.

Türkiye’de neredeyse 40-50 yıldır aynı kadroların ve yine onların yetiştirdiklerinin yarattığı medya düzeninden kaliteli zengin bir fikir dünyası çıkması hayal ötesidir.

Düşünün siz Messi’yi, Ronaldo’yu, Mesut Özil’i getiriyorsunuz ancak onların oynadığı oyunu Erman Toroğlu, Hıncal Uluç, Kaya Çilingiroğlu, Rasim Ozan Kütahyalı, Ahmet Çakar, Turgay Demir falan yorumluyor.

Olur mu?

Türkiye’de oluyor elbette ve asıl meselenin ve sorunun kaynaklarının bu kişiler ve onların temsil ettiği zihin dünyası olduğu bir türlü anlaşılamıyor.

http://twitter.com/uzaygokerman